PaylaÅŸ
Ekonomik krize karşı bütün dünyada işsizlikle mücadeleye öncelik verildiği bir dönemde, ülkenin büyük bir grubunu batırmak için gösterilen bu ısrar niye?
Madem bu kadar büyük hatalar, bedeli milyarlık teminat gerektiren yanlışlar vardı, zamanında neden uyarı yapılmadı?Â
AKP iktidarı uzun süre ülkeyi başı boş mu bıraktı? Hesapları kimse denetlemedi mi?
Bunun siyasi sorumlusu yok mu?
VatandaÅŸ bunu sormaz mı?Â
* * *
HUKUKTA ölçü çok önemlidir. Ölçüsüz ceza olur mu? Â
Çocuk eğitimi gibi.
Cezalandırıyorum diye çocuÄŸu öldürmeye kalkışırsanız cezanın anlamı kalır mı?Â
Bölgemiz soÄŸuk savaÅŸ bitiminden sonra en radikal deÄŸiÅŸim sürecini yaşıyor. Çevremizin yeniden biçimlendiÄŸi bu dönemde deÄŸiÅŸimin itici gücü Türkiye.Â
Bu süreçten en çok yararlanacak ülke olabiliriz.
Ama olmayabiliriz de. Demokratik, laik, hukuk devleti deneyimimizi, hatalarından arındırarak, geliştirerek, olgunlaştırarak devam ettiremezsek Türkiye değişimi gerçekleştiremez.
Geldiği yerle halatları atan bir ülkenin gideceği liman da belli olmaz. Açık denizde korsanların eline geçme riski bile var artık günümüzde unutmayalım.
* * *
DEMOKRASİ tek sesli değildir. Çok seslidir. Rekabete açıktır.
Bugün AKP Hükümeti Kürt meselesinin üzerine bu kadar güçlü bir biçimde gidebiliyorsa bunun en büyük nedeni, kendisine muhalif olan aydınlardan aldığı destektir.
Aynı ÅŸeyi Ermenistan açılımında da görüyoruz. Â
Karşıt düşüncelerin özgürce ifade edilebildiÄŸi ve tartışıldığı ortamlarda varılan siyasi uzlaÅŸmalar ancak deÄŸiÅŸtirme gücüne sahiptir. Toplumun geniÅŸ kesimini ikna etmeyen, halkın aklına yatmayan kararlar hiçbir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtiremez.Â
Arkasında kamuoyunun onayı olmayan hiçbir değişim toplumu dönüştüremez.
* * *
KÜRT sorununun çözüm süreci, demortasi açılımı, Ermenistan ve komşularla iyi ilişkiler doğru adımlar ama bunları herkesin susturulduğu bir ortamda gerçekleştirmek mümkün mü?
Benim gibi düşünmeyenler susturuluyorsa benim tartışma özgürlüğüm elimden alınıyor demektir. Düşüncemi zenginleştirme olanağım kaldırılıyor demektir.
Bunları sadece Doğan grubu ile ilgili yazmıyorum, sadece kendi gazetemle de ilgili olarak söylemiyorum.
Türkiye’de özellikle basına yönelik baskılar bunca demokrasi söylemine raÄŸmen devam ediyor.ÂHülya AvÅŸar ve Milliyet Gazetesi muhabiriÂDevrim Sevimay’a yöneltilen kabul edilemez suçlamalar gündemde öne çıktı. Ya diÄŸerleri? Hükümete yakın olmayan siyasi görüşü benimseyen tüm en saÄŸdan en sola kadar medya kuruluÅŸları ağır baskı altında.
Yerel medyanın, kamu ilanları sopasıyla nasıl muma çevrilmek istendiğini gün be gün izliyoruz.
Kapatılmalar, hapis cezaları, basın özgürlüğünü savunan ulusal ve uluslararası çevrelerin eleÅŸtirilerine raÄŸmen sürüyor. Â
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi raporlarına göre Türkiye, insan hakları ihlallerinin en fazla olduğu ülke.
Bu durum düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne her zamankinden daha fazla toleranslı olmayıÂve her zamankinden daha fazla sahip çıkılması gerektiÄŸinin gösteriyor.
Ama bu basın yasalarıyla, medya kuruluÅŸlarını hedef alan ölçüsüz cezalarla bu mümkün mü?    Â
PaylaÅŸ