“LİBYA’da kimse petrol hesabı yapmasın” ültimatomu ile başlayan süreç, Türkiye’nin, gemileri yola çıkardıktan sonra Parlamento’ya tezkere sunmasıyla yeni bir aşamaya geldi.
Irak’a ilk ve ikinci müdahalelerin hepsine karşıydım. İlkinde Saddam resmen oyuna gelmişti. İkincisi kolu kanadı kırık bir diktatörü alaşağı etme bahanesiyle başlatılan bir savaştı. Ne barış getirebildi ne de demokrasi. Ama Libya öyle değil. Orada, son iki yılda Batı ile ilişkilerini geliştirmiş, Avrupa başkentlerine çadırı ile ziyaretler yapmış bir diktatörün halkına açtığı savaş var. Gözünü kırpmadan sivil uçakları düşüren, ailesi ve oğulları etrafındaki mafioso ilişkilerin Libya ile iş yapan her bölgeye uzandığı, halkı için kılı kıpırdamayan bir diktatörün ölüm kalım mücadelesinde taraf tutma durumu ile karşı karşıyayız bugün. Şiddetten yana asla değilim. Ama Libya’daki kıyım durdurulmalı. Libya’da olaylar patlak verdiğinde, önceliği oradaki Türk vatandaşlarının tahliyesi olan Hükümetin, Muammer Kaddafi’yi kızdıracak adımlardan kaçınmasını anlayabiliyordum. Ama Tunus ve Mısır’daki doğrudan yana tavrını açıkça ortaya koyan bir başbakanın Libya’da tarafsız bir sessizlik yerine, Kaddafi’yi durdurma girişimlerini “petrol hesabı yapmak”la suçlamasına, “NATO’nun orada işi ne” çıkışına gerek yoktu. En başta bu kadar keskin bir tavır alınca, şimdiki U dönüşü daha çok fark ediliyor.
HÜKÜMET bu durumdan kurtulmak için Fransa’yı hedef alarak, bugüne kadar izlenen politikanın ne kadar haklı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Fransa’nın Libya’yı bombalayarak Türkiye’nin planını bozduğu söyleniyor. Bu planın ne olduğu dün Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Metehan Demir’in haberinde vardı. Kaddafi’ye, açıkça “git” mesajının bile verilmediği planda, oğullarını seçime sokarak şansını deneyebileceği önerisi bile var. Dünyanın harekete geçtiği anlarda bu planın gerçekçi bir tarafı var mı? Baştan bu kadar net biçimde Kaddafi’nin yanında pozisyon almak Türkiye’yi zora soktu. Bu sıkıntının bütün yükünü Fransa’ya atarak kurtulmak mümkün değil. Evet Fransa, BM kararını uygulama adına Paris toplantısı sonuçlanmadan uçaklarını harekete geçirdi. Ama bunun Washington’un bilgisi dahilinde olduğu Obama’a yakın kaynaklardan duyuruldu. Brezilya’da Obama’yı izleyen Beyaz Saray muhabirleri, “Washington’un yeni bir savaşa öncülük yapıyor görüntüsünden kaçındığını, Fransa’nın öne çıkması konusunda hiçbir sorunlarının olmadığını” söylediler. Türkiye’nin Londra toplantısına davet edildiği haberinden sonra “Ama koşullarımız var” deyip Araplar ve NATO’nun da çerçevede yer almasını istemek bir koşul sayılamaz çünkü zaten toplantı böyle bir formüle ulaşmak için yapılıyor.
ŞİMDİ ne ile övünüyoruz. Libya’ya silah ambargosunu denetlemek için en fazla gemi gönderen ülke olmakla. Komutası İtalya’ya verilen bir operasyona en fazla katkıda bulunmakla. Pek konuşulmayan bir şey daha var. Konya üssünün açılması talebi de masada. Türkiye’nin bir süre sonra, uçuşa kapalı bölge kararını denetlemek üzere hava kuvvetlerini devreye sokma ihtimalini de tartışacağımız anlaşılıyor. Düne kadar Ankara’nın yanında durmasından memnun olan ama tavsiyelerini kaale almayan Kaddafi, Türkiye’nin desteği çekmekle kalmayıp karşı kampa geçmesine ne diyor acaba? Kaddafi’den kurtulmak için hayatlarını ortaya koyan Libyalıların ne düşündüğünü ise tahmin etmek zor değil.