Dün sabahtan itibaren dünya bu soruya yanıt arıyor. Hüsnü Mübarek’in otuz yıllık iktidarını terk etmesi Mısır’ın, bir devrim sabahına uyandığı anlamına gelmiyor. Farklı siyasi görüş ve inançlardaki grupların, başkaldırı günlerinde büyük bir güç oluşturmalarının nedeni genel bir ittifak içinde bulunmalarından kaynaklanmıyordu. Müslüman Kardeşlerle, solcular, solcularla sağcılar sadece tek bir noktada birleştiler. Herkesin öncelikli hedefi Mübarek’ten kurtulmaktı. Dünkü tek seslilik, bugün yok artık. Bu büyük başkaldırının ne ortak bir liderliği, ne de hazırlığı var. Bir devrimden söz etmek mümkün değil. Darbe mi? Onu söylemek de mümkün değil. Çünkü ordu zaten iktidardaydı. Mübarek, o ordunun bir generali değil miydi? Ordunun yönetime el koymasından söz edilemeyeceğine göre bu tam bir darbe de değil. Ordu, iktidarın başını feda etti. Ama gövdesi duruyor. Bu gövde halkın değişim isteğine yanıt verebilecek mi? Mısır gerçek bir demokratikleşme sürecine adım atabilecek mi? Yoksa bugün Mübarek’in gidişini “kutlayan” yabancı ülkelerin liderleri, kozmetik değişikliklerle yetinecekler ve ülkede istikrarın korunmasına mı öncelik verecekler? İşte bütün sorun burada. * * * MISIR’ın başında bugün iki önemli askeri figür var. Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman ve Muhammed Hüseyin Tantavi. Her ikisi de asker kökenli. Tantavi hem başbakan yardımcısı, hem Savunma Bakanı hem de Genelkurmay Başkanı. Süleyman, göreve geldikten sonra yaptığı konuşmalarda gece gündüz meydanları dolduran halk hareketinden “gençlik hareketi” olarak söz etmeye özen gösterdi. Üstelik gençleri, “kışkırtıcı yayın yapan” yabancı uyduları izlememeye de çağırdı. Süleyman’ın konuşmalarında “demokratikleşme” niyetinin gölgesini bile göremedim ben. Tantavi ise ilginç bir figür. Tunus olaylarının ardından Mısır’da hareketlenme başladığı günlerde Tantavi, Washington’daydı. Obama Yönetimi’nden destek istemek üzere kendisini Mübarek’in oraya gönderdiği iddiaları vardı. Bu iddialar bir kenara Tantavi, Mübarek rejiminin bir unsuru. WikiLeaks belgeleri arasında yer alan Mart 2008 tarihli bir belgede, zamanın Kahire Büyükelçisi olan şimdiki ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone’nin Tantavi hakkında ilginç yorumları var. Tantavi’nin ABD ziyaretinden önce kaleme alınan belgede Amerikalı yetkililere, “Yaşlı ve değişime karşı bir Tantavi” ile karılaşacakları uyarısında bulunuyor. Ayrıca, “Tantavi, merkezi yönetimi zayıflatacağı gerekçesiyle reformlara karşı çıkıyor. O ve Mübarek esas olarak rejimin istikrarı ve zamanlarının sonun kadar statükoyu korumaya odaklanmış durumdalar” deniyor. Üç yıl önce hakkında böyle tanımlanan Tantavi’den şimdi değişim döneminin başını çekmesi ne kadar beklenebilir? Yüksek Askeri Konsey, Mısır’ın siyasi partileri, sivil toplum örgütleri ile bir arada yeni dönemin ana hatlarını belirleyecek bir işbirliği ortamını yaratabilecek mi? Bu soruların yanıtları belli. İlk verilere bakınca iyimserliğe fazla yer olmadığı görülebilir. Ancak, Mısır Ordusu’nun ABD ile çok yakın ilişkileri bulunduğu, olayların ilk günlerinde Obama Yönetimi’nin askeri yardımın kesilmesi ihtimalinden söz ederek gözdağı verdiğini anımsarsak, asker istese de istemese de değişim talebine kulak vermek zorunda kalacağı tahmin edilebilir. Önemli olan, bu taleplerin doğru biçimde anlaşılıp anlaşılmayacağı.