ALMAN yazar Heinrich Heine’in 1821’de yazdığı Almansor adlı eserindeki şu unutulmaz cümlesi aklıma geliverdi.
“Kitapları yaktıkları yerlerde, sonunda insanları da yakarlar.” İspanya’da Engizisyon döneminde Kuran-ı Kerim’in yakılmasıyla ilgiliydi bu sözler. Kırk yıl önce, 1970’lerde sık kullandığım bir alıntıydı. Polisin “komünist kitap avı” peşinde evlere girdiği, kitaplıkları tarumar ettiği, okuma yazması ve parası kıt bir milletin aydın olma çabasındaki insanlarının kitaplarının yakıldığı yıllardı. Günahlarını almayayım. Bütün kitapları polis yakmadı. Ailelerinin başlarına bir şey gelmesinden korkan, iki üç kitap uğruna işlerini kaybedip de çoluk çocuğu aç bırakmaktan endişe eden binlerce insan kendi kitaplarını elleriyle yaktılar. Orhan Veli’nin şiirlerinden de korktu insanlar. Romanlar, hikayeler, oyunlar, masallar, dergiler de sobalarda kül oldu, varillerde yakılan ateşlerde buharlaştılar. Bunları o kadar vahşice yaşadı ki Türkiye, bir daha tekrarlanmayacak kadar ders çıkartıldı diye düşünüyordum. Yanılmışım. Yanılmışım, yanılmışım. 21’inci yüzyılda, kitap yakmaların sanallaşabileceğini hiç aklıma getirmemişim. “Bu arkadaşlar yazdıklarıyla ilgili tutuklanmadılar” diyenler şimdi Ahmet Şık’ın basılmamış kitabının kopyalarının bile silinmesi kararı karşısında ne düşünüyorlar? Yargı süreci sonuçlanana kadar hiçbir şeyi sorgulanmasın, hiçbir şeye itiraz edilmesin mi istiyorlar hâlâ? “Cezaevlerinde gazetecilik yaptıkları için tutuklu kimse yok”ta ısrarlılar mı hâlâ? * * * KİTABI arama ve imha kararını görmedim ama devletin haber ajansı A.A’nın kararla ilgili haberini gördüm. Ahmet Şık’ın, İmam’ın Ordusu adını verdiği kitap taslağının, “bastırılarak sansasyon ve dezenformasyon yapılmasının planlandığı” gibi bir gerekçe var kararda. Yani, koskoca devletin koskoca savcıları ve polisleri, basıldığı anda sansasyon yaratacak bir planı engellemek için basılmamış kitabın peşine düşmüşler. Ayrıca, yetkililer bu kitaptaki bilgilerin “dezenformasyon” amaçlı olduğu kanısındalar. Yani gerçeğe aykırı bilgilendirme. Ey Galile, senin sözlerin de dezenformasyon değil miydi? Dünya güneşin etrafında dönmüyordu ki o zaman! Ama avun! Engizisyon seni hiç olmazsa kitabın basıldıktan sonra mahkum etmişti. * * * KARARDA çarpıcı bir nokta daha var. Basılmamış kitap ile “yargılanan örgütün üyelerine moral ve motivasyon verilmeye çalışıldığı” da taslağın “imha” gerekçelerinden biri. Kitap dijital ortamdan silindi, yok edildi, gazetecinin bütün belgelerine el konuldu. Gazeteci susturuldu. Ya tutuklunun moral ve motivasyonu hâlâ bozulmamışsa? Ya hâlâ insanlar gördüklerini, yaşadıklarını sorgulamaya devam ediyorlarsa? O zaman ne yapacaksınız? O kitabın kopyalarına sahip olan herkesi teröre yataklık suçuyla korkutsanız bile, sanal ortamda sanal kitap yakma eylemleri ile Türkiye’nin imajını yerle bir etmeyi göze alsanız bile başaramazsınız. Ne dijital ortamı “arındırabilir”, ne de düşünceyi yakalayabilirsiniz.