GAZETECİLİĞE başladığım ilk yıllarda, Türkiye’nin önde gelen gazetecileri Uluslararası Basın Enstitüsü üyesiydiler.
O sayede bizim ulusal komite olarak burada düzenlediğimiz her faaliyette benim örnek aldığım ustalar bizi her zaman desteklediler, yalnız bırakmadılar. Bu derneğin devam etmesi Metin Toker’in vasiyetiydi. Oktay Ekşi, Sami Kohen, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Nazlı Ilıcak, Nilüfer Yalçın ve daha nicelerinin, “siyasi bir tercih gözetmeksizin” Türkiye’de basın özgürlüğüne katkıları, gazetecilere yönelik baskılara karşı uluslararası dayanışma için yaptıkları çalışmalar bu işlerle uğraşanların hafızalarındadır.
Uluslararası Basın Enstitüsü, 60’ıncı kuruluş yıldönümünde, Nedim Şener’i 60 basın kahramanı listesine aldı. Bu seçim, gazetecilerden oluşan uluslararası bir jürinin kararıydı. IPI, Türkiye’de basın özgürlüğü ile ilgili gelişmeleri Ergenekon davasından çok önceden beri izliyor. 2004’te İstanbul’da yapılan yönetim kurulu toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelen yönetim kurulu üyeleri Türk meslektaşlarının isteklerini destekleyerek, o sıralarda henüz tasarı halindeki yeni TCK’da basın özgürlüğünü sınırlayan maddelerin yeniden ele alınması talebinde bulunmuşlardı. Henüz Hrant Dink yaşıyordu ve 301 de değiştirilmesi istenen maddeler arasındaydı. Dün IPI heyeti Nedim Şener’i ziyaret etmek üzere yine İstanbul’daydı. Ama IPI Direktörü Alison Bethel, “Biz sadece IPI’ın basın kahramanı Nedim Şener için gelmedik, cezaevlerinde bulunan, mesleklerini yaptıkları için haklarında davalar açılan, cezalara çarptırılan bütün gazeteciler için buradayız. Dünyada basın özgürlüğünün konuşulduğu birçok platformda son zamanlarda Türkiye’nin ismi daha sık gündeme gelmeye başladı. Biz bundan endişe duyuyoruz. Çünkü Avrupa’nın mücevheri konumundaki Türkiye’nin görünümünün kötüleştiğini fark ediyoruz. Hükümeti, basın kuruluşları ile ortak çalışarak yasal düzenlemeler yapmaya davet ediyoruz. Gazetecilerin hapis ile cezalandırılması demokratik ülkelerinde kabul edilemez” dedi.
DÜN Uluslararası Basın Enstitüsü temsilcileri basın özgürlüğü konusunda temaslarda bulunduğu saatlerde Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutukluluklarına yaptıkları itirazın reddedildiğini öğrendik. Aklıma Haluk Şahin’in çevirip bana yolladığı bir konuşma geldi. IPI’ın 60’ıncı kuruluş yıldönümünde, ünlü İngiliz gazeteci Harold Evans, “Onlar niçin kahraman” başlıklı bir konuşma yapmıştı. Kendisi de IPI basın kahramanları listesinde olan Evans’ın konuşmasından bir bölümünü aktarmak istiyorum.
“Bu gece burada, hayatlarını gerçeği arama uğruna feda etmiş olanlar için övünçle ve kederle bir araya gelmiş bulunuyoruz. Ve tabii, onların ve tüm IPI dünya basın kahramanlarının başardıklarının övüncüyle? Onların listesi A’dan Z’ye, Aslam Ali’den Jose Zamora’ya uzanan, gerçek bir mertlik ve onur alfabesidir?. Her şeyden önce, evet her şeyden önce, bu kadar farklı ortamlardan, bu kadar farklı kültürlerden gelen insanları birbirine bağlayan neydi sorusunun yanıtını aramalıyız. Gayeleriydi. Gazeteciliğin bir amacı olduğuna inanıyorlardı. Onlar yaptıklarının şerefli bir iş, isterseniz meslek diyebilirsiniz, olduğuna inanıyorlardı? Arkadaşlarım geliyor aklıma. Türkiye’nin etkili gazetesi Milliyet’in genel yönetmeni Abdi İpekçi geliyor. Londra’da bana, şiddet ve terörizme karşı milli birlik ve uzlaşma için verdiği bitmez tükenmez mücadele boyunca uluslararası basın camiasının ? sizlerin -- verdiği desteğin ve örneğin ne kadar önemli olduğunu söyleyişi geliyor” demişti Evans. “Londra’da yediğimiz öğle yemeğinin ardından ülkesine döndükten az sonra, 1 Şubat 1979 günü, daha sonra Papa’yı da öldürmeye çalışacak olan sağcı militan Mehmet Ali Ağca tarafından kurşun yağmuruna tutuldu. Başbakan Bülent Ecevit, onu öldüren kurşunların Türk demokrasisi ve anayasal düzenine sıkıldığını söylerken haklıydı.” O sıralarda büyük bir karanlık bastırıyor. Türkiye darbeye ilerliyordu. Gazeteciler karanlığa göğüs gererken meslek dayanışmasından güç alıyorlardı. Bugün darbe ihtimali yok, karanlık yok, sorunlarımızın çözülmemesi için neden de yok. Var mı?