Değişiklikler neden basın özgürlüğü için yeterli değil
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
BU ülkede basın özgürlüğünün sorunlu olduğunu herkes görüyor. Hatırlatmalara kesin bir biçimde karşı çıkmasına rağmen, Hükümet sonunda Ceza Yasasında bazı değişiklikler öngören tasarıyı bu yüzden hızla Meclis’e getirdi.
Ne yazık ki, meslek örgütlerini itirazları hiç dikkate alınmadan tasarı Komisyon’dan geçti. Bu değişiklik önerileri kabul edilirse Türkiye’de basın özürleşecek mi? Hayır. Tasarı, özgürlükleri genişletiyoruz derken yeni kısıtlamalar getirmesinin yanı sıra, basın özgürlüğüne yaklaşımında da eksik. Bugün Türkiye’de çok sayıda gazeteci, Ergenekon dava sürecinde yayınladıkları gizli belgeler, gizli telefon kayıtları nedeniyle davalar ile karşı karşıya. Tasarı yasalaştığı zaman bu davaların bir kısmı düşecek. Çok da iyi olacak. Çünkü muhabirler artık haber yapamaz hale geldiler. Ama tasarı, basın özgürlüğü perspektifinden değil de, Ergenekon dava sürecinde çıkan hukuki ve siyasi sorunların aşılması temelinde kaleme alındığı için yeni davalara ve ceza artırımlarına temel hazırlıyor. Örneğin yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs ile ilgili değişiklik önerileri hem genişletiliyor hem de hapis cezaları artırılıyor. Bir soruşturma ve tutuklamayı sorgulamak, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmalarına tepkilerde olduğu gibi, “Bu yanlıştır, onun ilgisi yoktur” yorumları bile iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasını göze almayı gerektiriyor. * * * AMA tasarıda terörle mücadele yasası hiç yok. Oysa bugün cezaevlerinde bu yasa kapsamında çok sayıda gazeteci bulunuyor. 7 Mart 2011 tarihi itibariyle ise 68 gazeteci hapiste. Bunların büyük bir kısmı terörle mücadele yasası kapsamında ceza almışlar. Hükümet, bu gazetecilerin “terörist” olduğuna inanıyor. Ama gerçek öyle değil. Bu gazeteciler de yazdıkları nedeniyle tutuklular. Kandil’i Q ile yazmak da bu propaganda çerçevesinde değerlendiriliyor. Abdullah Öcalan’ın resmini yayınlamak güneydoğuda yayınların toplatılmasına yetiyor. Öcalan’dan söz ederken terörist başı tanımlamasını kullanmamak da öyle. Ergenekon davası çerçevesinde tutuklanan Nedim Şener ve Ahmet Şık için de “silahlı terör örgütü üyesi” deniyor. henüz iddianameleri açıklanmamasına karşın, terörle mücadele kapsamında değerlendiriliyorlar. Son olarak, Radikal Gazetesi’nde yayınlanan Kandil röportajı nedeniyle Ertuğrul Mavioğlu hakkında da terörle mücadele yasası çerçevesinde dava açıldı. Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt meselesinin etraflıca araştırılması, halkın doğruyu yanlışı kendi akıl süzgecinden geçirip kanaat sahibi olması gerekmez mi? Ama terörle mücadele yasası bunu engelliyor. Ve yeni tasarıda bu sorun hiç ele alınmıyor. * * * TASARI, hakaret suçlarına da değinmiyor. Basını susturmaya yönelik orantısız para cezalarını, gazetecileri ve yayın kuruluşlarını iflasa sürükleyecek ağırlıkta cezalara olanak sağlayan düzenlemeleri de ele almıyor. Özel hayatın gizliliği, masumiyet karinesi noktalarında ise hukukçular tasarıda ciddi sorunların olduğu görüşündeler. Değişiklik önerileri yasalaşırsa, hükümet dışarıya karşı, “basın özgürlüğü konusundaki eleştirileri dikkate aldık” diyebilir ama basın özgürleşmez. Bunun için, Anayasa başta olmak üzere yasaları yeniden belli bir yaklaşım çerçevesinde ele almak gerekir. Üstelik bu yaklaşımın formülü hiç de karmaşık değil. Türkiye’nin altında imzası olan Evrensel İnsan Hakları Sözleşmesi ve üyesi olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının temelinde yatan yaklaşımı benimsemek yeterli. Basın özgürlüğü esastır, cezalandırma istisnadır.