Paylaş
Geçen hafta birçok Azeri meslektaşımla konuştum. Hafta İçi Gazetesi politika yazarı Vusal Tagibeyli, e-sorularına yanıtlarımı gazetesinde yayınladı. “Sevimli meslektaşım, sizinle yaptığımız röportaj çok ilgi gördü” dedi. Azerbaycan kamuoyu neler olup bittiğini merak ediyor. Tagibeyli de benim ona mail ile gönderdiğim sorulara cevap verdi.
Konuştuğum kişilerle ortak noktaları yansıttığı için onun yanıtlarını buraya aktarmak istiyorum.
“Türkiye hükümeti protokolle ilgili olarak hükümeti bilgilendiriyor olabilir ama halkımız hiçbir bilgiye sahip değil” diyor Tagibeyli, “Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu her zaman Bakü’yü kızdıracak bir karar vermeyeceklerini söylüyorlar, tabii biz Azeriler de kardeşlerimizden aynı şeyi bekliyoruz. Ama zaman zaman Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı’nın Ankara ile Erivan ilişkilerinden duyduğu rahatsızlık bizi endişelendiriyor.Belki hükümeti bilgilendiriyorlar ama Azeri halkı da bilgilendirilmeli. Hükümetler gücenirse dünya yıkılmaz ama halk gücenirse ulusumuzun içinde düşen dert kıyamete kadar iyileşmez.”
* * *
AZERBAYCANLI meslektaşım, halkın bilgilendirilmesinin önemini anlatırken, kamuoyunda hakim olan duyguyu da özetliyor:
“ Türkiye ile Ermenistan arasında sınırların açılmasını Azeri halkı sırtlarına saplanan zehirli hançer bilecekler. Aziz meslektaşım halk sınırların açılmasına hazır değil. Çünkü Karabağ ve yedi bölgemiz işgal altında. 1 milyon göçmenimiz, 30 binden fazla şehit var. Bence daha önce halkı şu acılardan az da olsa kurtaracak işler yapılmalı sonra sınırlar açılmalı. Yahut bu konuda Azeri halkı doğru dürüst bilgilendirilmelidir.
Biz gazeteciler olarak, politik bilgilere sahip insanlar olarak biliriz ki ‘Türkiye etimizi yese de suyumuzu dışarıya akıtmaz’. Siz .bizim kendimizsiniz. Ama ne yazık ki halk için sınırların açılması meselesi siyasal değil manevi. Bir inanç haline gelmiş. Halkımız neler yapıldığını, hangi adımların nasıl sonuçlar vereceğini bilseydi tabii karşılardı.”
* * *
BÜTÜN endişelere rağmen Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan iki protokol, eğer parlamentoların onayını alıp da hayata geçmeye başlarsa Kafkasya için yeni bir dönem açılacak. Bu umut Azerbaycan’da da var aslında. Önemli olan bu umudu söndürmemek, geliştirmek.
Tagibey’e kulak veriyorum.
“Ben de Türkiye’nin Erivan ile ekonomik ilişkileri ne kadar fazla olursa Karabağ konusunda etkisinin artacağını düşünüyorum.Kafkasya çok sayıda halkların yaşadığı bir bölge. Tarihi de münakaşalı. Süpergüçlerin savaş alanı. Ama ben Kafkasya’nın geleceğini konfederasyon olarak görüyorum. Böyle olursa münakaşalar sona erer, halklar Avrupa Birliği’nde olduğu gibi beraber yaşar. Kafkasya dünyanın en hızlı kalkınmış bölgesi olur. Kimse de bu Konfederasyon’un topraklarına göz dikemez. “
Kafkasya ne Irak ne de Afganistan. Sorunların çözümü çok daha kolay.
Tagibey, “Azerbaycan’da ve Ermenistan’da halklar eğitimli, gezip görmüş insanlar. Yarın Ermenilerle Azeriler bir masaya oturup konuşabiliriz” diyor, “Yeter ki üçüncü beşinci ülkeler ellerini çeksinler. Sovyetler döneminde 70 yıl beraber değil miydik? Mutluluklarımız acılarımız aynı değil miydi?Biz komşu olarak birlikte yaşamaya mahkumuz. Bu nedenle de inşallah sonunda bir istikrar bulacağımıza eminim.“
* * *
ERMENİSTAN ile imzalanan protokol Kafkasya için tarihi adım. Bu kolay bir süreç olmayacak. Sadece Türkiye ve Azerbaycan’da değil, Ermenistan’da da tepkiler aynı. Bir yandan şüphe ve tedirginlik, öte yandan barışa ve iyi komşuluk ilişkilerine özlem.
Siyasi hata kaldırmayan ve haklarla omuz omuza, bilgilendirerek ve ikna ederek yürütülmesi gereken hassas bir dönem var önümüzde.
Paylaş