Tunus, Mısır, Libya derken Suriye devreye girdi ama bunu diğerleri de izleyecek. Sağlıklı demokratik rejimler konusunda sabırsız olmamalıyız. Belirsizliklerle dolu bir geçiş sürecine temkinli biçimde hazır olmak durumunda Türkiye. Bu süreç, Türkiye’nin bölge ile ilişkilerinin yeniden biçimlendirildiği bir süreç olacak. Özellikle bu hükümet döneminde Türkiye Ortadoğu’daki etkinliğini arttırmadı mı? Evet artırdı. Türkiye tarihinde ilk kez 2009 yılında Ortadoğu ülkeleri ile dış ticarette 8.5 milyar dolar fazla verdi. Ticaret hacmi 30 milyar dolara ulaştı. Bunlar çok önemli gelişmeler. Ama Türkiye bu noktaya, “diktatörler” ile iyi ilişki kurarak geldi. Diğer bütün ülkeler gibi. Ekonomik ilişkilerde, son karar sistemin, ihalelerin değil de ülke liderlerinin dudakları arasında olduğu için, Türkiye’ye yeni ufuklar açan bu yakınlaşma süreci “diktatörler” için de yararlar sağladı. Onların çıkarları ise, uluslar arası toplumda Türkiye sayesinde “meşruiyet” kazanmalarıydı. Ahmedinecad, Beşar Esad ve hatta El Beşir.
ŞİMDİ diktatörler birer ikişer devriliyorlar. Libya’da Kaddafi sonrası Türk yatırımlarının durumunun ne olacağı belli değil. Kaddafi ile yapılan anlaşmaların sonu da soru işareti. Önümüzdeki dönemde Türkiye diktatörlerle yapılan anlaşmaların kurtarılması sorununu çözmek için çalışacak. Ama tek mesele bu olmayacak. Diktatörler sonrası, geçiş dönemlerinde Türkiye’nin rolü ve beklentileri ne olacak? Türkiye bölgenin soft power’ı olarak ilham verecek. Başka da yolu yok. Türkiye’yi bu ülkelerin yeni yönetici sınıfları ve halkları nezdinde etkili kılan seksen yıllık demokrasi deneyimi, Avrupa Birliği üyesi olma tercihi ve sivil toplumunun yaratıcılığı olacak. Her ne kadar muhafazakar görüş, İslami kültür ve geleneklerin temelinde kendine özgü bir demokrasiden söz etse ve Ortadoğu ve Afrika’daki değişimin bu temelde demokratikleşmeyi tercih edeceğini iddia etse de, öyle olmayacak. Muhafazakarların iddia ettikleri bir süreç bazı ülkelerde belki bir süre iktidara gelebilir. Ama Ortadoğu’da haklar, özgürlükler ve eşitlikler temelinde gerçekten demokratik bir dönüşüm olmadan Arap Baharı çiçek açamaz. Diktatörlerden kurtulmak için yola çıkanların bir kısmı zaten farkında, diğerleri de mücadele içinde demokrasi hedefine ancak bu yoldan ulaşacaklarını fark edecekler.
TÜRKİYE ne sadece HALKININ ÇOĞUNLUĞU Müslüman olduğu için, ne askeri gücü sayesinde, ne de ekonomik olanaklarıyla değişimi yakalamaya çalışan kitleleri etkileyebilir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin güçlenmesinde en etkili kozlardan biri de Hollywood’un katkısıyla yarattığı Amerikan Rüyası olmuştur. Türkiye’nin de, yukarıda saydığım bütün özellikleri ile son yıllarda bölgede bir Türkiye Rüyası yaratabileceğinin işaretleri var. Turizm mevsimlerinde İstanbul, Antalya gibi büyük kentlere akın edenlere ve oralardaki yaşam tarzına olan açlıklarına bakmak yeter. Ama yumuşak gücü ile bölgesindeki ülkelere verdiği ilhamla etkili bir ülke olmak için Türkiye’nin her şeyden önce kendi sorunlarını çözmesi gerekir. Kürt sorunu, şiddete son verilmesi, yasakçı zihniyetin terk edilmesi ise, sorunlar listesinin başında geliyor.