Paylaş
Güler aynen şöyle diyor: “Türkiye ve ABD yıllara dayalı ilişkileri olan stratejik ortak ve önemli iki müttefik ülkedir. Ancak son dönemde ABD’nin PKK/ PYD/YPG ile yaptığı işbirliği ve tek taraflı yaptırımları müttefiklik ruhuyla bağdaşmamaktadır.”
Bakan Güler’in diğer uyarısı ABD’den alınacak F-16 satışlarıyla ilgili: “ABD’den 40 adet F-16 blok 70 Viper alımı ile 79 adet modernizasyon kiti talep ettiğimiz süreci takip ediyoruz. ABD ile teknik toplantılar tamamlandı, bir an evvel olumlu ve somut adımlar atılarak sürecin başlatılmasını beklediğimizi muhataplarımıza iletiyoruz. Konunun sürüncemede bırakılması, ipe un serme yaklaşımı kabul edilebilir değildir.”
Milli Savunma Bakanı Bakan Güler doğrudan “Yeter artık bizi oyalamayın” demeye getiriyor.
Güler, NATO’nun değerlerini ve sorumluluklarını paylaştıklarını söylüyor.
Ancak hemen ardından uyarıyor: “ABD, Almanya, Kanada başta olmak üzere müttefiklerimizin Türkiye’nin küresel ve bölgesel fonksiyonunu iyi anlaması, ona göre bu gibi tahdit uygulamalarından derhal vazgeçilmesi gerektiğini her zaman ifade ediyoruz...”
Peki vazgeçiliyor mu?
Şu ana kadar hayır...
Kriter Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Burhanettin Duran’la yaptığı söyleşide bu açıktan uyarıları yapan Güler, Türkiye’nin artık bu iki konuda da “sabır sınırları”nda olduğu mesajlarını veriyor. Aslında benzeri mesajları Türkiye’nin güvenlik karar hiyerarşisinde olan iki isimden de duyduk.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın...
MÜTTEFİKLİK RUHUYLA BAĞDAŞMIYOR
Bakan Fidan bütçe konuşmasında şöyle diyordu: “ABD yönetimiyle yıl boyunca temaslarımıza devam ettik. Yaptığımız görüşmelerle Amerika’nın PKK/YPG ile yaptığı işbirliğinin, FETÖ’nün Amerika’daki varlığının ve tek taraflı yaptırımların müttefiklik ruhuyla bağdaşmadığını güçlü bir şekilde tekrar vurguladık. Amerika’nın milli güvenliğimizi doğrudan etkileyen konulardaki yanlış tutumunu düzeltecek somut adımlar atması gerektiğini ifade ettik. Bu bağlamda, F-16 tedarik ve modernizasyon talebimizin herhangi bir koşul ve sınırlama olmaksızın bir an önce sonuçlandırılması yönündeki beklentimizi her seviyede gündeme getirdik.”
Ve üç gün önce MİT’in 97’nci kuruluş yıldönümünde konuşan MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın şu sözleri: “Ayrıca Türkiye PKK/YPG, FETÖ, DHKP/C gibi terör örgütleriyle mücadelesinde beklediği ve hak ettiği desteği NATO müttefiklerinden görmemekte ve bu müttefikler arasında krizlere neden olabilmektedir.”
Benzeşen bu açıklamalar, önümüzdeki yakın bir dönemde ABD ile ciddi bir krizin ihtimal dahilinde olduğunu gösteriyor.
İNGİLTERE ÖRNEĞİ
Bakan Güler’in F-16 Eurofighter hatırlatması da zaten bu sinyalleri veriyor: “F-16 tedarik ve modernizasyon süreci devam ederken, üzerinde durduğumuz tek uçak oldukça etkili olan ve en iyi alternatif olarak gördüğümüz Eurofighter. İlk aşamada 20, daha sonra da 20 olmak üzere en üst versiyon 40 uçak alma planımız var. İngiltere’nin bu konudaki desteği ve yaklaşımı diğer müttefiklere örnek olması açısından önemlidir.”
Bakan, ABD’ye daha ne desin...
Mesaj açık: “Bak sen ipe un sermeye çalışıyorsun ama İngiltere senin de müttefikin olarak bizimle işbirliği yapıyor. Sen satmazsan yolumuz belli...”
MELEZ SAVAŞ TANIMI
Şehit haberlerini aldığımız şu günlerde; her birimizin yüreği yanıyor. O duygusallıkla bazı sorulara ya da kuşkulara kapılabilirsiniz... Ancak orada verilen mücadelenin tanımını ve şeklini bilirsek bu kuşkuların ne kadar temelsiz olduğu da ortaya çıkıyor.
Bu nedenle Bakan Güler’in şu ifadesini buraya almak istedim: “Günümüz muharebe ortamında konvansiyonel kuvvetler ile birlikte özel kuvvet, yerel güçler, siber saldırı, bilgi harekâtı ve propaganda, ekonomik savaş gibi unsurlardan oluşan MELEZ SAVAŞ uygulamalarının öne çıktığı görülüyor. Eskinin konvansiyonel savaşları artık hibrit savaşa evriliyor, böylece savaşın aktörleri salt ordular olmaktan çıkıyor...”
Buradan anlıyoruz ki;
Artık karşımızda değişik kaynaklardan beslenen, evrilmiş bir terör organizasyonu var. Ve TSK bu organizasyona karşı yeni taktikler ve donanımlar geliştiriyor.
Türk ordusu ve Türk güvenlik kuvvetleri bu “melez savaşı” elbette kazanacaktır.
Bunda en ufak kuşkumuz yok.
Ancak burada asıl mesele;
Türkiye’nin başta ABD olmak üzere müttefiklerine önerdiği “Güçlü Türkiye, güçlü müttefik”;
“Güçlü Türkiye, güçlü NATO” önerisine ne derece karşılık bulacağı sorusunun cevabındadır.
Üstelik bu sorunun cevabı için zaman da tükenmektedir.
Bu topraklar uğruna şehit düşen kahramanlarımızın, bu vatan uğruna can veren evlatlarımızın mekânı cennet olsun.
Bu büyük milletin başı sağ olsun...
Paylaş