Paylaş
Bir sezonda 1400 etkinlik yapan bir müzik imparatorluğu. Batı’daki en yakın takipçileri New York, Londra ve Berlin... Ki onlar da ancak 300-400 konser bandında kalıyorlar.
Rimsky Korsakov’un, Çaykovski’nin, Musorgski’nin pek çok eserlerinin galasına ev sahipliği yaptı. Kuğu Gölü ve Uyuyan Güzel’in doğum yeri...
İşte böylesine muazzam ve tarihi bir mekâna şef olarak kabul ediliyor.
Telefonda konuşurken sesindeki heyecan ve mutluluğu o kadar derinden hissettim ki...
“Helal sana Cemi’i” diyebildim.
CSO’nun genç şefi Cem’i Can Deliorman’ın, Mariinsky Orkestrası gibi efsanevi bir kurumun düzenli konuk şefi olmasından söz ediyorum.
Muhteşem bir gelişme.
Hele Mariinsky’nin efsane şefi Valery Gergiev ile kurduğu dostluk.
Eminim Türkiye’de müziğin yepyeni bir boyuta açılmasına öncülük edecektir.
Cemi’i ile konuşurken bir an CSO’nun yeni binasında yaptığımız sohbeti hatırladım.
O günkü ruh halimle yazmışım:
“Yine bir cumartesi Ankara Ulus CSO binası...11.00 konseri için bilet kuyruğu...Soğuktu.
O zamanlar sigara da içerdik...
Ben Handel çılgınıydım. Bülent, “Brahms 1” derdi. Sonra Edip Cansever’i konuşmak için Merih’e giderdik.
Isınmak için biraz çay ve biraz daha sigara.
Gidip içeride dinlediğimiz her notadan biraz aşk, biraz şiir, biraz hayal çıkarırdık...
Bale tarihimizin asil kadını Meriç Sümen’le ilk röportajımı yapmıştım...”
Geçmişten niye böyle uzun ve derin bir alıntı yaptım?
Dünyanın en ünlü sopranolarından Angela Gheorghiu, CSO’nun açılışı için Ankara’daydı... “Aydan dünyaya doğru şarkı söylemek isteyen” o müthiş ses harika bir konser verdi.
Çünkü... Aradan 45 yıl geçtikten sonra yine CSO’nun kapısındayım... Şimdi onu anlatacağım ama... Böyle bir kültür merkezi tek yazıda anlatılamaz.
Bunu Ankara’daki yeni CSO binasının o muazzam sahnesinin tam ortasında...
Şef Cemi’i Can Deliorman’la konuşurken anladım. Cemi’i henüz doğmuşken...
Benim 45 yıl önce kapısında beklediğim CSO’nun yeni şefi...
Öyle şeyler anlatıyor ki...
Pat Metheny, Chris Botti gibi dünya çapında sanatçılar da davet listesinde. Mesela 17 Aralık’ta Michel Camilo geliyor...
Dominic’ten New York’a uzanan bir Latin ruhunun, piyanoda klasik eğitim aldıktan sonra caza doğru paraşüt açışıdır Camilo’nun müziği... O yüzden ilk bestelerinden birisinin adı ‘Why Not’tır.
Bence Cemi’i de CSO’nun yeni konseptinde gençlerle birlikte “Neden olmasın?” diye yola çıkmış...
O eski, kalıplarla çizilmiş mermerden büstler halindeki “orkestra şefi” döneminden yeni bir anlayışa yolculuk bu... Ama köklerine tutunarak... Dinleyiciyle bütünleşerek.
2) ŞİMDİ MARİİNSKİ’DE
İşte böyle bir anlayışla CSO’ya şef olan Cemi’i şimdi dünyanın en önemli sahnelerinden birisinde düzenli şef oluyor...
“Ne hissediyorsun?” diye sordum...
“Uçuyorum...” dedi.
Ve devam etti: “Böylesine mükemmel bir sahnede efsanevi şef Gergiev’le birlikte çalışmak, bir astronotun uzaya çıkması gibi bir şey benim için...”
Cemi’i şimdi hem Petersburg’da konser yönetecek hem de CSO’daki görevini sürdürecek.
Bu gelişme aynı zamanda Rus klasik müzik geleneğinin Türkiye’deki klasik müzik kültürüyle, eğitimiyle buluşması anlamına geliyor.
3) RUSYA’DA 20 KONSER
Cemi’i Deliorman şu anda Rusya’da. Dün bir konser verdi.
18 Temmuz’a kadar Rusya’da 20 konser verecek.
Dahası...
4 Şubat’taki konsere Ferit Tüzün’ün Türk Kapriçyosu’nu koydu.
Üstelik 16 yaşındaki piyanistimiz Can Saraç’ı bu konsere solist olarak davet etti.
Bunları duyunca nasıl duygulanmayalım?
Deliorman “Gençlerin önünü açacağım” demişti.
İşte Can’ın önünü dünyanın en muhteşem sahnesinde açıyor.
Daha ne olsun...
4) BEYAZ GECELER FESTİVALİ GELİYOR
Cemi’i bir de güzel haber veriyor:“Gergiev’le birlikte ünlü Beyaz Geceler Festivali’ni Türkiye’ye getirmeyi planlıyoruz.”
5) DÜNYANIN EN BÜYÜK OPERALARINI YÖNETTİ
Arkadaşlar, Cemi’i Can Deliorman’ın Mariinsky sahnesine düzenli şef olarak kabul edilmesi ve en önemlisi Valery Gergiev’le birlikte çalışacak olması tabii şu soruyu akla getirebilir: “Kimdir bu efsane Gergiev?”
Böyle bir hayat, bir paragrafa sığmaz ama ben yine de kısaca özetliyorum: “Gergiev ilk kez 1988’de Londra Senfoni Orkestrası’nın (LSO) konuk şefi oluyor. 1991 yılında ilk kez bir Avrupa Opera Kumpanyası’nı yönetiyor. Ardından Münih’te Bavyera Devlet Operası’na şeflik yapıyor. Aynı yıl San Francisco Operası’nda Savaş ve Barış’ı sahneliyor. 2004’te Prokofiev’in 7 senfonisi ile LSO’ya geri dönüyor. Ve 3 yıllık bir anlaşmayla LSO’nun 15’inci baş şefi oluyor.
11 yıl sonra 2015’te Münih Filarmoni Orkestrası’na baş şef oluyor... Ve 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınamadığı için ihraç ediliyor...”
Özetle dünyanın en büyük orkestralarına şeflik yaptıktan sonra Rusya’nın işgalini kınamadığı için dışlanıyor.
6) SANATÇI VE SPORCULAR İÇİN
Gergiev gibi efsane bir şefin bu şekilde bir muameleyle karşılaşması bana yine o tartışmayı hatırlattı.
Sanatçılar ya da sporcular devletlerin kararları nedeniyle suçlanabilir mi?
Ben Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini bütün kalbimle kınıyorum.
Putin’in her gün, her gece Ukrayna’daki sivil halkın üzerine füze yağdırmasına isyan ediyorum.
Ama aynı şekilde sanatçıların bu nedenle kovulmasına;
Sporcuların da yalnızca o ülkede doğdukları için olimpiyatlardan men edilmesine karşı çıkıyorum.
Sanat ve spor, devletlerin yarış pisti değildir.
Sanat insanlığın yükseldiği bir ruh yolculuğudur.
Cemi’i Can Deliorman’ı bir kez daha kutluyorum.
Bu gelişmeye öncülük eden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı kutluyorum.
Herkese iyi pazarlar...
Paylaş