DÜN sabah saat 09.00’da Kanal D’deki ofisime gittim. Rıdvan Dilmen kapının önünde oturuyor.
Rıdvan’la 20 yıllık bir dostluğumuz var. Öyle ki, Sarıyer Sporlu Rıdvan’ın Galatasaray’a transfer olduğu basına yansıdığı gün halı sahada maçımız var. ‘Galatasaraylısın diye sert girmiyorum’ diye gırgır yapıyorum. Ama o bir gün sonra Fener’e gidiyor. Rıdvan ha Fenerli, ha Galatasaraylı fark etmez. Dostumuz. O gün bugündür sevgimiz, saygımız sonsuz.
Hemen odaya girdik. Sabah çaylarımızı beraber içtik.
Rıdvan dertli.
‘Abi beni kaç yıldır tanıyorsun’ diyor.
En az 18.
‘Peki hiç kumar oynadığımı gördün mü?’ diyor.
Asla görmedim. Bir dönem at yarışına meraklıydı. Onu hatırlatıyorum.
‘Ata hálá meraklıyım. Hálá atlarım var. Gazi Koşusu’na katılan atım da var. Eliyeşiller’in de atı var, ayıp mı?’ diyor ve ekliyor: ‘Bir kişi çıksın desin ki, ben Rıdvan’ı kahvede gördüm káğıt oynuyordu, casino’da gördüm kumar oynuyordu. Bir kişi çıksın. Atım var ama at yarışını bile arkadaşlarım oynarsa 20 milyon, 50 milyon ortak olup oynuyorum. Varsa gören, seni arasın ‘Gördüm’ desin.’
Rıdvan dertli dertli anlatıyor:
‘Fatih Hocam benim dostum. Haftada bir iki defa konuşmasam hasta olurum. Milli Takım’ın başına geçince beni aradı. Gittim konuştuk. ‘Ümit Milli Takım hocası yapacaksan gelirim. Yoksa beni affet’ dedim. Anlaştık. Ne olduysa sonra vazgeçti. Ama yine de benimle çalışmak istedi.
Son gün basın toplantısının başlayacağı ana kadar beni yanında görmek istediğini, başka görev vereceğini söyledi. Ama ben kabul etmedim. Parayı beğenmediğimi bile yazdılar. Para pul konuşmadık bile. Futbol söz konusu olunca ben para konuşmam. Hele hele Fatih Hoca ile hiç konuşmam. Bilirim ki, bizim kafamızdan bir geçiyorsa, Fatih Hoca iki verir. Ama parayı mesele ettiğimi bile yazdılar.’
Federasyonun gerçek Başkanı Hasan Doğan ile aralarında bir sorun olup olmadığını sordum.
‘Tanımam. Bir kere Kaşıbeyaz’da gördüm o kadar’ dedi.
Ancak bir de bilgi verdi.
Rıdvan, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’dan bir bilgi almış. Buna göre Şansal Büyüka, Hasan Doğan’a ‘Rıdvan’ı Milli Takım için düşünmeyin’ demiş. Hasan Doğan da bunu Aziz Yıldırım’a söylemiş. Yıldırım da Rıdvan’a aktarmış.
Bu arada Terim ile de konuştum. Fatih Hoca, ‘Rıdvan benim canım ciğerim. Bugün olmaz yarın olur. Türk futbolunun ona ihtiyacı var’ dedi.
Gerçekten de Türk futbolunun hem Aykut’a, hem Rıdvan’a ve de Fatih Terim’in kafasına ihtiyacı var.
Bora’dan İKSV’ye yanıt
HEM Fatih Terim’in evinin rengi, hem de İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ile yaşadığı problemden dolayı iki gündür köşeme konuk olan Berna Bora’dan bir mektup geldi.
Bora, ‘Bodrum’da imzamı taşıyan konut projesiyle ilgili yazdığınız yazıya yanıt yollamayı hiç düşünmedim. Çünkü yazınızı, bir tasarımcı olarak cephesini doğal ahşap malzemeyle kaplamayı seçtiğim bir bina konusunda farklı bir yorum, bir eleştiri olarak değerlendirdim ve saygıyla karşıladım’ diyor.
Ancak Şakir Eczacıbaşı’nın yakınmalarıyla ilgili olarak ‘ciddi’ itirazları var.
Bora itirazlarını şöyle sıralıyor:
‘Halen oturduğum apartman dairesini 1994 yılında İKSV’den kiraladım. On bir yıldır her şubat ayında kontrat yenilenmektedir. Yeni kontratın süresi, iddianın aksine şubat ayında dolmakta ve içeriğine göre yeniden uzatma hakkım mevcut.
İKSV, kiracısı olduğum apartman dairesini satmaya karar verdi.
Siz de takdir edersiniz ki, yaşamımı sürdürdüğüm daire konutta, mal sahibinin dilediği her saat alıcılara evi gezdirmesine izin vermem mümkün olamaz.
Hukuka ve hakka hayatım boyunca saygı gösterdim. Bu nedenle mal sahibi olarak İKSV’nin hukuki hakları varsa, kiracı olarak benim de hukuki haklarım var. İlişkilerimizi bu hukuki haklar çerçevesinde avukatlar yürütüyor.
Hukuka karşı bir davranış içinde olsam, İKSV’nin gerekeni yapacağı tabiidir. İKSV yöneticilerinin hukuk çerçevesinde sonuçlandırılacak ilişkileri gazete köşelerinde ismimi ve kişiliğimi karalayan biçimde çözmeye çalışması beni çok üzdü. Üzüntümü size duyurmak için yazıyorum.’
Berna Bora böyle diyor.
Umarım sorun karşılıklı anlayış içinde çözülür.
Medya doğru tavrı almayı başardı
4 Mayıs Çarşamba günü ‘PKK C-4 Sevk Ediyor’ başlığı altında PKK’nın Türkiye’ye çok miktarda C-4 patlayıcı soktuğunu, bunu turistik bölgelerde kullanmayı amaçladığını yazdım.
Yazımı da şöyle noktaladım:
‘PKK birileri tarafından diriltilmeye çalışılıyor. Bu yüzden yapılması planlanan eylemler çok önemli. Örgüt bu yolla yeniden militan toplamayı amaçlıyor. Medyanın çok dikkatli olması, PKK’nın propaganda malzemesi haline gelmemesi şart.’
Geçen süre beni haklı çıkardı.
İlk bir iki eylemde aymazlık içinde olan medyayı, birkaç kez bu sütundan uyardım. Çeşme’deki son olayda hemen herkesin gerekli dersi almış olduğunu görmek sevindirici.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gerçekten ağır olan taşların her yerde ağır olduğunu anladığımız zaman.