Paylaş
Örneğin, benim de aralarında bulunduğum gazetecilerin TBMM’de sabahlara kadar uykusuz takip ettiği, milletvekillerinin hararetli tartışmalarına hatta “yumruklaşmalarına” sahne olan yeni eğitim yasasına eklenen seçmeli dersler. Ortaokul ve liselerde okutulması kararlaştırılan ve yasaya bir madde halinde eklenen, “ Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı” seçmeli dersleri. Evet bu dersler yasanın kabul edildiği dönemde çok tartışıldı. ”Öğrenciler derslerde başını örtecek mi? Abdest alacak mı? Kuran-ı Kerim taşıyacak mı? Bu dersi seçmeyen öğrenciler dışlanacak mı? Etiketlenecek mi?” benzeri birçok soru soruldu. Hatta “Peygamberimizin Hayatı” dersinin adı bile tartışma konusu oldu. Öyle ki bu tartışmalar mezhep tartışması boyutlarına kadar uzandı. Eveeet o günleri de geride bıraktık ve geldik bugüne. Artık okullar açıldığına göre, sıra geldi bu derslerin hangi sınıflara, nasıl bir müfredatla okutulacağına?
Basamaklı model
Biliyorsunuz artık yeni 12 yıllık eğitim sisteminde, 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul ve 4 yıl da lise zorunlu eğitim kapsamında. Bu dersler de ortaokulda yani 5. sınıfta başlayacak ve lise son olan 12. sınıfa kadar seçilebilecek. Tamam iyi güzel de, bu dersler çocuklara nasıl verilecek? Yukarıda da bahsettiğim ve herkesin merak ettiği gibi Kuran-ı Kerim nasıl öğretilecek? Kız öğrenciler başörtüsü takacak mı? Öğrenciler abdest alacak mı? Bu dersleri seçmeyen öğrenciler nasıl karşılanacak? Ve daha birçok soru…
Milli Eğitim Bakanlığı bu derslerin müfredatını açıklayana kadar her kafadan bir ses çıktı. Herkes “Şöyle olacakmış. Böyle olacakmış” dedi. Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de merakla beklenen bu soruların cevabını verdi. Dinçer, Kuran-ı Kerim dersinin çocukların anlayabilmesi için İngilizce gibi sekiz basamaklı olacağını, bu dersi seçmeyenleri itham edilecek bir ortam yaratılmasına izin vermeyeceklerinin güvencesini verdi. “İsteyen seçmeyebilir” dedi. Dinçer, Kuran-ı Kerim’e “basamaklı” modeli de şöyle anlattı:
“Kuran-ı Kerim derslerini İngilizce’de olduğu gibi seviye seviye yapacağız. Bu ders sekiz basamaklı olacak. Kuran-ı Kerim dersini, Hz. Peygamberimizin hayatını toplumla birleştirip öyle bir vereceğiz ki Kuran kurslarında alınan dersin yeterince pedagojik olmadığını halk fark edecek. Hz. Muhammed’in hayatı sadece 571’de doğdu, şu tarihte Peygamberlik geldi diye tarih olarak anlatmayacağız. Toplum içinde bir ferdi anlatacağız.
İsteyen seçmesin
Bu dersleri seçmeyenlerin itham edilmemeleri için elimizden geleni yaparız. İsteyen seçmeyebilir. Kuran-ı Kerim okumanın bir adabı var. İlk seviyedeki çocuklardan abdest almalarını başlarını bağlamalarını istemeyebileceğiz. Ama buna rağmen çocuklar abdest almak, başlarını kapamak istiyorlarsa ‘niye yaptın’ demeyeceğiz. Din bir şeyi öngörüyorsa ona teslim olacağız. MEB’in kuralları varsa ona teslim olacağız. Bu bahsettiğim kılık kıyafet Kuran-ı Kerim dersleri için geçerli olacak.”
Umarım her şey Sayın Bakanın dediği gibi olur ve umarım ki bakanın bu açıklamalarını bu dersleri verecek öğretmenler, çocuğuna seçtirecek veliler, okul yöneticileri ve eğitimciler de duyar, anlar ve kendine göre yorumlamaz. Umarım hiçbir baskı zorlama olmadan isteyen istediği dersi seçer. Umarım bu dersleri alan öğrenciler de benimseyerek, arzu ederek, özümseyerek, severek öğrenirler.
Öngörü yüzde 25
Tabii ki, bu dersleri ortaokul 5’ten lise son sınıfa kadar kaç öğrencinin seçeceği, beklenen ilgiyle karşılaşıp karşılaşmayacağı da cevabı merakla beklenen önemli sorulardan. Ben de merak ettim ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan güvendiğim kaynaklara bu konudaki öngörülerini sordum. Bakanlığın beklentisi ortaokulda yüzde 25, liselerde yüzde 25 ve üstü öğrenci oranıyla bu derslerin seçileceği yönünde. Şunu da ekleyeyim, bakanlık bu derslerin Batı illerinde daha az rağbet göreceğini ancak Doğu illeri ve taşrada daha çok seçileceğini tahmin ediyor. 66 aylık çocukların okula başlama oranı gibi bu derslerin kaç öğrenci tarafından seçildiğini de yakın zamanda öğreneceğiz. Bakanlık istatistikleri çıkarmaya başladıkça bu köşeden ben de sizlerle paylaşacağım.
Paylaş