TÜRK futbolu dün en ilginç günlerinden birisini yaşadı. Siyasetin elini ilk kez bu denli yoğun bir şekilde sporun içine soktuğu kongrede, Haluk Ulusoy’un her türlü siyasi baskıya karşı seçilmesi, bir anlamda Ulusoy’un hükümete attığı gol alarak değerlendirilebilir.
Şurası bir gerçek ki; Sayın Bakan’ın kendine göre tutarlı ve haklı ama zamansız çıkışı, belli ki, futbol dünyasında bir tepki oluşturmuş. Özellikle taban birliklerinin seçimin kaderini belirleyen son sandıktaki tutumu, bunun en açık göstergesi.
Tasfiye edildiler
Dünkü kongrenin ortaya çıkardığı bir başka sonuç da; olayları bu hale getirerek, beraber yola çıktıkları Levent Bıçakçı’yı harcayıp gövde gösterisi yapmak isteyenlerin de futbol kamuoyu tarafından tasfiye edilmesiydi. Bir gün önce ’ben bu işlerden elimi ayağımı çektim’ deyip daha sonra kulislerin göbeğine dalanların bu davranışları, demek ki, futbol dünyası tarafından hoş karşılanmadı. Madem bu işi iyi yapıyordunuz, olayların bu hale gelmesinde hiç sorumluluğunuz yoktu. O halde Levent Bıçakçı’nın ne günahı vardı? Sırf onu harcamak için böyle bir davranış içine girerseniz, gerekli cevabı da bir tokat gibi suratınıza yersiniz.
Umarız barış sağlanır
Peki şimdi ne olacak? Seçim bitti. Kaos ortadan kalkacak mı? Bence tam aksine. Seçim öncesi, Ulusoy seçilirse yasanın kendine verdiği yetkiyi kullanıp yeniden genel kurul çağrısı yapacağını söyleyen Bakan, bu tavrında ısrar ederse kısa bir süre sonra yeni bir kongre yaşanır. Umarız, dünden gerekli dersler çıkarılır. Ve bir barış sağlanır. Aksi taktirde futbolumuz için yeniden sıkıntılı bir dönem yaşanır. Ancak ufukta görünen tablo pek parlak değil. Bizce yeniden "Hoşgeldin kaos"