OLİMPİYAT Oyunları’na katılmak hemen her sporcunun rüyası. Burada yarışmak, bu havayı solumak gerçekten bambaşka bir olay.
Elbette bu büyük organizasyonda iyi bir sonuç alıp, ülkesine bir madalya ile dönmek de hemen her sporcunun bir başka düşü. Oyunların başlamasına birkaç gün kala olimpiyat köyünde böyle umut dolu bir hava var.
Köyün bütün sakinleri heyecanlı ama rüyalarını gerçekleştirme düşleriyle dolu bir atmosfer içinde hazırlıklarını sürdürüyor. Dün bütün günümü 10 bin sporcunun oyunlarının sonuna dek yaşayacağı olimpiyat köyünde geçirdim.
Çinliler, sporcular için gerçekten mükemmel bir cennet yaratmış. Yeşillikler içindeki son derece modern binalar ve tesisler tüm sporcuların emrine sunulmuş.
İnsan burayı gördükten sonra "keşke ben de sporcu olsaydım" diyerek iç geçiriyor. Muhteşem ve görkemli yemek salonunda dünyanın tüm sporcularıyla bir arada olup dilediğiniz mutfağın yemeğini seçip bir yandan yemeğini yiyip, bir yandan da yeni dostluklar kurabiliyorsunuz. Veya rakiplerinizle karşılaşıp birbirinize iyi şanslar diliyorsunuz. Zaman zaman da eski dostlar bir araya gelip sohbet edebiliyor. Tıpkı dün benim Yunanistan’ın eski efsane basketbolcusu şimdiki takımının koçu Yannakis ile yaptığım gibi.
Atalay çok umutlu
Yannakis de bu turnuvadan ümit dolu. Aynen birlikte yemek yediğim GSGMüdürü Mehmet Atalay gibi...
Genel müdür, bu kez çok mutlu. İlk hedef Atina’yı geçmek. Geleceğin planlarını yapıyor ama bir yandan da Türk sporundaki jenerasyon değişimini de kabul ediyor. Belki bu deneyimsizlik faktörü bizi olimpiyatlarda en fazla zorlayacak etken gözüküyor.
Bu muhteşem köyde yaşamanın tabii ki belli kuralları da var. Bu kurallar özellikle biz gazeteciler için yasaklarla dolu. Köye girebilmek için 1 gün önceden başvuru yapıp akredite olmanız lazım. Girişte mutlaka kafilenizden birinin size eşlik etmesi gerek. Her istediğiniz yerde fotoğraf çekemezsiniz. Sadece sizin ülkenin sporcularıyla o da kaldıkları bölümle sınırlı olmak üzere görüşebilir ve binaların sınırları içinde fotoğraf çekebilirsiniz.
Çamaşır asmak yasak
Yemek salonuna ve diğer zaman geçirilen bölümlere fotoğraf makinası ve kamerayla yaklaşmak bile yasak. Özellikle sporcuların izin almadan fotoğraflarının çekilmesi ve röportaj talep edilmesi en büyük kural ihlali. Bunlar bizim yasaklarımız. Ancak sporcuların da bazı yasakları var. Köye dışarıdan yiyecek-içecek getirmek yasak. Balkonlarda ve camlara kurutma amaçlı çamaşır asmak yasak. Kapalı alanları bırakın köy içinde açık alanlarda bile sigara içilmesi yasak. Alkollü içecekler de köy sınırları içinde diğer yasaklı madde.
Bağırmak, çağırmak, gürültü yapmak da yasakların en başında geliyor. Ancak tüm bu yasaklara rağmen sporcular alabildiklerine mutlular. Dedim ya Çinliler’in onlar için yarattığı bir cennette umutla mücadeleye başlayacakları günü bekliyorlar. Dilerim başta bizimkiler olmak üzere hepsinin rüyası gerçek olur. Ama bence onlar buraya gelip bu atmosfer içinde yaşayarak rüyalarını çoktan gerçekleştirdiler bile...