Paylaş
11 yıl önce kızım Özüm’ü yani “büyük aşkımı” ilk kucağıma alırken hissettiklerimi, hemşireler dün yeni doğan oğlum Egehan’ı ilk kez kucağıma verirlerken de yaşadım...
Meğer baba olmak, hayal etmek, kimseye belli etmeden korkmak, hatta “Ya büyüdüğünü, okuduğunu, evlendiğini göremezsem” diye de en çok ölümden korkmakmış…
Meğer o doğduktan sonra eşinle “Kereta 20 yaşına geldiğinde ablası 30’lu yaşlarında olacak, biz de senle 60’ına merdiven dayayacağız hanım” diye sohbet etmekmiş baba olmak.
Ama iddia ediyorum baba olmak en az anne olmak kadar zor.
Çünkü baba olmak, sanıldığı gibi sadece evladının doğumunu beklerken doğumhane önünde boğazı düğüm düğüm oturmak, yavrun hastalanınca elinin ayağının birbirine dolaşması, telefonda doktorunun söylediği ilacı heyecandan yanlış yazmak, evladın hastayken onunla birlikte ağlayıp, o gülünce dünyanın sahibi olmuş gibi hissetmek, onunla boğuşacağın günlerin hayalini kurmak, amcaları, dayıları kafasına girmesin babasının tuttuğu takımın taraftarı olsun diye planlar yapmak, onu maçlara götüreceğin günleri düşlemek, ileride kız ya da erkek arkadaşı onu terk ettiğinde baş başa onunla dertleştiğini hayal etmek, gerçi her ne kadar ilk olarak “baba” demeyi öğrense de kızının ya da oğlunun hep annesini gördüğünde onun kollarını atılmasını kıskanmamak olarak düşünülse de, baba olmak bunların ötesinde bir şeydir…
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa siz hala çocuksunuzdur mesela. Ne zaman babanızı kaybedersiniz işte o zaman gerçekten büyür ve baba olursunuz. Anne olmak için bu böyle değildir.
Çünkü baba olmak aile kurduğunuzda ulu bir çınar ağacı gibi gölge yapmayı becermektir. Gölge yapmaya çalışırken de farkında olmadan taklit ettiğiniz kişi yine babanızdır...
Büyürken sorular yönelttiğiniz, azarını işittiğiniz, kabahat işlediğinizde de anneniz tarafından bile şikayet ve yargı merci olarak gösterilen, bu sebeple varlığından nedensiz yere korktuğunuz, akşam eve dönerken “acaba bana ne getirecek” diye yolunu gözlediğiniz, yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz, her istediğinizi almak zorunda olan kişidir baba…
Bir de babalar anneler gibi değildir. Örneğin onlar hep sessiz ağlarlar. Suskunluğu sever, en zor dönemde bile yıkılmaz görünürler. Onlar bizim sırtımızı dayadığınız çınar ağaçlarıdır çünkü...
Kaç yaşınızda olursanız olun. Babanız yaşıyorsa siz hala çocuksunuzdur demektir...
Kızım Özüm ve oğlum Egehan’ın çınar ağacıyım ben. Ama hala bir çocuğum...
İyi ki varsın baba ve Allah sana uzun ömür versin. Her iki evladımı da kucağıma aldığımda neden hep bana ve kardeşime buğulu gözlerle baktığını şimdi daha iyi anlıyorum…
Ertan Acar’ı http://www.facebook.com/ertanacar001 ya da http://www.twitter.com/ertanacar’dan takip edebilirsiniz...
Paylaş