Paylaş
Hani bir ülkede 4-5 yılda bir “genel” seçim yapılır, seçmen oy atar ya; yasanın ölçülerine göre ulusun temsilcileri belirlenir ve ulus adına egemenliği yasalar yolu ile kullanacak olan “kamutay – meclis” oluşmuş olur.
İngiltere’de demokrasi vardır, Fransa’da demokrasi vardır, İsveç’te demokrasi vardır, ABD’de demokrasi vardır, Türkiye’de de demokrasi vardır.
Ya sanatta demokrasi olur mu?
Gariptir doğrusu, sanat demokrasiyi hiç kaldırmaz. Sanatçı başı buyruktur çünkü, başına dikilmiş bir buyrukçu istemez. Hele baş buyrukçu! O hiç olmaz.
Yine gariptir ya, kendi alanında demokrasiye kapılarını kapamış olan sanatçı, özgürlük düşkünüdür; demokrasinin kapıları ardına kadar açık olsun ister.
İngiltere’de böyledir, Fransa’da böyledir, İsveç’te böyledir, ABD’de böyledir.
Türkiye’de de...
* * *
İngiltere tahtının ikinci sıradaki veliahdı Prens William, halktan bir kızla, Kate’le yakında evlenecek. William ile Kate, St. Andrews Üniversitesi’nde karşılaşıp tanışmışlar diye üniversitesinin müzik topluluğundaki öğrenciler, o çılgın Lady Gaga’nın ‘Bad Romance – Berbat Âşıklık’ parçasını düğüne uyarlayıverince, öğrencilerin oynayıp söylediği “klip” Youtube’a düşmüş.
Öğrenciler, “gözaltı”na alındıklarına ilişkin bir haber çıkmadığına göre, sınavlara hazırlanıyor olmalılar.
Amerikan sineması, Başkan’ı alabildiğine eleştiren konuları işler durur.
Londra’da “Hair”, “Oh Calcutta” gibi piyeslerde kadınlar ve erkekler sahneye “çırılçıplak” çıkıp oynar.
Sanat Tarihi’ne yön vermiş nice ustaların biçimlediği “çıplak” heykeller İtalya’da, Fransa’da kentlerin en çarpıcı yerlerinde dikilip durur.
Resim sanatında “nü - çıplak kadın” çizmek, eğitimin neredeyse ilk adımıdır.
Yazdığı romanı “Madame Bovary”, konusu gayrimeşru aşk ilişkileri diye, Flaubert ahlaksızlığı sapkınlığı kışkırtma suçlamasıyla mahkemeye düşmüş 154 yıl önce, 1857’de. Yine de “Madam Bovary” yasaklanmamış, toplanmamış; Flaubert de sonunda aklanmış.
* * *
Ankara’da Devlet Tiyatrosu’nda oynanan “Genç Osman” da bir oyuncu, ola ki gençliğinin deneyimsizliğine kendini kaptırıp bir “genç” hanıma doğru oynamaya başlamış da, “bir nedenle” Devlet Tiyatroları’nın yeni bir düzene sokulması tasarlanmış. Doğru mu, bilmiyorum.
Kars’ta dev gibi bir heykel barışı simgelermiş de, yine de “bir nedenle” yıkılması gerçekleştirilmek üzereymiş. Doğru mu, bilmiyorum.
Bir yazar, yazıp da basılmamış bir kitabı yüzünden baskına uğramış. Basılmayan kitap toplatılmış, yazarı da “bir nedenle” tutuklanmış. Yazarın suçu, yazmanın dışındaymış. Doğru mu, bilmiyorum.
Sanatçılar – sanatın yaratıcılığı adına - gerçekleri en “çıplak” halleriyle yansıtıyor gibi görünürken altına bir “gizli niyet” mi yerleştirip duruyorlar acaba? Aba altından sopa gösterilmesi, ola ki, bu yüzdendir. Doğru mu, bilmiyorum. Bilenler, “bir nedenle” biliyor olmalı.
Ressam Bedri Baykam’ı biliyorum. TV’de gördüm, adamı az kalsın öldüreceklerdi. Neyse ki, sanatı kurban edenler olsa da, sanatçı yaşamakta!
Paylaş