Paylaş
İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin “Carmen Carmen’dir” adıyla sunduğu temsili izleyeyim diye Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ne gittiğimde aklıma düşüverdi bu soru.
Doğrudur, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM), değil Türkiye’nin, ola ki Balkanların da en nitelikli “eylemli müzik” mekânıdır. Doğrudur, AASSM yıllar ötesini aşarcasına bir düş gerçekleştirmiş ve İzmir’e sunulmuştur. Ancak AASSM, adını aldığı Ahmed Adnan Saygun gibi “çok sesli batı müziği”nden ayrı düşünülemez. Ya ünü yurtdışına taşmış değerli bir besteci diye Saygun’a tiyatro oyunu yazdırmaya kalkışırsanız ne olur?
İşte benim AASSM’nin “küçük” salonunda “Carmen Carmen’dir”i izlediğimde gördüğüm “şey” olur.
* * *
AASSM’nin 243 kişilik “küçük” salonu, 1153 kişiyi alan “büyük” görkemli salona göre daha “sevimli” bir hava taşır. Oturma yerleri yukarıya doğru yayılırken izleyiciler sahneyi kucaklar gibidir.
Sahne, önü açık üç duvarlı bir büyükçe odadan başka bir özellik taşımaz aslında. Yüksek tavana açılmış yuvalardaki ampullerle aydınlanma sağlanmakta, iki yanda birkaç spot da sahne aydınlatılmasına destek olmaktadır.
Sahneye iki yan kapıdan doğrudan doğruya girilir. Sahneye giren bir kişinin gizlenebileceği yan “kulis”ler yoktur, sahne içinde “geriden geçiş” olanağı da yoktur.
Taban, çivi çakmaya kıyamayacak kadar özenle kaplanmıştır.
Çok açık, “küçük salon” küçük çaplı orkestraların gerçekleştireceği konserler ya da konferanslar, söyleşiler için tasarlanmıştır.
Öyleyse dekoruyla, kostümüyle, ışığıyla ve de orkestrasıyla “tiyatro-opera” yaklaşımlı “Carmen Carmen’dir”in böyle bir yerde işi ne!
* * *
Doğrudur, İzmir Devlet Opera ve Balesi, çok sayıda sanatçısıyla Elhamra’da “yan gelip yatacak” yerde, mekân olanaksızlıklarını zorlaya zorlaya artan sayıda temsiller verme yollarını aramaktadır. Doğrudur, yeni eylemsel sanat kaynaklarını üretememiş İzmir’in Büyükşehir Belediyesi, günlerce boş kalacak sahnelerin olabildiğince etkinliklerle dolmasına çare aramak durumundadır.
Ve sonuç: Doğrular, gerçeği doğru doğru dosdoğru yansıtmaz.
Orkestraya yer yok, sanatçılar sahne önü ile ilk sıra arasına sıkışmış. Orkestra şefi, önündeki piyanonun arkasında yerinden zor kımıldıyor. Kontrbas iri gövdesiyle yolu tıkamış, sanatçı yol açma çabasında.
Kulisler dekorun tamamlayıcısı diye konmuş panolarla oluşturulmuş, destek ışık kaynakları da panolar ardına gizlenmiş.
Ve böylesi “eğreti” bir düzenden sanat çıkarmak!
İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin üzerinde uzun uzun durulması gereken o “büyük” atağının o “küçük” kucakta büyüklüğünü göstermesi beklenebilir mi! Sorulmaz mı şimdi, baleye – operaya – tiyatroya sahnenizi açacaktınız da o görkemli yapıyı niye böylesine “eksik” bıraktınız?
Paylaş