Erkan Çelebi

22 ülkeden 300 üniversite 40 bin Türk öğrenci peşinde

4 Nisan 2010
YILLIK eğitim bedellerinin 300 Euro’dan başlayıp, 30 bin dolara kadar ulaştığı yurtdışındaki üniversitelere her yıl kayıt yaptıran Türk öğrenci sayısı 40 bine ulaşınca, 22 farklı ülkeden 300’e yakın eğitim kurumu Türkiye’den öğrenci kapma yarışına başladı.

Yurtdışı eğitim danışmanlığı veren 250 kuruluş, gezici fuarlarla Türkiye’nin farklı kentlerine gidip temsilcisi oldukları üniversitelere öğrenci çekmeye çalışıyor.

 

YILDA 1.5 milyon öğrencinin üniversite sınavına girip, bunlardan sadece 552 bininin eğitim hakkı elde edebilmesi, yurt dışındaki üniversitelerin Türkiye’den öğrenci kapma yarışını da beraberinde getirdi. Bunda, yıllık eğitim bedellerinin 300 Euro’dan başlayıp, 30 bin doları bulduğu yurt dışındaki bu üniversitelere her yıl kayıt yaptıran Türk öğrenci sayısının 40 bine ulaşması da etkili oldu. Yurtdışı eğitim danışmanlığı hizmeti veren 250 kuruluş, şimdi Türkiye’nin farklı kentlerinde düzenlenen gezici fuarla temsilcisi oldukları 22 farklı ülkeden 300’e yakın üniversite için öğrenci çekmeye çalışıyor.

İngiltere ve ABD başı çekiyor

Yurt dışı üniversite eğitiminde en fazla tercih edilen ülkeler arasında Amerika ve İngiltere başı çekiyor. 40 bin öğrenciden 22 bini eğitim amacıyla her yıl İngiltere ve ABD’ye gidiyor. Bu iki ülkeyi; Kanada, Avustralya, Almanya, Avusturya, Fransa, Rusya, İsviçre ve Bulgaristan izliyor. Son yıllarda, en fazla öğrenci çeken ülkeler arasına İsveç, Norveç ve Finlandiya gibi Kuzey Avrupa ülkeleri ile Çin, Kore, Malezya gibi Uzakdoğu, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan gibi Türk Cumhuriyetleri de yer alıyor.

Yazının Devamını Oku

Devler yatırıma geliyor Türkiye dünyanın ‘meyve merkezi’ oluyor

28 Mart 2010
BREZİLYALI Cutralle, Hintli Jain gibi devlerin Türkiye’de yatırıma gelmesiyle meyve bahçeleri öne çıktı.

Başta tekstil olmak üzere farklı sektörlerde faaliyet gösteren kuruluşlar, meyve suyu üreticileriyle işbirliği yaparak, meyve üretimine girmeye başladı. MEYED Başkanı Alaaddin Güç, “Türkiye 10 yılda meyve suyu üreticileri için dünyanın meyve tedarik merkezi olur” dedi.

 

1.3 milyar liralık meyve suyu pazarının son beş yılda yıllık yüzde 20 ortalama büyüme oranını yakalaması, bir yandan uluslararası dev kuruluşların iştahını kabartırken, diğer yandan da tekstil gibi global krizden olumsuz etkilenen sektörlerden çekilmek isteyen firmalar için de yeni yatırım alanı haline dönüştü. Bunda da Brezilyalı Cutralle, Hintli Jain gibi dünya devlerinin Türkiye’de yeni yatırıma gitmesi ve meyve üreticileri için hazır pazar oluşturması etkili oldu. Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Başkanı Alaaddin Güç, Brezilya ve Hintli kuruluşların yanı sıra İsrail ve Rusya’dan da yatırım yapmak için arayışlar olduğuna dikkat çekerek, “Önümüzdeki 10 yılda Türkiye, meyve suyu üreticileri için dünyanın meyve tedarik merkezi konumuna gelecek” dedi.

10 milyon ağaç dikilecek

2015 yılına kadar iki kat büyüyerek, 3 milyar liralık satış hacmini yakalaması beklenen pazara, dünyanın en büyük meyve konsantresi üreticilerinden Brezilyalı Cutralle’in Anadolu ve Özgörkey Grubu’yla sert çekirdekli meyvelerin suyunu üretmek için ortaklığa gitmesi ve 200 bin dönüm arazide 10 milyon ağaçlık meyve üretirmek için çalışmalar başlatmasının ardından, Hintli Jain’de Ortadoğu ve Avrupa pazarında İsrailli Metafim adlı kuruluşla rekabet edebilmek için yatırımlarını Türkiye’ye kaydırıyor. Adana’da kuracağı tesiste, önce tatlı Hint narı ile mayhoş Türk narını karıştırarak, farklı bir damak tadı oluşturmayı hedefleyen firma, ardından da üretimini domates, üzüm ve şeftaliye kaydıracak.

Yeni trend meyvecilik

Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, önümüzdeki 10 yıla yönelik yapılan planlar, meyveciliğin Türkiye’de yükselen trend konumuna gelmesini sağladı. Başta tekstil olmak üzere farklı sektörlerde faaliyet gösteren kuruluşlar, meyve suyu üreticileriyle işbirliği yaparak, Akdeniz, Güney Doğu ve Ege bölgelerinde yeni meyve üretim alanları oluşturma yoluna gidiyor. Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Başkanı Alaaddin Güç, krize rağmen 2008 ve 2009 ‘u yüzde 9 büyüme ile kapatan sektörde, son 5 yıllık büyüme yüzde 20 olduğunu söyledi. 35 firmanın 40 farklı markayla rakabet ettiği pazarda yıllık üretim de 800 milyon litreye ulaştı. Tüm bunlara karşın sektörü meyve temini açısından sıkıntılar beklediğine de dikkat çeken Güç, “Ambalajlı üretim için bu yıl gereken meyve miktarı 800 bin ton. Ancak, yeni yatırımlarla bu, 4 yılda .5 milyon tona çıkacak. Oluşacak açığın kapatılması için yeni meyve alanlarının yaratılmasına ihtiyaç var” dedi.

 

Yazının Devamını Oku

50 milyon ‘kontörlü cep’çi TL’ye geçiyor, zam görünüyor

27 Mart 2010
PERŞEMBE gününden itibaren “kontörden TL’ye” geçilecek olan cep telefonlarında, 50 milyon faturasız hat abonesini 1 Nisan şoku bekliyor. Dakikası 1 kontörden, yani 20 kuruştan başlayan konuşma bedelleri, TL’ye geçişle yüzde 75 zamlanacak ve 35 kuruşa kadar yükselecek. Görüşme bedelleri, bazı tarifelerde 65 kuruşa kadar ulaşacak. BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) kararı ile önümüzdeki perşembe gününden itibaren kontörden TL’ye geçmek zorunda kalacak olan GSM operatörleri, 50 milyonu bulan faturasız hat sahibine 1 Nisan şoku yaşatmaya hazırlanıyor. BTK’nın kontörden TL’ye geçme kararıyla, dakikası 1 kontörden, yani 20 kuruştan başlayan konuşma bedelleri, 1 Nisan tarihinden itibaren yüzde 75 artarak 35 kuruşa kadar yükselecek. Bu görüşme bedelleri, bazı tarifelerde 65 kuruşa kadar ulaşabilecek. Bu da, BTK’nın etkin piyasa gücüne sahip olduğu gerekçesiyle Turkcell için görüşme başına belirlediği 50 kuruşluk ortalama fiyat uygulamasından kaynaklanacak.

BTK’nın kontörden TL’ye zorunlu geçiş kararının ardından faturasız hatlarla ilgili lira bazındaki yeni tarifelerini ilk açıklayan kuruluş Turkcell oldu. Avea ve Vodafone ise, son gün olan 31 Mart Çarşamba’ya kadar bekleme kararı aldıklarını duyurdu.

Abonenin yüzde 75’i Turkcell’de

Sayıları 50 milyonu bulan faturasız GSM hat abonelerinin yüzde 75’ini bünyesinde toplayan Turkcell, abonelerine 1 kontör (20 kuruş) karşılığında görüşme yapabilmelerine imkan sağladığı ‘BirFiyat’ tarifesine 31 Mart tarihi itibariyle son vererek, bu tarifenin yerine aynı tarifenin yeni versiyonunu devreye sokacak. Bu tarifede, 50 TL’lik pakatlerde görüşme bedeli 35 kuruştan, 30 TL’lik paketlerde de 45 kuruştan başlatıldı. 10 dakikası 2 kontör (40 kuruş) olan SüperPaket tarifesini de 1 Nisan’dan itabaren 50 kuruş olarak belirleyen Turkcell’in ‘BizBize’ tarifesi aboneleri de bundan böyle 2 dakikalık görüşme bedeli olarak 65 kuruş ödeyecek. 2 kontör yani 40 kuruş olan SMS bedeli de yeni uygulamayla birlikte 50 kuruş olacak.

Fark yüzde 75’i buluyor

Arkadaşımız Mert Temizkan’ın yaptığı araştırmaya göre, kontörden TL’ye geçiş, cep telefonu abonelerinin, tarife ücretlendirmelerini daha rahat anlamalarını ve operatörler arasında tarife karşılaştırmasını daha kolay yapabilmelerini sağlamak amacıyla başlatılıyor ve tüm operatörler tarafından zorunlu olarak uygulanıyor. Aboneler, bundan böyle hatlarına kontör yerine lira yüklemesinde bulunacak. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun(BTK) 2 Ekim 2009 tarihli kararına göre belirlenen yasal tarih 1 Nisan itibariyle kontör-para birimi değişimi tüketicilere kolaylık sağlaması açısından doğrudan uygulamaya alındı. Yeni uygulamayla beraber kontör uygulaması son bulacak ve herhangi bir fark olmadan tüketiciler eski tarifelerinden TL uygulamasına geçecekti. Böylece satın aldıkları kontörler için ödedikleri bedeli de kolayca takip etmeleri sağlanacaktı. Ancak bu geçiş, ciddi fiyat artışını da beraberinde getirdi.

BTK Vodafone’a 3 ay ek süre verdi

TL uygulamasının başlamasıyle birlikte, hat abonelerinin kullandıkları tarife, kampanya ya da aboneliği bulunan servisleri değiştirmeleri de gerekmiyor. Ücretlendirme ise kontörün karşılığı olan kuruş ya da TL olarak yapılacak. TL sisteminde ön ödemeli hat kullanıcıları, aldıkları her hizmetten sonra kullanım miktarı, tutarı ve kalan tutara ilişkin bilgilendirme mesajını ücretsiz olarak alacak. Ancak, BTK, bu sistemle ilgili Vodafone’un yaptığı ek süre talebini kabul etmesi nedeniyle bu operatörün aboneleri yaptıkları görüşmelerin bedellerini 3 ay süreyle öğrenemeyecek.

En az 5, en fazla 360 TL yüklenecek

TÜKETİCİLERİN sistemin başlangıç tarihine kadarki kullanılmamış kontörleri BTK tarafından belirlenen birim üzerinden değer kaybetmeden TL’ye çevrilecek. TL’ye geçiş sonrası yüklemeler aynı kanallardan yapılabilecek. Sisteme göre, tek seferde en az 5 TL’lik yükleme yapılabilirken, en fazla 360 TL yüklenebilecek.

3 şirkette 65 milyon abone

TÜRKİYE’de 3 GSM işletmecisinden hizmet alan yaklaşık 65 milyon aboneden 15 milyonu faturalı hat, 50 milyonu da ön ödemeli abonelik paketlerini kullanıyor. Dünyada ise 2.5 milyar ön ödemeli hat abonesi bulunuyor. Bunun büyük bir bölümünde ise kontör yerine o ülkenin para birimi kullanılıyor. Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Lale Saral Develioğlu, “Türkiye’de kontör kullanımına geçildiğinde, TL’de 6 sıfır olması ve enflasyon gibi faktörler nedeniyle TL uygulaması pratik değildi. Ayrıca o dönemde ankesörlü telefonlarda da kontör sistemi vardı. Bu nedenler kuruş uygulamasının önüne geçiyordu” diye konuşurken, Vodafone Türkiye Pazarlamadan Sorumlı Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Öğüt de, “Kontörden TL’ye geçişi sadece müşteri memnuniyeti açısından değerlendirmek gerekir. Bu geçişin abone sayılarında bir değişiklik yaratmasını öngörmüyoruz” dedi.

Kontörden TL’ye geçişte bilinmesi gerekenler

Tarife değişikliğine gitmeye, yeni bir tarife için başvuruda bulunmaya ve yararlanılan servis aboneliklerini yenilemek için ek bir işlem yapmaya gerek olmayacak.
Kontörlü sistemde kontör yüklenebilen kanallardan, TL kartları da yüklenebilecek.
Kontör yerine geçen yeni TL kartı satın alındıktan sonra, kartın içinde bulunan miktar hatta yüklenebilecek ve kalan bakiyede görülebilecek.
Konuşma, SMS atma ve diğer hizmetler, TL bakiyesinden düşülecek ve her hizmet sonrası kalan bakiye görülecek.
BTK kararı gereği bu bilgiler tüm müşterilere iletilecek. Bilgileri almak istemeyen müşteriler çağrı merkezleri kanalı ile iptal edebilecek.
TL kartların 31 Mart 2010 tarihinde geçerli tavsiye edilen satış fiyatı TL tutarı olarak hatlara otomatik olarak yüklenecek.
Kontörde olduğu gibi yine yükleme miktarına bağlı avantajlar da olabilecek. Tek seferde daha fazla yüklemeye daha uygun tarife ve kampanya avantajı sunulacak.
1 Nisan itibariyle mevcut kontörler TL’ye dönüştürülerek abonenin hattına eklenecek.
Yazının Devamını Oku

10 bin Türk, 6 biner Euro’yu verdi, ultra lüks tatili seçti

22 Mart 2010
ULTRA lüks turlara bu yıl Nobel ödüllü Orhan Pamuk ile yazar arkadaşı Kiran Desai’nin Calangute Beach’teki tatil görüntüleri damga vuruyor. Fiyatları 2 bin Euro’dan başlayıp, 6 bin Euro’ya kadar uzanan ultra lüks turlarda talebin Orhan Pamuk fotoğraflarının yayınlanmasının ardından Hindistan’ın Goa sahillerine yöneldiğini söyleyen Baracuda Tur’un Yönetim Kurulu Başkanı Cem Polatoğlu, “Bora Bora, Kenya, Havai, Fiji Adaları’na yönelik organize edilen bu ultra lüks turlara katılan Türkler’in sayısı, krize rağmen 10 bini buldu” dedi. 2008 yılında sadece 25 kişinin, 2009’da da 50 kişinin tercih ettiği Goa, bu sezon alternatif turların gözdesi oldu” dedi.
Rezervasyon 92’ye çıktı
Şu ana kadar Goa’ya yapılan rezervasyonlarının sayısının 92’ye ulaştığını söyleyen Polatoğlu, şunları söyledi: “Orhan Pamuk ve arkadaşının resimleri çıkmadan önce 2010 başında sadece 4 çift göndermiştik. Şimdi ise tanıtıma ve duyuru yapmaya gerek kalmadan en fazla satışı Goa’ya yapıyoruz. Goa, daha çok balayına çıkmak isteyen yeni evli çiftler ile romantikler tarafından tercih ediliyor. Biz daha önce Goa için bir çok tanıtım kampanyası yaptık. Ama hiçbiri Orhan Pamuk’un fotoğrafları kadar etkili olmadı.”
En ucuz ya da en lüks
Global mali kriz döneminde talebin sadece düşük fiyatlı turlara değil, yüksek fiyatlı ultra lüks özel turlara da kaydığını söyleyen Cem Polatoğlu, “Özellikle tek şehir turları hareketliliğini sürdürüyor. 6 bin Euro’luk Bora Bora, Kenya, 3 bin 500 Euro’luk Havai, 2 bin Euro’luk Fiji Adaları gibi ilkel kabileleri de kapsayan bu dalış ve foto safari turlarında herhangi bir düşüş gözlenmiyor. Aksine artış yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl organize edilen turlara katılanların sayısı 10 bini buldu. Buna karşın, fiyat aralığı orta düzeyde olan turlar ise talep görmüyor” diye konuştu. Goa’ya tur organizasyonu düzenleyen VIP Turizm’in Dış Turlar Sorumlusu Esra Tanoğlu ise, “Halk tarafından sevilen kişilerin gittikleri bölgeyi beğenmeleri talebi artırıyor. Bunun en çarpıcı örneğini Ayşe Arman’ın Kenya seyehatinde yaşadık. Sadece Serengeti turlarına katılanların sayısı 1500’ü bulmuştu” dedi.
Goa’da fiyat 1100 Euro
Goa’ya tur fiyatlarının transferler dahil 1100 Euro ile 1700 Euro arasında değiştiğini söyleyen Cem Polatoğlu,  “Tur 7 gece sürüyor. Bu bölge Sri Lanka’nın egzotik bölgelerine, Maldivler’e rakip olabilir. Ama eğlence turizminin çok yoğun olduğu bir Phuket adaları veya Bali gibi olmaz. Goa’da iki kişi günde 25 dolar ödeyerek dilediği gibi bir gün geçirebilir” diye konuştu.
40 bin İtalyan geliyor
Paskalya tatili nedeniyle 1-15 Nisan tarihleri arasında sadece İstanbul’a 40 bin İtalyan, 10 bin de İspanyol turist bekleniyor. Yabancı turistlerin Paskalya turları için kullandığı aynı Charter uçakların Türkiye çıkışları kullanılarak da yaklaşık 15 bin Türk turistinin bu ülkelere seyehat edeceği de tahmin ediliyor. Uçak, Havaalanı vergileri, transferler, otel, kahvaltı ve seyahat sigortası dahil satılan 5 günlük Roma, Milano, Venedik, Nice, Barcelona, Madrid, Sicilya turları, 300 Euro ile 750 Euro arasında değişiyor.
Yazının Devamını Oku

Azoboyarlı ürünler raflardan indi, kırtasiye ‘mısır nişastası’na geçti

21 Mart 2010
ZİNCİR marketlerin, plastiği yumuşatmak ve reklendirmek için kullanılan kanserojen özelliğe sahip azoboyar ve fitalat adlı kimyasalları içeren okul gereçlerini raftan indirme kararının ardından, 1.1 milyar Euro’luk kırtasiye pazarında biyo ürünler öne çıktı. Kalem, boya, beslenme çantası, matara, silgi gibi okul gereçlerinde, mısır nişastasından elde edilen biyoplastik devreye girdi.

GEÇEN eylül ayında Metro Cash and Carry başta olmak üzere önde gelen zincir marketlerin, plastiği yumuşatmak için kullanılan ve kanser, böbrek, karaciğer bozukluğu gibi sağlık sorunlarına yol açabilen azoboyar ve fitalat adlı kimyasalları içeren kırtasiye ürünlerini raflarından indirme kararı alması, yıllık hacmi 1 milyar 100 milyon Euro’yu bulan sektörde bio ürün atağını başlattı. Kırtasiye üreticileri, kalem, boya, beslenme çantası, matara, silgi gibi okul gereçlerinde, geri dönüşümlü doğal malzemelere yönelirken, plastik yerine de
mısır nişastasından elde edilen biyoplastik kullanılmaya başlandı.
İthallerle rekabet
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, bu yolla iç pazarda Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilen kalitesiz ürünlerle rekabette ön plana çıkmayı hedefleyen firmalar, uluslararası pazarlarda da fiyat ve tasarım avantajlarını kullanarak, geliştirdikleri biyo ürünlerle pay kapmaya çalışıyor. Biyoplastik ürünler ile enjeksiyon kalıp imalatı gerçekleştiren Steppen’in Pazarlama Müdürü Tunç Şengül, bu yeni nesil ürünlerin önümüzdeki üç yıl içinde toplam pazardan yüzde 10 pay alacağını söyledi.
6 ayda gübreleşiyor
Tunç Şengül, şöyle konuştu: “Türkiye’de ilk kez üretimini gerçekleştirdiğimiz biyo plastik ve sıkıştırılmış hurda gazete kağıdından üretilen kurşun, tükenmez ve boya kalemleriyle sadece iç pazarda değil, fiyat avantajımızı kullanarak, Kanadalı, Amerikalı, İtalyan, İngiliz ve Alman, tasarımlarımızla da Çinli rakiplerimizle uluslararası alanda da rekabet edebiliyoruz. Bu ürünlerde plastik yerine doğada kolayca çözülebilen, 6 ayda gübreleşebilen biyoplastiği kullanıyoruz. Mısır nişastasından elde edilen bu maddeyi, ürünlerimizin tamamında kullanabildiğimiz gibi, gövdesinde sıkıştırılmış geridönüşümlü kağıtan da yapabiliyoruz. Kullandığımız mürekkepte ağır metal ve zehirli madde içermiyor.”
Plastiğe alternatif

Yazının Devamını Oku

5.5 milyar dolarlık hazır yemek, kaçak et kıskacında

15 Mart 2010
BULGARİSTAN’dan TIR ve otobüs bagajlarında getirilen kaçak etler, yıllık hacmi 5.5 milyar doları bulan hazır yemek kuruluşlarına kilogramı 5 TL’den pazarlanmaya çalışılıyor.

Bunda, kriz döneminde rekabet edebilmek için 4 kap yemek fiyatını 2.5-3 TL’ye kadar çekmek zorunda kalan bazı hazır yemek firmalarının, et fiyatlarında yaşanan artış yüzünden  maliyetleri düşürme arayışına girmesi etkili oluyor.

BİR kilogram hazır kıyma fiyatının market reyonlarında 23 TL’ye, bonfilenin de 40 TL’ye ulaştığı Türkiye’de, yıllık hacmi 5.5 milyar doları bulan hazır yemek sektörü, kaçak et satıcılarının kıskacı altına girdi. Buna da, tüm dünyayı etkisi altına alan global mali kriz ortamında personeline yemek veren bazı kuruluşların 4 kap için tabldot fiyatlarını 2.5-3 TL’ye kadar çekmek istemesi, etkili oldu.
Hazır yemek kuruluşlarından Ayso Catering’in Genel Müdürü Dilek Demiral, “Şu anda bir kilogram etin fiyatı ortalama 20 TL’yi buluyor. Buna rağmen, Bulgaristan’dan TIR ve otobüslerin sağlıksız bagaj ortamlarında getirilen etler, catering kuruluşlarına kilogramı 5 TL’den pazarlanmaya çalışılıyor. Bozulma riski fazla olan bu etlerin pazarlanmasında özellikle, aşırı rekabet yüzünden fiyat kırmak zorunda kalan hazır yemek firmaları hedef seçiliyor” uyarısında bulundu.
4 kap yemek 2.5 TL  
Et fiyatlarında yaşanan artışlar nedeniyle 4 kap tabldot yemeğinin en düşük kapı teslim fiyatının 4.5- 5 TL olması gerektiğini söyleyen Demiral, “Ancak, firma sayısının 5 bini bulduğu sektörde yaşanan aşırı rekabet, bu fiyatın 2.5 TL’ye kadar düşmesine yol açıyor. Oysa, bir kap et yemeğinde 80-120 gram, sebze yemeklerinde de 20-25 gram et kullanılması gerekiyor. Bu et fiyatlarıyla 2.5-3 TL’ye 4 kap yemek hazırlamak mümkün değil. Böyle olunca da devreye kaçak et giriyor” dedi.
3 dolarlık et 15 dolar
Yemekçi Catering’in Genel Müdürü Barbaros Bulutoğlu, “Hayvancılığa uygun coğrafyaya rağmen dünyanın en pahalı eti ne yazık ki Türkiye’de. Hayvan sayısı talebi karşılamıyor. Et piyasasında ki çarpık durum kaçak yollardan et ve canlı girişine yol açıyor. Bazı catering firmaları da krizde ucuz et temin etmeye yöneldi. Köfteye et yerine soya katanlar da bulunuyor. Burada yapılması gereken en hızlı şekilde hayvan arzının artırılması. Dünyada kilo fiyatı 3 dolar olan bir ürünü Türk tüketicilerine 15 dolara satan firmaları da kendi haline bırakırsanız farklı arayışlara yöneliş olacaktır” diye konuştu.

Yazının Devamını Oku

Fatih Sultan Mehmet’i de ışıklar sarıyor 16 milyon renk geliyor

14 Mart 2010
BOĞAZİÇİ Köprüsü’nün ardından ışıklandırma sistemine başlanacak olan FSM Köprüsü’nde montaj 1 yıl sürecek ve Karayolları’na maliyeti 3.2 milyon TL’yi bulacak. Kullanılacak LED armatür sayısı Boğaziçi Köprüsü’ne oranla 1300 adet az olacak. Deniz altına döşenecek fiber kablolarla iki köprünün aydınlatma sistemleri birleştirilerek, senkronize ışık oyunları uygulamaya konucak.

BOĞAZİÇİ Köprüsü’nün ardından geçtiğimiz aralık ayında ihalesi sonuçlanan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün de ışıklandırma çalışmalarına bu ay başlanıyor. Montaj çalışmaları bir yıl sürecek olan İkinci Köprü’nün ışıklandırma sistemi, Karayolları’na  3.2 milyon TL’ye mal olacak. Bu köprünün aydınlatılmasında da Boğaziçi Köprüsü’nde olduğu gibi yüzde 60 enerji tasarrufu sağlayan LED teknolojisi kullanılacak. Ancak, LED armatür sayısı Boğaziçi Köprüsü’ne oranla 1300 adet daha az olacak. 2 bin 500 armatürle gerçekleştirilecek olan bu aydınlatma sisteminin Boğaziçi Köprüsü’yle bağlantısı, deniz altına döşenecek olan fiber kablolarla  sağlanacak. Böylece, her iki köprünün aydınlatma sistemi tek merkezden kotrol edilebilecek ve 16 milyon farklı renkte sekronize ışık oyunları aynı anda uygulamaya konulabilecek.
7 şirket katıldıKarayolları Genel Müdürlüğü, Boğaziçi Köprüsü’nün aydınlatılmasının ardından karanlıkta kalan ikinci köprüyü de aydınlatmak için 11 Aralık 2009 tarihinde ihaleye çıkmıştı. İhaleye çıkılmasında, köprüyü gören otel, restoran, kafe, bar gibi turistik işletmelerin yoğun talepleri de etkili rol oynadı. 7 firmanın katıldığı ihaleyi, Boğaziçi Köprüsü’nün de ışıklandırılmasını üstlenen Aydınlık Lighting adlı kuruluş kazandı. Boğaziçi Köprüsü’nü 4.8 milyon TL’ye 3 bin 800 LED armatürle aydınlatan bu firma, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü ise 2 bin 500 LED armatürle gerçekleştirecek. İkinci Köprü’de de sürücülerin dikkatinin dağılmaması için aydınlatma elemanları dışa dönük monte edilecek.
1 yıl sürecek
Arkadaşımız Mehtap Özcan, Marmara Üniversitesi Kampüsü, Selimiye Kışlası, Boğaziçi Köprüsü gibi bir çok aydınlatma projesini gerçekleştiren Aydınlık Lighting’in proje pazarlamasından sorumlu satış Genel Müdürü Ozan Akgün ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün ışıklandırılma sistemini görüştü. Akgün, köprünün ışıklandırılmasına yönelik teknik çalışmaların devam ettiğini belirterek, “Mart ayının sonuna doğru, sistemin köprüye kurulumu için gerekli alt yapı çalışmalarına başlamayı planlıyoruz. Aydınlatma sisteminin montaj çalışmalarını 250 iş günü (1 yıl) içinde tamamlayarak, devreye sokmayı amaçlıyoruz. Çalışmalarımızı, askı halatları üzerinde özel bir ekip ile sürdüreceğimiz için proje yapımı devam ederken trafikte aksaklık yaşanmayacak” dedi.
Yüzde 60 tasarruf
FSM Köprüsü projesinde değişik aydınlatma gücüne sahip LED armatürlerin kullanılacağını da dile getiren Ozan Akgün, şunları svyledi: “Uygulanacak yöntemle, konvansiyonel sistemde 400 WATT’lık armatürün sağladığı aydınlık düzeyi, FSM Köprüsü’nde uygulanacak olan teknolojiyle 80 WATT’lık bir armatürle yakalanabilecek. Enerji tasarrufu yüzde 60’a varacak. Ayrıca bir LED’in kullanım ömrü yaklaşık 50 bin saat olurken, akkor flamanlı ve gaz deşarjlı armatürlerde 8-10 bin saat arasında değişiyor.”

Elektrik faturası İkinci Köprü’de 18 bin TL olacak

3 bin 800 adet LED armatürle aydınlatılan Boğaziçi Köprüsü, saatte ortalama 72 kilovat enerji harcanırken, aynı aydınlatmanın 2 bin 500 LED armatürle gerçekleştirileceği FSM Köprüsü’nde 47 kilovat enerji tüketimiyle gerçekleşecek. Kilovatı 19 kuruş olan yolların aydınlatma bedeli üzerinden yapılan hesaplamaya göre de, FSM Köprüsü’nün 1 saat aydınlatılmasının maliyeti 8 TL olacak. Günde ortalama 6 saat aydınlatılacak olan bu köprünün yıllık elektrik gideri de 18 bin TL civarında gerçekleşecek. Boğaziçi Köprüsü’nde ise bu bedel saatte 13.6 TL, günde 81,6 TL, yılda ise 30 bin TL olarak gerçekleşiyor.

Yazının Devamını Oku

Bilinmeyen numaralarda 100 milyon liralık kapışma

7 Mart 2010
GÜNDE ortalama 350 bin sabit hat abonesinin aradığı bilinmeyen numara hizmetinde, iki kuruluşun reklam kampanyası dikkat çekerken, yıllık hacmi 100 milyon TL’ye ulaşan pazardan pay kapma yarışı da su yüzüne çıktı. Buna da, 3’ü GSM olmak üzere toplam 9 kuruluşun erişim hatlarından bilinmeyen numarayı öğrenmenin dakikasının 54 kuruştan başlayıp 160 kuruşa kadar ulaşması neden oluyor.

BİLİNMEYEN numara hizmeti veren kuruluşların peş peşe uygulamaya koyduğu reklam kampanyaları, bir yandan abonelerin kafalarını karıştırırken, diğer yandan da 100 milyon TL’lik pastadan pay kapma yarışının su yüzüne çıkmasını sağladı. Bunda da Telekomünikasyon Kurumu’nun günde ortalama 350 bin sabit hat abonesinin aradığı bilinmeyen numara hizmetlerini 3 yıl önce Türk Telekom’un bünyesinden alıp, rekabete açması etkili oldu.
İlk reklam Kurul’a takıldı
Arkadaşımız Mert Temizkan’ın yaptığı araştırmaya göre, Telekom’un 118 11 numaralı hattının öncülüğünde olan ve yıllık pazar hacmi 100 milyon TL’yi bulan bilinmeyen numara hizmetinde yeni yılla birlikte, pazardan pay kapma yarışı da hızlandı. BN Elektronik’in “118’in yeni numarası neydi Birsen” sloganıyla başlattığı reklam kampanyası, ilk önce Reklam Kurulu’na takıldı. Kurul, Telekom’un başvurusuyla reklamı “yanıltıcı” bularak, değiştirilmesine karar verdi.
Sadece bu 2 kuruluş değil
Bu reklamın yayından kalktığı sırada, Türk Telekom’un iştiraki olan AssisTT’in bilinmeyen numaralar hizmeti 118 18’in reklam filmi devreye girdi. BN Elektronik’in Birsen’li reklamından sonra, AssisTT’in de müzisyen Balık Ayhan’lı reklamı numaraların akılda kalmasını sağlayarak kısa sürede amacına ulaştı. Ancak bu iki reklam akıllarda soru işaretlerinin oluşmasına da yol açtı. Buna da, 118 bilinmeyen numara hizmetini bundan böyle sadece bu iki kuruluş tarafından verildiği algısı neden oldu. Oysa bu hizmeti, biri Telekom’un 118 11’i, 3’ü GSM operatörü olmak üzere toplam 9 farklı kuruluştan farklı tarifeler üzerinden almak mümkün.
Tarife uçurumu yaşanıyor
Rekabetle birlikte başlayan pay kapma yarışı, işletmeci kuruluşlar arasında tarife uçurumunu da beraberinde getirdi. 3’ü GSM olmak üzere toplam 9 kuruluşun tarifeleri arasındaki oluşan fark, 3 kata çıkarken, bilinmeyen numarayı öğrenmenin dakikası da 54 kuruştan başlayıp, 160 kuruşa kadar ulaştı. Ayrıca, bunlardan bazıları, belirledikleri tarifelerde süreyi 1 dakika üzerinden faturalandırırken bazıları da bunu 6 ile 9 saniye arasında değişen sürelerde uyguluyor. Bu da, tarifeler arasındaki uçurumun daha da açılmasına neden oluyor. Bu servisler, bilinmeyen numara hizmetinin yanı sıra, çağrı tamamlama diye adlandırılan ve nöbetçi eczane, polis merkezleri, çilingir, itfaiye, ambulans gibi hizmetlere doğrudan ulaşım sağlanmasına da aracılık ediyor.

Türk Telekom tekeli kalktı 9 kuruluş devreye girdi

Yazının Devamını Oku