AVRUPA’nın en büyük, dünyanın da üçüncü büyük yol yardım kuruluşu olan 17 milyon üyeli ADAC, anlaşması bulunan 5 bin servis istasyonu ve 1800 çekiciye 15 milyon TL borç takarak, Türkiye’den çekilme kararı aldı. “Sarı Melekler” olarak adlandırılan ADAC Almanya’nın basın sözcüsü Dieter Wirsich, şirketin Türkiye’de ki faaliyetlerine son verdiklerine dikkat çekerek, “3 Aralık 2010 itibariyle ADAC Türkiye’nin çağrı merkezini kapatıp, iflasını istedik” dedi. Şu anda uluslararası bir inceleme kuruluşunun, şirketin borç dökümünü çıkardığını da söyleyen Dieter Wirsich, ”Borçların nasıl ve kim tarafından ödeneceği henüz belirlenmedi. Buna iflas süreci içinde karar verilecek” diye konuştu.
107 yıllık kuruluşArkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, “Sarı Melekler” olarak adlandırılan ADAC, ilk kez 1903 yılında Almanya’daki otomobil tutkunlarına yol yardım hizmeti vermek amacıyla kuruldu. Kısa sürede tüm Avrupa’ya yayılan ve bugün aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 39 farklı ülkede faaliyet gösteren kuruluş, 2 milyar Euro’luk cirosu ve 17 milyon üyesiyle Avrupa’nın en büyük yol yardım kuruluşu özelliğini de taşıyor.
1992’de Türkiye’ye geldi Avrupa’da yaşayan Türkler’e seyahatleri sırasında yol yardım hizmeti verebilmek için 1992 yılından bu yana Türkiye’ye faaliyet gösteren ADAC, 2008 yılında ADAC Türkiye’yi kurarak, faaliyet alanına Türkiye’yi de ekledi. Türkiye’de Ford, Mercedes Opel, Volkswagen’in de aralarında bulunduğu 20’ye yakın otomotiv kuruluşunun asist hizmetini üstlenen Sarı Melekler, faaliyet alanınına otomotiv sektörünün yanı sıra sigorta şirketlerini de kattı. Türkiye’nin 81 ilinde sayıları 5 bini bulan çilingir, camcı, tesisat ve servis istasyonunun yanı sıra 1800 çekiciyle de işbirliği yapan ADAC’ın Türkiye’de yıllık üyelik bedeli 95 TL olan bir de asist kart hizmeti bulunuyor. Türkiye şartlarında olay yerine en fazla 25 dakikada ulaşma iddiasıyla çalışan firmanın, asist kart hizmetinden Türkiye’de yararlanan üyelerinin sayısı da 25 bini buluyor. ADAC Türkiye’nin düzenli olarak grup şirketleri tarafından denetlediğini söyleyen basın sözcüsü Wirsich, “Düzenli denetlemeler, Türkiye’deki çalışmalarımızın beklentilerin altında kaldığını gösterdi. Sundukları yatırım tutarını gerçekçi bulmadık. Şirketin finansal anlamda daha fazla zor durumda kalmasını önlemek istedik. Bu nedenle de Türkiye’deki çalışmalarımızı ve bu ülkede yapacağımız yeni yatırım planlarını durdurma kararı aldık. İflas beyanında bulunduk” dedi. Türkiye’ye gelen üyelere asist hizmeti vermeyle ilgili yeni bir karar alma aşamasında olduklarını da belirten Dieter Wirsich, şunları söyledi: “ADAC üyelerimiz daha önce de olduğu gibi acil durumlarda hizmetlerini almaya devam edecek. Yardım desteği ADAC’ın merkezi olan Münih’ten sağlanacak. Sadece Türkiye’de ki kart sahibi üyelerimize ve anlaşmalı olduğumuz otomotiv kuruluşları ile sigorta şirketlerine sunmuş olduğumuz asistanlık hizmetlerimizi durdurduk.”
Sadece yol değil çilingir ve tıbbi yardım da var
ADAC Kart, yol yardımını araç yardımı, tıbbi yardım, yurtdışı seyahat hizmeti, konut yardımı ile bilgi ve organizasyon başlıkları altında veriyor. Verdiği tıbbi destekler , ücretsiz ambulans, gözlük ve ilaç temini medikal hizmetlerden oluşuyor. Konutlara sağladığı destekler ise elektrik ve su tesisat yardımı, çilingir ve cam hizmeti bulunuyor. Araçlara ise çekici, lastik değişimi, yedek parça temini, yol kenarı yardımı, vinçle kurtarma hizmetleri var. Ayrıca, her türlü rezervasyon, nöbetçi eczane, yol durumu, sinema bilgisi, çiçek siparişi gibi hayatı kolaylaştıran hizmetleri de bulunuyor.
17 milyon üyesi 2 milyar Euro cirosu var
Alman Otomobil Kulübü ADAC, 1903’te Almanya’da kuruldu.
SOĞUKTAN koruyan sprey ve kremlerin çıkmasıyla birlikte Kuzey Avrupa ülkelerinden başlayıp, dünyaya hızla yaygınlaşan çorap giymeme seçeneği, ürettiği 100 çoraptan 85’ini ihraç eden Türk firmaları üzerinde, uluslararası pazarlarda endişe yaratırken, tayt satışlarındaki hızlı artış iç pazarda yüzleri güldürdü. Deri ve jean görünümlü, leopar desenli, batik dokulu, yırtık efektli, fermuarlı, dantel ve payetli modelleriyle bir anda ön plana çıkan taytların yıllık hacmi 250 milyon TL’yi bulan külotlu çorap pazarında aldığı pay, son iki yılda yüzde 3’ten yüzde 10’lara kadar çıktı. Bunda da taytların pantolona oranla daha rahat, kullanışlı ve ucuz olması etkili oluyor.
Pantolonla yarıyor Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, külotlu çorap segmentinde İris Tekstil Müjde’yle, Öğretmen Çorap Penti’yle, Miro Tekstil Vog’la, Teksture de İtaliana ve Berk markalarıyla rekabet ediyor. Bu segmentte, Pierre Cardin, Calzedonia, Oroblu, Philipe Matignon gibi ithal markalarda yer alıyor. Tayt katagorisinde sadece çorap markaları değil, aynı zamanda Zara, Oxxo, Vakkorama, Mudo, Topshop, Mango, YKM, Koton gibi mağaza zincirleri de rekabette yerini alıyor.
Desen ön plana çıkıyorPazarın hareketlenmesinde desen ve renk faktörü önemli rol oynuyor. Her 100 kadından 22’si çorapta desenliyi tercih ediyor. Desenlilerin de yüzde 10’unu külotlular, yüzde 12’sini de pantolon çorapları oluşturuyor. Pazarda yer alan firmaların ürettiği model sayısı 150’yi bulurken, desen sayıları da 250’yi geçiyor. Bunda da tüketim alışkanlıklarının değişmesi etkili oluyor. Bu da, kıyafete uygun çorap alımının, artık çoraba uygun kıyafet seçimine dönüşmesinden kaynaklanıyor. Taytlarda kalın doğal iplikliler ile kendinden desenliler ön plana çıkarken, ince külotlu çoraplarda da kalça, basen toparlama gibi vücut şekillendirme özelliği taşıyan fonksiyonel ürünler terncihte önemli rol oynamaya başladı. Firmalar, klasik modellerde de ten rengiyle uyumlu, belli olmayan çorap üretimine ağırlık vermeye başladı.
Aksesuvar olmaktan çıktıKadın başına düşen yıllık külotlu çorap tüketimi Avrupa’da 14’ken Türkiye’de 4’le sınırlı kalıyor. Türk kadınları, çorapta tercihini siyah ve ten renginden yana kullanıyor. Bunun da yüzde 70’ini siyah, yüzde 30’unu da ten rengi oluşturuyor. Taytların artık aksesuar olmaktan çıktığını söyleyen Penti Tasarım Direktörü Ayşin Bicioğlu, “Daha önce taytta koyu renk, rahatlık, diz yapmama gibi özellikler yeterli oluyordu. Ancak, firmaların farklı model ve desen çeşitliliğine gitmesi, taytların pantolona alternatif önemli bir dış giyim öğesi haliene gelmesini sağladı” dedi.
Türklerle en az bir beden fark ediyor
ITALIANA ve Berk markasıyla üretim gerçekleştiren Tekstüre Çorap Sanayi’nin İcra Kurulu Başkanı Kenan Koç, kaçtığı zaman deliği ilerlemeyen çorap üretimine başladıklarını belirterek, “Uluslararası pazarlarda hayvan desenli çoraplar büyük talep görür-ken, bu ürünler Türki-ye’de bir türlü trend olamadı. Uzun yapıları nedeniyle Kuzey Avrupa başta olmak üzere Avrupa için ürünlerin boyunu uzatıp, ilave beden yapmak zorunda kaldık. Türk standardı ile Avrupa standardları arasında en az bir beden fark ediyor. Arap ülkelerinde ise külot bedenlerini büyütüp, bacak boylarını kısaltıyoruz” dedi.
Dört mevsim giyilen erkek çorapları isteniyor
PENTİ Yönetim Kurlu Başkanı Sami Kariyo, Türk erkeklerinin dört mevsim giyilebilen çorap tercih ettiklerini ifade ederek, “Artık erkek çoraplarında da konfor, estetik ve doğallık öne çıkıyor. 4 mevsim giyilebilen çoraplar daha çok tercih ediliyor. Genel çorap kullanıcılarına göre erkek çorabında tercih edilen özelliklerin başında sıcak tutma, yumuşaklık ve terletmeme
İŞLETME sayısının 240 bine, çeşit sayısının da 240’a ulaştığı 250 milyon dolarlık organik ürün pazarında, şimdi de organik şarap rüzgarı esiyor. Küp Şarapları’nın Denizli’de Artemis ve Yerlim, Yücel Tarım’ın Salihli’de 4 Tp, Etis’in de Gökçeada’da, Nusretbey ve Gökçeada markasıyla ürettiği organik şarapları, Fransa, Amerika, Kanada ve Rusya pazarına girdi. Yıllık organik şarap ihracatı 1 milyon şişeyi buldu. Firmalar, organik şarapta iki yılda yakaladıkları 20 milyon dolarlık pazar hacmini önümüzdeki 3 yıl içinde 80 milyon dolara ulaştırmanın hesaplarını yapıyor.
Kükürt kullanım oranı
Şarabın sirkeye dönüşmesini önlemede kullanılan kükürt dioksit, ihracatta farklı uygulamaları da beraberinde getiriyor. Amerika gibi ülkelerin yönetmeliklerinde kükürt dioksit kullanımına izin verilirken, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı Avrupa ülkeleri, kapsam dışı tutuyor. Bu ülkelere ihraç edilen şaraplarda sadece “organik üzümle üretilmiştir” ibaresi kullanılabiliyor.
Avantaj Türkiye’nin
Arkadaşımız Cansu Mansur’un görüştüğü Gökçeada Şarapları’nın üreticisi Etis Ekolojik Tarım Ürünleri’nin sahibi Nusret Avcı, kimyasal gübre ve tarımsal ilaç kalıntısı içermediği için organik şarapların baş ağrısına yol açmadığını belirterek, “Bu özellik, organik şaraplara olan talebin tüm dünyada hızla artmasına neden oluyor. Organik şarap tüketimi Avrupa ülkelerinde yüzde 25’lere ulaştı. Bu da, organik tarımın giderek yaygınlaştığı Türkiye’yi avantajlı konuma getirdi” dedi.
250 bin şişe
Salihli’de 4tp markasıyla organik şarap üretimi gerçekleştiren Yücel Tarım, ürettiği bu şarapları aralarında Fransa’nın da bulunduğu bir çok ülkeye ihraç ediyor. 2 yıldır organik şarap üreten firmanın ürünleri Carrefour, Metro, Real gibi uluslararası market zincirlerinin raflarında da yer alıyor. 2010 yılında 250 bin şişe organik şarap satışı gerçekleştiren firma 2011 yılında ise 500 bin şişelik satış rakamlarını yakalamayı hedefliyor.
YILLIK hacmi 1.3 milyar TL’ye ulaşan küçük ev aletleri pazarı, şimdi de geniş su haznesi ve güçlü buhar sistemi sayesinde kırışıklıkları anında yok edip, 2 saatlik ütü yapma süresini 45 dakikaya kadar düşüren yeni nesil buhar kazanlı ütü rüzgarını arkasına aldı. Fiyatların 200 TL’den başlayıp, 800 TL’ye kadar ulaştığı buhar kazanlı ütülerde firmalar, yıllık 300 bin adetlik satış rakkamlarını yakaladı. Son 5 yılda pazar payı yüzde 2’lerden yüzde 12’lere ulaşan buhar kazanlı ütülerin ciro bazındaki payı ise yüzde 30’ları buldu. Son iki yılda yaşanan hızlı talep artışı, pazarda rekabet eden firma sayısının 8’den 20’ye, ürün sayısının da 194’e ulaşmasını sağladı.
Pazar payı yüzde 50.8
Elektrikli süpürgelerle birlikte küçük ev aletleri pazarından aldığı pay, yüzde 50.8’i bulan ütülerin yıllık satış hacmi de 80 milyon TL’yi buluyor. Giysilerdeki kırışıklıkları bir seferde gideren, buruşmuş gömlekleri askıda ütülenmesini sağlayan, su haznesi kapasitesi sayesinde uzun süre ütü yapmayı mümkün kılan, buhar kazanlı ütü satışlarındaki artış, son bir yılda yüzde 70’i buldu.
Buharı sabit tutuyor
Bu yüksek basınçlı ütülerde buhar miktarının sürekli dakikada 50 gram ile 70 gram arasında sabit kalması, ütüye harcanan zamanın kısalmasında ki en önemli etkenlerden birini oluşturuyor. Buhar jeneratörlü diye de adlandırılan bu ütülerin geçmişi 10 yıl öncesine kadar uzanıyor. İlk etapta profesyonel amaçlı üretilen bu ütülerin evlerde de kullanımının yaygınlaşması, küçük ev aletleri üreten tüm firmaların gelişen pazara yönelik çalışmalar yapmasını sağladı. Buhar jeneratörlü ütülerde fiyatların da 200 TL seviyelerine kadar gerilemesi, orta gelir gruplarının da pazara çekilmesini sağladı. Bu da, De’longhi, Tefal, Arçelik, Bosch, Siemens, Arzum, Sinbo, King, Braun, Fakir’in de aralarında bulunduğu 20’ye yakın farklı markanın, sayıları 194’ü bulan ürün çeşidiyle pazarda rekabet etmesine yol açtı.
Hangi marka ne yapıyor
Pazarda Profilo, UBS1401 buhar kazanlı ütüyle rekabet ederken, Philips’in GC9140 model buhar kazanlı ütüsü, kireç temizleme özelliği sayesinde çamaşırların üzerinde kalan kireci, otomatik olarak temizleyebiliyor. Fakir’in Herba buhar jenaratörlü ütüsü dev su tankı sayesinde ütü sırasında sürekli su doldurma derdini sonlandırıyor. Siemens’in TS 25420 buhar kazanlı ütüsünün 2 metreyi bulan buhar bağlantı kablosu, geniş alanlarda da kullanıma imkan sağlıyor.
Robot ütüyle gömlekler 2 bin TL’ye ütüleniyor
FATURASINI zamanında yatırmayan abone oranı yüzde 3.5’e ulaşan internet servis sağlayıcıları, geçtiğimiz ekim ayından itibaren faturalara yansıttıkları açma kapama bedelleri dikkati çekmeye başladı. TTNet başta olmak üzere bazı internet servis sağlayıcıları, zamanında ödenmeyen borçlar yüzünden her ay ortalama hattını kapattıkları 250 bin abonenin faturalarına, 19 TL’yi bulan açma kapama bedelleri yansıtıyor. Faturalara yansıtılan bu bedeller, servis sağlayıcılarına yılık 45 milyon TL’yi bulan ek gelir sağlıyor.
Yüzde 3.5’i geciktiriyor
Her üç aboneden birinin doğalgaz, her dört aboneden birinin elektrik, her beş aboneden birinin su, her 10 aboneden birinin de telefon faturasını zamanında ödemediği Türkiye’de artık, her 100 aboneden 3.5’i de internet faturasını geciktirdiği için açma kapama bedeli ödemek zorunda kalıyor. Bu bedel de, açma kapama işlemi için ekstra işlem ve iş gücü gerektiren uygulamalar düzeyinde tutuluyor. Oysa, internet servis sağlayıcıları, abonelerine verdikleri hizmeti aktif ya da devre dışı bırakma işlemini cep ve sabit hatlı telefonlarda olduğu gibi merkezi sistem üzerinden dijital komutla gerçekleştirebiliyor. Sözleşme gereği aboneler, paket üyeliklerinin geciken fatura yüzünden kapalı kaldığı ve hizmetten yararlanamadığı süre için de ödeme yapmak zorunda kalıyor. Hizmet alamadıkları döneme ait faturaları da yatırma zorunlulukları bulunuyor.
19 TL’ye kadar çıkıyor
İnternet servis sağlayıcılarının açma-kapama işlemleri için uyguladıkları bedel, kurumdan kuruma değişiyor. En düşük bedeli 4.62 TL ile UyduNet ve 9 TL ile Smile ADSL uyguluyor. Bu bedel, TTNet 15 TL’ye, Superonline’da ise 19 TL’ye kadar çıkıyor. Firmalar, bu ve benzeri fiyat politikalarının telekomünikasyon sektöründeki diğer uygulamalara paralel olarak oluşturulduğunu savunuyor. 6 milyonu TTnet’te olmak üzere toplam 7.6 milyon abone sayısının bulunduğu sektörde, faturasını zamanında yatıramayanların oranı, yüzde 7’leri, iki ay üst üste ödenmeyen fatura yüzünden internet bağlantıları kesilen abonelerin oranı da yüzde 3.5’leri buluyor.
Ödendikten sonra yansıtılıyor
TTNet Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İlker Koçak, “Ödenmemiş faturalarından dolayı internet erişimi durdurulmuş olan ADSL ve VDSL aboneleriyle, internet erişiminin durdurulması ve daha sonra borcun ödenmesiyle hizmetin yeniden aktif hale getirilmesi işlemlerine istinaden oluşan ek operasyonel maliyetlerini paylaşma gerekliliği ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda ödenmemiş faturalarından dolayı internet erişimi durdurulmuş olan ADSL ve VDSL abonelerinden, hizmetin açılması için hizmet açma bedeli tahsil ediyoruz. 10 Ekim 2010 tarihinden itibaren, uygulamaya koyduğumuz ve müşterilerimize duyurduğumuz bu uygulama sonucunda hizmet açma bedeli, en az iki adet faturasını ödemeyen abonelere, borcunu
OKUMA ve satın alma deneyimini dijital ortama taşıyan elektronik kitap uygulamasının, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yaygınlaşması, sadece internet üzerinden satış gerçekleştiren kitapevlerinin değil aynı zamanda yayınevlerinin de iştahını kabartıyor. Kağıt, baskı, stoklama, dağıtım gibi masrafları ortadan kaldıran, tek bir tuşla bilgisayar, cep telefonu, tablet PC ya da dijital okuma cihazlarına binlerce kitabın indirilmesine imkan sağlayan bu uygulamanın Türkiye’deki öncülüğünü D&R ve İdefix gibi internet üzerinden satış yapan kuruluşlar yapıyor. Bu iki kuruluşun sözleşme imzaladığı yayınevi sayısı daha şimdiden 128’e ulaşırken, elektronik ortama taşınan kitap sayısı da 1313’ü buldu.
Lüks ürün KDV’si
Ancak, bu da kitaplarda farklı vergi uygulamasını beraberinde getirdi. Basılı kitaplarda yüzde 8 olan KDV oranı, elektronik kitapta lüks ürünlerdeki gibi yüzde 18’e çıktı. Bu da, Maliye Bakanlığı’nın e-kitap uygulamalarının vergilendirilmesiyle ilgili henüz bir düzenleme yapmamasından kaynaklandı. Bilgisayar yazılımıyla aynı kategoride değerlendirilmesi, elektronik kitabın KDV’sini basılı kitaplardan yüzde 10 daha yüksek olmasına neden oldu.
Hedef 100 bin üye
Bundan iki yıl önce dijital kitap okuyucuların piyasaya sürülmesiyle birlikte başlayan e-kitap satışını Türkiye’de, 8 aydan buyana D&R ve idefix’in internet siteleri gerçekleştiriyor. İdefix Genel Müdürü Mehmet İnhan, 15 Nisan’dan bu yana e-ink adlı dijital okuyucular için e-kitap satışı gerçekleştirdiklerini belirterek, şöyle konuştu: “Bu süre içerisinde e-ink ekranlı cihaz kullanıcı üye sayımız 1775 olmasına karşın, Apple’ın App Store mağazası üzerinden faaliyet gösteren kitaplık uygulamamızın devreye girmesiyle birlikte, 5 günde toplam e-kitap üye sayımıza 2 bin 351 IPad kullanıcısı eklendi. Buna IPhone ve android cihazlar için geliştireceğimiz uygulamalar da eklendiğinde 100 bin üye hedefini yakalamayı planlıyoruz.”
Hangi yazarlar var
Elektronik kitap uygulamasına e-ink cihaz ve bilgisayarlar üzerinden başlayan D&R’da iPad, iPhone ve android işletim sistemlerine yönelik uygulamalarını da önümüzdeki günlerde devreye sokmaya hazırlanıyor. Şu anda sayıları 30’u bulan yayıneviyle yaptığı sözleşmeler sonucunda e-kitap sayısı 500’e ulaşan D&R, Ertuğrul Özkök, Adam Fawer, Soner Yalçın, Nermin Bezmen gibi sadece kendi kataloğunda yer alan yazarların güncel kitaplarıyla e-kitap rekabetinde ön plana çıkmaya çalışıyor. İdefix de bu rekabette, Yapı Kredi, İş Bankası, Tarih Vakfı, Can, Varlık gibi sözleşme imzaladığı 98 yayınevinin 813 e-kitabıyla yer alıyor.
HÜKÜMETİN tüketici kredilerinde yüzde 10 olan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) oranını, yüzde 15’e çıkaran kararı, daha önce kullanılan kredilerin kalan taksitlerine de yansıtılmasıyla başlayan tartışmalara Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün de katıldı. Nihat Ergün, “Uygulamanın kapsamına bankalardan daha önce kredi kullanan tüketici kredilerinin kalan taksitlerinin de katılması, bütçeye 700 milyon TL’lik ek bir kaynak sağlanmasına yol açtı” dedi. Alınan kararı tüketicilerden sorumlu bir bakan olarak doğru bulmadığını da belirten Ergün, “Ancak, Maliye, alınan kararın tüketici kredilerinde sadece kalan taksitleri kapsadığını gerekçe göstererek,
bunun da geriye yönelik uygulama olmadığını savunuyor. Maliye bunu da tüketici kredilerindeki kullanımı azaltmak amacıyla yapıyor. Ayrıca, bütçe açığı da daraltılmaya çalışılıyor. Uygulamadan ötürü elde edilecek ek kaynak da, sosyal harcamalar, borç stokunu azalma ve yatırımların finansmanında kullanılabilecek” dedi.
9 milyon kişi etkilendi
Tüketici Yasası’nın “Sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez” maddesine rağmen, KKDF oranlarında yapılan bu değişikliğin, tüketici kredilerinin kalan taksitlerine yansıtılmasıyla birlikte daha önce imzalanan sözleşmelerin de yenilenmesi zorunluluğu getiriyor. Bunun da ayrı bir tartışma konusu olduğuna değinen Ergün, “Benim şahsi düşüncem, yapılan değişiklik daha önce kullanılan kredilere uygulanmayabilirdi. Ancak, konu şimdi mahkemelerde. Son kararı da mahkemeler verecek” diye konuştu. Taşıt ve ihtiyaç kredilerini kapsayan bu uygulama, daha önce kredi kullanan 9 milyon tüketicinin kalan tüm taksitlerini kapsıyor. Toplam portföy hacmi 48 milyar TL’ye ulaşan ihtiyaç ve 5 milyar TL’yi bulan taşıt kredisi kullanların etkilendiği bu uygulama, kredi kullananların her ay taksitlerine eklenerek tahsil edilecek. Bunun sonucunda, 30 bin TL’lik bir 36 ay vadeli taşıt kredisinde, 1022.42 TL olan aylık taksitler, KKDF oranının artmasıyla birlikte 1031.17 TL’ye çıktı. Aylık taksitlere yansıma miktarı 9 lira 25 kuruş oluyor.
Taksitler arttı