ŞEKİP Mosturoğlu’nun Çaykur Rizespor maçı sonrası yaptığı açıklamaları, bana ilginç geldi. Fenerbahçeli yöneticilerin alışık olduğumuz, her mağlubiyetten sonra konuyu saptırıp dikkatleri başka yöne çekme tarzlarıyla bağdaşmadı.
Üstelik maçta tartışmaya açık pozisyonlar da vardı... Mosturoğlu, bunları hiç gündeme getirmeden, herhangi bir bahanenin arkasına sığınmadan, sonucu olgunlukla karşılayarak uygar bir davranış biçimi sergiledi.
Mosturoğlu’nun bu tutumuna ihtiyatla yaklaştığımı itiraf edeyim. Aslında olması gereken bu... Ve sadece Fenerbahçe değil, bütün takımlar böyle davranmalı...
Yöneticiler, mızıkçılık alışkanlığından vazgeçmeli ki, onları örnek alan futbolcular da aynı sorumluluk bilinciyle, işlerine daha çok sarılsınlar...
İçtenliği kanıtlasınlar
Ancak bu tutumlarının yapay olduğunu düşündüğümden, endişelerim devam ediyor. Eğer yanılıyorsam, Fenerbahçe yöneticileri, bundan sonraki maçlarında da aynı yaklaşımı sergileyip, içtenliklerini kanıtlasınlar...
Pazartesi günü kaleme aldığım yazımın bu bölümünde, Fenerbahçe yöneticilerine haksızlık ettiğimi düşünenler olacaktır. Ancak rastlantıya bakın ki, yazımı henüz tamamladığımda internete düşen F.Bahçe Yönetimi’nin Haluk Ulusoy’la ilgili açıklaması, kuşkularımda ne kadar haklı olduğumu gösterdi. İnternet açıklamasında yer verilen, özellikle "güvenlik sağlama" ifadesi, dikkat çekici...
Uzatılan zeytin dalını ittiler
En hafif nitelemeyle "Aba altından sopa göstermek..." Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda maç seyretmek isteyenlerin Fenerbahçe Yönetimi’nden güvenlik garantisi mi alması gerekiyor?
Daha önce Fenerbahçe Yönetimi, benim de güvenliğimi sağlayamayacağı gerekçesiyle Şükrü Saraçoğlu Stadı’na gelmememi istemişti. Benim anlayışıma göre insanların güvenliğini, yürekleri ve devletin güçleri sağlar.
Ben, Fenerbahçe Yönetimi’nin bu isteğini kaale almamıştım. Haluk Ulusoy’a da almamasını tavsiye ediyorum.
Haluk Ulusoy, başkanı olduğu TFF’nun gözetiminde bir maçın oynanacağı statta, hiç olmazsa, "seyirci" olarak bulunabilmelidir.
Fenerbahçe Yönetimi, bu açıklamasıyla kendisine uzatılan zeytin dalını, elinin tersiyle itmiş ve gerilimi sürdürmekten yana olduğunu göstermiştir.
Canaydın ve küresel ısınma!...
ADNAN Polat’ın, rakiplerini tahrik etse de, ürettiği sloganlarla takımını motive etmeye çalışmasını, bir yere kadar anlayışla karşılıyorum...
Anlamakta zorlandığım, Özhan Canaydın’ın da Adnan Polat’ın sloganlarıyla haber olması...
Benim tanıdığım Özhan Canaydın bu tür söylemleri, asla tasvip etmezdi... Bu kadar kısa sürede huy değiştirmeyeceğine göre, acaba o da Adnan Polat gibi "küresel ısınma"dan mı etkilendi?
Canaydın’ın hoşlanmadığı ne varsa, başına geliyor. Galatasaray- Vestel Manisaspor maçında tribünlerde açılan "İçimizden biri Haldun Üstünel" pankartları da bunlardan biriydi...
Haldun Üstünel’in "içimizden biri" olduğu saptaması doğru da, önemli olan başkanımızın bunu nasıl karşılayacağıdır... Başkanın bundan sonra Haldun’u bir daha listesine almayacağı kesin. Ama Haldun’un üzülmesine gerek yok; zira bu sayede bir daha seçilemeyecek bir başkanın listesine girmekten kurtulmuş oldu.
Düşene vurulmaz
BİR insan düşünün: Her gün "Hürriyet Ailesi"ne iftira edip bu sayede köşesinde tutunmaya çabalayan...
Gazetesindeki işini kaybetmemek uğruna, rütbe tenzilini kabullenmekle kalmayarak, daha önce her gün kendisini aşağılayan yazara yerini verip onun emrine girecek kadar ilkesiz olan...
Çalıştığı gazetedeki yazarların kendisiyle ilgili ithamlarına dahi karşı çıkamayacak kadar korkak davranan...
"Yeter, uzatmana gerek yok. Zira Türkiye’de bu tarife uyan bir tek kişi var!.." dediğinizi duyar gibiyim.
Duygu yoksunu bu malum kişi, daha önce de bir yazımdaki espriyi anlayamadığından, beni ve gazetemi eleştiri konusu yapmıştı. Yine ima yoluyla da olsa bana ve Hürriyet’e gönderme yapmış.
Bu malum kişiyle uğraşacak vaktim yok. Gazetemi de savaş alanı gibi kullanmak niyetinde değilim.
Ayrıca meşhur atasözüdür, bilirsiniz: "Düşene vurulmaz!"