TÜRK Lirası'ndan sıfır atmayı, benim bildiğim yaklaşık 15 yıldır, zaman zaman tartışıp durduk. Nihayet bugün yeni bir yılla birlikte, yeni Türk Lirası ile hayata başlıyoruz.
Yeni TL sadece 6 sıfırı atılmış bir para değil. Yeni TL, aynı zamanda enflasyonun, hayat pahalılığının önlenmesine ilişkin umudu da temsil ediyor.
Umut diyoruz, çünkü iş bitmiş değil. Bu umudu gerçek kılmak, hayata geçirmek gerekiyor ve bunu görmek için daha yol almak gerekiyor. İşte 2005 yılı, bu umudun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini gösteren en önemli sınav yılı olacak.
Enflasyonun tek haneye inmesi ile iş bitmiyor. Tek hanenin üst kademelerinden, yıllık yüzde 2-3’lere indirmek gerekiyor. Bunun için de yine orta vadeye ihtiyaç var ama 3-4 yıllık bu vadede hedeflenen enflasyona ulaşıp ulaşılamayacağını görmemiz için, 2005 yılı test yılı olacak. Eğer enflasyon yeniden başını kaldırırsa, o zaman kötü...
Bizce yeni TL’nin zamanlaması uygun. Daha önce popülist nedenlerle Türk Lirası'ndan 2, 3, 4 sıfır atmalar gündeme gelmişti. Ancak enflasyonun önleneceğine ilişkin böylesine bir umut doğmamıştı. Geçmiş dönemdeki sıfır atma tartışmalarında sürekli ‘atılmasın’ tarafındaydık Çünkü bazı Latin Amerika ülkelerindeki gibi, bir-kaç yılda yeni sıfırlar oluşmasından, böylesine önemli bir reformun yalama olmasından korkup, bunu söylemiştik.
Şimdi ise zamanlamanın uygun olduğunu düşünüyoruz. Belki de sıfır atma ile enflasyonun düşüş süreci birbirini besleyen, olumlu etkileyen bir süreç olacak. Yani, siyasi otoritenin 6 sıfır attıktan sonra, yeniden enflasyonun hortlamasına izin vermeyeceğini, siyasi irade üzerinde popülizme kaymayı önleyen, caydırıcı bir etken olacağını düşünüyoruz.
Hükümetin, ‘Yıllık enflasyonu tek haneye düşürdük, biraz da böyle gidelim’ havasına girmesi ise bizce en tehlikeli eğilim olur.
Böyle bir tehlike mi görüyorsun derseniz, görüyorum diyemem. Ama uzun yıllardır bu işi yapan bir gazeteci olarak, politikacıların her zaman popülizme, aşırı harcamaya kayma eğilimi olduğunu çok iyi bildiğim için, temkinli olmak gerektiğine inanıyorum.
YAPISALLAR ÖNEMLİ
Ekonomide gelinen nokta, uzun yılların birikimiyle hazırlanmış, 2000 yılında uygulamaya sokulan, ara sıra uğranan kazalarda düzeltilen, ekonomik programın bir sonucu. Daha önceki koalisyon hükümetinin bu konudaki çabalarını yok saymak mümkün değil. Ancak AKP Hükümetinin de ‘gerekeni yapmak’ konusunda hakkını vermek gerekiyor.
Tek parti iktidarının avantajlarını kullanan AKP Hükümeti, herkesin üzerinde mutabık kaldığı ekonomik programa sarılarak, gelinen başarıyı yakaladı.
Ancak gelinen noktada her şey tamamlanmış değil...
Özellikle yapısal tedbirler konusunda, yani gerekli reformlar konusunda kendilerinin de bildiği gibi, işi ağırdan aldılar. 2005 yılı, aynı zamanda yapısal tedbirlerinin hayata geçirilmesi yılı da olacak. Çünkü artık sıra buraya geldi...
AB’den tam üyelik müzakere süreci alınsa da, IMF’le yeni anlaşma yapılacağı belli olsa da, yapısal tedbirlerin hayata geçirilmemesi halinde, ekonomideki bu iyileşmenin kalıcı olabilmesi mümkün değil. Zaten yapısal tedbirler yerine getirilmezse, yine geç kalınırsa, IMF’le anlaşmanın sürmesi de, AB ile müzakereler de tehlikeye girecektir...
Enflasyonda gelinen noktanın daha da ileri taşınması, dolayısıyla yeni TL’nin başarılı olup olmayacağı da yapısal tedbirlerin hayata geçirilmesine bağlı.
Kimsenin unutmaması gereken nokta şu ki; ekonomide doğru yolda ama hala bıçak sırtında gidiyoruz. Gelinen noktada hataya, sapmalara tahammül yok.
Yani; 2005'in yeni krizler olmadan yaşanması, dolayısıyla halkın refahı, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları yani çocuklarımızın geleceği için, yapılması gerekenler de belli...
Doğru yolda giden bir Türkiye ile birlikte herkese sağlıklı, mutlu, başarılı bir yıl dilerim.