AKP Hükümeti, Merkez Bankası Başkanlığı konusunda o kadar beceriksizlik, ya da başka bir deyişle o kadar alaturkalık örneği gösterdi ki; bu hata ile kendini bacağından vurmuş oldu.
AKP Hükümeti bu hareketiyle, gelecek olan Merkez Bankası Başkanı’nın o çok istediği "faiz indirme" işlemini de zora sokmuş oldu. Çünkü gelecek başkan önce piyasalara rüştünü ispat etmek zorunda kalacak.
Başka bir deyişle; hükümetin o çok istediği faiz indirimi operasyonunu en rahat yapabilecek kişi Merkez Bankası’nın kendini kanıtlamış Başkanı Süreyya Serdengeçti idi. Hükümet Serdengeçti’yi yeniden atamayarak faiz indirimini de zorlaştırmış oldu.
Aslında hükümetin ille de Serdengeçti’yi yeniden ataması gerekmiyordu. Serdengeçti’nin yerine atanacak kişi önceden açıklansaydı ve bu kişi piyasaların kabul edebileceği bir kişi olsaydı da piyasalar bu kadar tedirgin olmayacaktı.
Peki, gerçekten piyasalar Merkez Bankası Başkanlığ’ından tedirgin oldu mu?
Bizce bu sorunun yanıtı çok açık biçimde evet. Önceleri ses çıkarmıyorlardı, belki de Serdengeçti’nin yeniden atanacağına, hükümetin durup dururken riske girmek istemeyeceğine inanıyor o nedenle seslerini çıkarmıyorlardı. Daha sonra hükümetin tavrı belli oldukça Serdengeçti’nin yeniden atanmayacağına onlar da inanmaya başladı.
Ancak piyasalar her ne kadar çok beğenseler ve istikrar sembolü olarak görseler de, ille de "Serdengeçti olsun" diye ısrar etmezler. Biraz da gelecek yeni başkanın ve hükümetin gazabından korktukları için böyle davranamazlar.
O nedenle hiç seslerini çıkarmıyorlardı ama uluslararası piyasalardan gelen yeni hareket piyasaları korkutmaya başladı. Yani karışık bir dönemin gelmesini daha fazla bekler oldular ve o nedenle, "Acaba gelecek kişi bu karışık dönemi yönetebilecek mi, politikalarda bir değişiklik olacak mı?" telaşına girdiler.
İşte bu kaygı nedeniyle de son günlerde bankaların raporlarına baktığınızda., daha önce açık açıkça dile getirmedikleri eleştirileri, ucu Hükümete dokunacak olmasına rağmen, son günlerde açıkça yazmaktan çekinmez oldular.
TEDİRGİNLİK ARTTI
Dün elime geçen bir bankanın raporuna baktığımızda önce uzun uzun uluslararası gelişmeleri analiz ettiğini gördük. Dışsal faktörlere bile daha soğukkanlı baktıklarını kaydeden banka analistleri raporda "Ancak hükümetin son dönemde temel politikalarda patinaj eğilimine girmesi hiç de rahatlatıcı görünmemektedir" diyorlar.
Bu saptamayı yaparken de aükümetin sosyal güvenlik reformu gibi temel bir reformu geciktirmesi ve buna bağlı olarak IMF’nin gözden geçirmesinin gecikmesinin "program sürecini durdurduğu" belirtiliyor.
Ardından ise aynı raporda başkanlık için şu görüşlere yer veriliyor: "Ama bundan da önemlisi temel ekonomi politikalarının uygulayıcısı (para ve kur politikası) Merkez Bankası’nın üzerine düşürülen gölge olmuştur.Mevcut başkanın görev süresinin dolmasına günler kala atamanın hálá sürüncemede olması yeterince yüz kızartıcıyken, bir de yeni başkanla beraber politikanın değişebileceğine yönelik sinyaller verilmesi ağır bir darbe olmuştur. Sonradan politikalarda hiçbir değişikliğe gidilmeyeceği mesajının verilmesinin bu belirsizlik ortamında söz konusu endişeleri gidermesini beklemek de, ne denli gerçekçidir bilemiyoruz."
Bununla birlikte raporda "Öte yandan Merkez Bankası’nın uygulayıcısı olduğu politikalara en fazla saldırıda bulunan bir sektöre verilen taviz, tutarlılığı tartışılır hale getirirken başka sektörlerin de benzer taleplerle kapıya dayanmasının yolunu açmıştır" da deniyor.
Kısacası; bakanlar her ne kadar önemsizmiş gibi göstermeye çalışsalar da, başkanlık için takınılan tutum tedirginlik yarattı. Özellikle de ileriye dönük olarak uluslar arası sermaye akışında görülen tehlike, atanacak başkanın önemini, piyasalar gözünde daha da artırdı.