BAŞBAKAN Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, yapısal reformların tek eksikleri olduğunu belirtirken, bunun sorumluluğunu ise TBMM’yi çalıştırmamakla suçladığı muhalefete atmış... İnsaf!...
Bakan Babacan’ın, ekonomik konularla, özellikle teknik meselelerle ilgili son dönemde yaptığı yerinde uyarılardan, haklı değerlendirmelerinden daha geçen yazımızda söz etmiştik. Bu tavrı nedeniyle piyasaların Babacan’a güven duyduğunu, hükümette de ekonomiden bu kadar anlayıp istikrarı savunan başka bir bakan bulunmadığını da söylemeye çalışmıştık... Aslında daha önce de benzer bir durumla karşılaştık. Demek ki Babacan’ın sadece ekonomik konularda konuşması, işin siyasete döndüğü yerde sözü bırakması gerekiyor. Aksi takdirde, haklı ekonomik uyarı ve değerlendirmeleri de zorlama siyasi yorumlarıyla güme gidecek... Bakan Babacan ekonomi yazarlarıyla yaptığı sohbet toplantısında dünya ekonomisine, G-20 toplantılarına ilişkin görüşlerini aktarmış. Bu arada ekonomide geri kaldıkları tek hususun yapısal tedbirler olduğunu söylemiş. Bunun en önemli nedenini ekonomiyle ilgili yasaların TBMM’den geçirilememesi olduğunu kaydeden Babacan, “Muhalefet, Türkiye dursun reform yapmasın istiyor. Getirilen yasaları çeşitli yollarla engelliyorlar, Türk Ticaret kanunu, Borçlar kanunu, iş yasası hazır sırada bekliyor. Gelir vergisi kanunu hazır ama sıradakiler var diye sevk etmiyoruz” demiş. Toplantıda olan yazarlar Babacan’ın bu sözlerine ne dediler bilmiyorum ama gerekçe doğru değil. Ankara’da yakından izlediğim bir süreç ve hükümetin 4 yıldır, hep TBMM kapanmadan önce Türk Ticaret Kanununu gündeme getirdiğine şahit oldum. TÜSİAD, TOBB gibi kuruluşlar devreye sokuldu, bu kuruluşlar muhalefeti dolaştılar ve özellikle Türk Ticaret Kanunu için destek istediler. Muhalefet itirazları olmadığını, hükümetin getirmesi halinde işleri hızlandıracaklarını da söylediler. Ama hükümet doğru zamanda doğru biçimde bu kanunu TBMM’nin gündemine, bilerek getirmedi. BABACAN MALİ KURALI HATIRLARSA... Yani Türk Ticaret Kanunu TBMM’den geçirilmediyse bunun tek sorumlusu hükümettir. Borçlar yasası da aynı şekilde. Bu yasalarla ilgili söylenmeyen asıl sorun; özellikle kayıt dışının kayda alınmasını engellemeye çalışan partililer olmasın... İş yasasına gelince; bununla ilgili zaten hükümette sürekli görüş farklılıkları oluyor ve başta işçi sendikaları olmak üzere, bu düzenlemeye karşı çıkan büyük bir kesim var. Bakan Babacan, kanun olmadan reform olmaz derken, bu sözlerine örnek olarak “saniyeler içinde işlemlerin yapıldığı bir yerde da valık bir konu üç yılda çözülürse orada finans merkezi olmaz, kanun çıkartıp finansal davalar için özel ihtisas mahkemeleri oluşturacağız” demiş. Birincisi; istedi yasayı istediği biçimde çıkaran, yasa çıkartacak çoğunluğu fazlasıyla bulunan, bu nedenle muhalefete bile sormadan yasalar çıkaran hükümet, eğer istese idi, muhalefetin de onayı alındığı için, çok kolay biçimde yapısal reform içeren bu yasaları çıkartırdı. İkincisi; elbette demokrasi gereği çıkacak yasalara TBMM içinden de dışından da muhalefet yapılacaktır. İktidarın görevi, salt çoğunluğu olsa bile, tarafları ikna ederek yasaları çıkartmaktır ki, yasalar uygulamada benimsensin. Üçüncüsü; burası bir hukuk devleti ve yasalara aykırı işler hukuktan döner. Hükümetin görevi zaten yakınmak değil, bunu düzeltmek için yasa çıkartmaktır. Babacan, “seçimden sonra bu işler kolaylaşacak” demiş. Bunu söylerken “çoğunluğu alıp, hukuk sistemini de halledince tamam” mı demek istedi bilmiyorum. Yaşadık gördük; Bu hükümet, IMF gibi bir zorlama olmadan, birilerini rahatsız edecek ama ekonominin geleceğini garantiye alacak yap ısal tedbirleri almak istemiyor... Babacan, mali kurala muhalefet desteğini de hatırlayıp, bence artık siyasete girmese iyi olur.