TÜRKİYE’de yatırım yapmak isteyen yabancılar Ankara ve İstanbul’da dolaşıp, gidişat hakkında sık sık bilgi alırken, son dönemde Türk bankacıları da Avrupa ve Amerika’da çeşitli temaslar yapıp, Türkiye’nin geleceğinin ne olacağı konusunda nabız yoklamaya başladılar.
Bu temaslar bir yandan iç piyasada etkili yabancı büyük grupların tavrını önceden kestirip ona göre pozisyon tutmayı, bir yandan da yabancılarla iş yapmayı kolaylaştırıyor.
İşte son dönemde bu tür temaslarda bulunan Türk bankacıları ile konuştuğumuzda hepsinin ortak kanısı ‘Yabancıların IMF anlaşmasına oldu gözüyle baktıkları’ biçiminde. Yani Amerika ve Avrupa’da, daha doğrusu Londra’daki yatırımcılar, buna göre Türkiye pozisyonu almaya hazırlanıyorlar. Bunların bir kısmının Türkiye’ye girmeye başladığı, ancak asıl girişler için 17 Aralık sonrasını bekledikleri gözleniyor. Bankacıların belirttiğine göre; yabancılar 17 Aralık’ta müzakere sürecinin başlaması konusunda da genellikle olumlular. Ancak özellikle Fransa’nın tavrı nedeniyle, IMF anlaşmasındaki gibi, AB müzakerelerinin başlamasına ‘oldu’ gözüyle, henüz bakmıyorlar.
Büyük yabancı kuruluşlarla, ABD Hazinesiyle, IMF ve Dünya Bankasıyla çeşitli temaslarda bulunan bankacıların gözlemlediği bir başka unsur ise ‘Bu kez IMF’le anlaşmaya en büyük direncin politikacılardan değil bürokrasiden geldiği’ yönünde.
Yani IMF bürokraside egemen olan ‘üstadlık tekeli’nin, piyasanın tam olarak kurumsallaştırılması için, kırılması gerektiği konusunda bu kez ısrarlı. Daha açık bir deyişle Bankacılık Yasasında bankalar yeminli murakıplarının tekelinin kırılması, Gelir İdaresinin yeniden düzenlenmesine ilişkin yasada hesap uzmanlarının tekelinin kırılması gerektiğini düşünüyorlar ve bu konuda bastırıyorlar. Buna karşılık hem hesap uzmanları hem de murakıplar, siyasileri kullanıp, ellerindeki yetkiyi kaybetmemeye çalışıyorlar.
Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılması yasa tasarısının, nihayet üzerinde uzlaşılan metninde, IMF’in istediklerinin tam olarak bulunmadığı gözleniyor. Özellikle hesap uzmanlarının yetkilerinin azaltılmayacağı konusunda, kendisi de hesap uzmanı kökenli olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın ‘güvence’ verdiği belirtilirken, IMF’in tasarının bu son şeklini kabul etmesinin mümkün olmadığı söyleniyor.
Bankacılık yasa tasarısında da bankalar yeminli murakıpları ellerindeki yetkinin gitmemesi için çalışıyorlar ve önümüzdeki hafta son şeklinin verilmesi gereken tasarıda, büyük ihtimalle IMF’in istediği unsurların hepsi yeralmayacak.
Ancak tasarıların üzerinden, IMF geldikten sonra bir daha geçileceği ve kurullara ilişkin yetkilerin TBMM’ye gönderilirken, ya da TBMM’de budanacağı tahmin ediliyor. IMF’in bu konuda ısrarlı olduğunu kaydeden bir bankacı, ‘Şimdiye kadar kurulların egemen olduğu tüm alanlarda bir başarısızlık sözkonusu ve kurullar hala statükoyu korumak istiyor. Ancak hem banka denetimlerinin sağlığı, hem vergi toplanıp kayıtdışının önlenmesi konusunda yeni bir anlayışa gerek var. IMF de bunu artık görüyor’ yorumunu yaptı.
Ankara’da birbirlerine ‘üstad’ diyen, etkin bir ‘Kurullar topluluğu’ var. Bu kurulların başında gelen ve dönem dönem bürokrasiye egemen olan Maliye Teftiş Kurulu yani müfettişlerin son dönemde etkinliği görülmüyor, üstüne üstlük tasfiyesi konuşuluyor. Bunun ardından ‘hesap uzmanları kurulu’ ve ‘bankalar yeminli murakıplar kurulu’ geliyor. Her üç kurul da özel sektör-kamu dengesi üzerine kurulu, kamudan ayrıldıkları zaman üstadları kanalıyla özel sektörde iş bulmaya, bunun için de karşılıklı görüş alışverişi boyutunu abartarak çalışıyor. Bu üç kurul birbirleriyle ‘kamu yönetiminde egemenlik’ konusunda ciddi kavgalara girerken, çoğu kez karar aşamalarında ‘ülke menfaatleri’ yerine ‘kurul menfaatleri’nin öne çıktığı gözleniyor. IMF; piyasa ekonomisinin oturtulması açısından bu tür kurulların etkin olduğu alanları rehabilite edilmesini şart koşuyor. Haksızlar mı?
Niyet Mektubu aralık başında gitmiş olur
BANKACILAR, bürokrasiden daha doğrusu kurullardan gelen direncin kırılmasının şart olduğunu, bu ayın sonunda bu konuda yoğun temaslar yapılmasının beklendiğini söylediler. Amerika’daki hava ‘Türkiye’nin IMF’le yeni stand-by anlaşması için gereken niyet mektubunu Aralık’ın ilk 10 günü içerisinde vereceği’ yönünde. Bir bankacı, ekonomik programın Aralık başında AB’ye sunulmasının ardından, IMF heyetiyle son temasların yapılıp niyet mektubunun verileceğini söyledi. Aynı bankacı, ‘niyet mektubunun 17 Aralık sonrasına kalma ihtimali’nin ise olmadığı izlenimini aldığını kaydetti. Ancak 17 Aralık tarihine kadar niyet mektubunun IMF Yönetim Kurulundan geçip geçmeyeceği konusunda kesin bir şey söylenemiyor. Yani IMF yönetiminden geçmese bile, Türkiye’nin 17 Aralık’a kadar IMF’le yeni stand-by için gereken niyet mektubunu imzalayarak Washington’a göndereceğine kesin gözüyle bakılıyor.
TÜSİAD International’dan atak
TÜSİAD bünyesinde kurulan TÜSİAD İnternational atağa geçti. TÜSİAD İnternational Başkanı Aldo Kaslowski ve beraberindekiler geçtiğimiz Cuma günü ,Ankara’da bir dizi temaslarda bulundular. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile görüşen Kaslowski ile, temaslarının bitiminde sohbet imkanı bulduk.
‘Artık iş yapma zamanı geldi’ diyen Kaslowski, bakanlara her şeyden önce TÜSİAD İnternational’ı anlattıklarını söyledi. Bu oluşumun, dışarıda gerçek bir lobi faaliyetine ihtiyaç duyulması nedeniyle kurulduğunu kaydeden Kaslowski, hedef olarak seçtikleri ülkelerle ticaretin nasıl artırılacağı, karşılıkla yatırımların nasıl canlandırılacağı ve dengesiz ticaret hacminin düzeltilmesi konusunda temaslar yaptıklarını söyledi.
Hedef ülke olarak seçilen Hindistan, Rusya, Çin, Kore gibi ülkelerle ticaretin canlandırılması için neler yapılabileceği konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını belirtti.
Bakanlarla yaptıkları görüşmelerde ‘Türkiye’ye daha fazla yatırımın nasıl çekileceği’ konusu üzerinde ağırlıkla durduklarını kaydeden Kaslowski, İtalya’nın işadamları Federasyonu ile yaptıkları protokol sonucu 4. toplantının 13 Aralık’ta İstanbul’da yapılacağını, bu toplantı öncesi ‘Yabancılara Türkiye’de yatırım yapmaları için özendirici birtakım teşviklerin zeminin hazırlanması’ gerektiğini söyledi. Bakanlara 36 ildeki teşviklerin işlerliği olmadığını anlattıklarını, yabancı yatırımı çekmek için sektörlere göre daha kapsamlı bir teşvik paketinin hazırlanması gerektiğini söylediklerini kaydeden Kaslowski, Maliye Bakanı’nın kendilerine hak verdiğini ama öneri beklediğini söyledi. TÜSİAD olarak AB ülkelerindeki teşvikler konusunda bir çalışma hazırlayıp, yapılabilecekler konusunda bir rapor vereceklerini kaydetti.
Zaten Türkiye’de enerji fiyatlarının diğer ülkelere kıyasla çok fazla olduğunu, ulaşım gibi altyapı problemleri bulunduğunu kaydeden Kaslowski, ‘Dünyada yatırım için yer arayan muazzam bir sermaye var. Bunu kaçırmamamız gerektiğini, ne kadar çabuk hareket edersek o kadar iyi olacağını anlatmaya çalıştık’ dedi. Kaslowszki, Dışişleri Bakanı Gül ile AB müzakereleri konusunda da konuştuklarını belirtirken, Gül’ün ‘o kadar acele etmemiz gerekmiyor, hata yapmamız sözkonusu değil’ yanıtını verdiğini söyledi. Kaslowski, buna karşılık üçüncü eklerle gümrük birliği tür anlaşmaların geciktiğini bunların biran önce yapılması gerektiğini kaydetti.
Ekonomik ve Sosyal Konsey’in Avrupa’daki benzerleri gibi etkin, kurumsal bir yapıya kavuşturulması gerektiğini, bunu bakanlara anlattıklarını kaydeden Kaslowski, yabancı yatırımcılar açısından ‘hukuk güvencesi’nin çok önemli olduğunu söyledi. Yabancıların orta ve küçük ölçekli sanayilere geleceklerini ve buralarda kayıtdışının yoğunluğu nedeniyle haksız rekabete uğramaktan korktuklarını kaydeden Kaslowski, yabancı sermayenin gelmesi açısından da , kayıtdışı ekonominin mutlaka önlenmesinin önemini bakanlara anlattıklarını söyledi.