Washington'da hava pek hoş değil

WASHINGTON

WASHINGTON
'da topu topu üç gün kaldım ama ‘‘havaların pek hoş olmadığı’’nı söylemek için yeterli oldu.

Sadece ABD'yi esir alan ‘İsabel fırtınasından söz etmiyorum, Washington’da Türkiye'ye ilişkin siyasi havada pek hoş değil.''

Bu kısa süre içerisinde görüşlerini öğrendiğim Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye bakan uzmanlarından, yönetime yakın gözlemcilerden yansıyan hava hiç de olumlu değil. Herşeyden önce söylemek gerekir ki artık Türkiye'nin Irak'a asker gönderme işinin tamamlaması, en geç gelecek ay, yani Ekim'de bir kararın verilmesi gerektiğini kesin, hatta ‘‘keskin’’ bir dille söylüyorlar. Abdullah Gül'ün ABD ziyaretinde yumuşamış görünen hava, asker gönderme işi uzadıkça gerilmiş. Gül'ün bu ziyaretinde ne gibi taahütlerde bulunuldu bilmiyoruz, ama belkide üslup nedeniyle ABD tarafında yaratılan izlenim, ‘‘Türkiye'nin bu kez kararlı olduğu ve hükümetin kesin insiyatif koyacağı olmuş.’’ Bu nedenle eylül ayında, gerekirse TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağrılıp bu kararın çıkarılacağı yönünde bir beklenti oluşmuş. Şimdi işler uzadıkça kafalarda olan, ‘‘Acaba Türkiye dediğini yine yapmayacak mı?’’ yönündeki soru işareti giderek büyüyor. Bu da ister istemez, ‘‘Unutuldu’’ denilen, ‘‘Teskere olayı’’nı yeniden gündeme çıkarmalarına neden oluyor ve ‘‘eğer olmazsa bu ikinci olacak’’ deniyor.

Bu arada zaten giderek gerginleşen ilişkiler içerisine, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta TABA'da yaptığı konuşmada yer alan ‘‘İkiz kuleler’’ lafı, ‘‘Hazmedilmeyecek bir lokma’’ olarak, gelmiş oturmuş. Bu konudaki tepki Türkiye'ye, bildiğim kadarıyla bu kadarıyla yansımadı. Ama Washington'da Başkbakan Erdoğan'ın bu sözleri ve İran'a ziyaret girişimi oldukça büyük tepkilere yol açmış. ‘‘Olacak iş değil’’ diye eleştiriyorlar. Bence bununla da sınırlı kalmıyor, sanki, daha sert bir şekilde çıkarılıp masaya vurulacak, ‘‘Zamanı geldiğinde kullanılacak’’ unsurlar olarak hafızalara yerleşmiş gibi.

Bu arada Türkiye'nin ABD'den talep ettiği, ‘‘PKK-KADEK'in tasfiyesi’’ konusunda umut veren sözler söylenmiyor, hatta Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi için bunun ön koşul olmayacağı yönünde görüş belirtiyorlar. ABD'nin bu konuda samimi olduğunu, yine, ‘‘APO'nun Türk makamlarına teslimi ile örneklendiriyorlar.’’

Bu noktada verilmeye çalışılan hava özetle; ‘‘Biz sizden bir şey istemedik, siz Irak'a asker göndereceğiz dediniz, artık kararınızı verin.’’

ABD yönetiminin vermeye çalıştığı kadar, ‘‘Umursamaz’’ bir tavır içinde oılduğu, tabiki söylenemez. Bu üslupla verilecek kararı hızlandırmaya çalıştıkları görülüyor. ABD'nin gerek Irak'ta gerekse bölgede Türkiye'ye ihtiyacının devam ettiği ortada. Bu nedenlede hükümetin Irak'a asker gönderme kararı almaması halinde, ilişkilerin bıçakla kesilir gibi bitirilmeyeceği de, rahatlıkla söylenebilir. Ancak bir ara küllenmiş gibi görünen ‘‘güvensizlik’’in yeniden alevlenmeye başladığı da açıkça gözleniyor. Güven olmadan kerhen götürülücek bir ilişkinin artık yeni çatışmalara dayanıksız, her an kopabilecek bir ilişki olacağı açık.

Öte yandan ABD yetkilileri ‘‘Türkiye-AB ilişkileri’’ konusunda da pek umutlu konuşmuyorlar. ‘‘Biz bu konuda desteğimize devam edeceğiz ama’’ deyip, AB'nin Türkiye'nin istediklerini vereceğini sanmadıklarını söylüyorlar. Bununla belkide, ‘‘AB nedeniyle bizimle ilişkilerin sizin için ne kadar önemli olduğunu unutmayın’’ mesajı veriyorlar ama bence gözardı edilmeyecek bir bakış.

Kısacası; Türkiye-ABD ilişkileri belki kopacak noktada değil ama gerilmiş durumda. Bu havanının önümüzdeki günlerde istenmedik sonuçlarıyla karşılaşmaya başlayabiliriz. 8.5 milar dolarlık kredi anlaşması imzalansa hatta kongreden geçse bile, söylendiğini aksine kullanım, ‘‘Asker gönderme’’ye endeksli olacak. En azından IMF şartına bağlı olacak. Yakında başlayacak IMF görüşmelerinde ‘‘ABD desteği’’nin kalkmasının bile işleri ne kadar zorlaştıracağı da gözardı edilmemeli.
Yazarın Tüm Yazıları