TÜSİAD’ın kritik çıkışı

HER şeyden önce şunu söylemek gerekir ki; TÜSİAD’ın dünkü çıkışı sürpriz değildi.

Gerçekten önemli bir çıkıştı ama TÜSİAD bildiğimiz kadarıyla, bir süredir tabanından gelen talep doğrultusunda bu çıkışı planlıyordu. Yapılan açıklamaların ince ince, çeşitli süzgeçlerden geçerek oluştuğu ortada. Bu nedenle fevri bir çıkış olma ihtimali de yok.

Yani TÜSİAD’ın dünkü eleştirileri hükümet tarafından artık üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken eleştirilerdir.

TÜSİAD’ın erken seçim istemediğini açıkça ortaya koymasını bir samimiyet göstergesi olarak alıp, diğer eleştirilerini, eskiden olduğu gibi "Bunların düşünceleri, belli oyunun parçası" diye algılamasalar, bizce, hükümetin kendisi için de ülke için de iyi olur. TÜSİAD’cılar belki bu nedenle hükümetin her eleştiriyi kendilerine karşı bir komplo olarak görmesinin yanlışlığına değinmek zorunda kaldılar.

Aslında biliyoruz ki; hükümetin eleştirilere çok sert tepki vermesi, TÜSİAD gibi hemen hemen tüm sivil toplum kuruluşlarının yakındığı bir konu. Yerel odaların temsilcileri bile, özel sohbetlerde, yapılan herhangi bir eleştiriye karşı yöre milletvekillerinin hemen tepki gösterdiğini söylüyorlar.

Buna rağmen TÜSİAD’ın bu çıkışı yapması, gerekli uyarıları çekinmeden dile getirmesi, bizce alkışlanması gereken bir davranış. Bizce artık "aydın olmak ile aymaz olmak arasındaki farkı", ayağa yere basan, tüm aydınların kavraması ve uyarılarını yapmaları gerekiyor.

Çünkü gidişat hiç iyi değil. TÜSİAD toplantısında dile getirildiği gibi "Hem IMF çapası devam edip, hem AB perspektifi varken, diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla Türkiye’den çok daha fazla sermaye çıkışı olması"nı, kötü yönetimden başka bir şeye bağlamak mümkün değil. Diğer gelişmekte olan ülkelerin hiçbirinde "çifte çapa" olmadığını unutmayalım.

Bizce ekonomide yapılan çok fazla hata oldu. Sıcak para çarkları yağlayıp, sorunsuz dönmesini sağlarken, bozuk çarkları tamir etmek gerektiğini, sıcak para çekildiğinde çarklarda tamir edilmeyen parçaların sıkıntı çıkaracağını, dilimiz döndüğünce biz de dile getirdik ama hükümet, ekonomi yönetimi, bu eleştirileri dinlemedi.

Dinlemediği gibi, bir de elde edilen başarıların tümüyle kendi marifetleri olduğu yanılgısına düştükleri için sorunları küçümsediler. Cari açık diyenleri yine "kara gözlüklü" ilan ettiler. Bazı "her hükümetin yalakası akademik unvanlılar" kendilerini övüyor diye sahiden önemli bir iş yaptıklarını, artık rüştlerini ispat ettiklerini sandılar.

UZLAŞMASIZ YÖNETİLMEZ

TÜSİAD’ın laiklik uyarısı çok yerindeydi. Çünkü artık "liberal" oldukları için, özgürlükçü oldukları için AKP hükümetine destek veren, an azından "kösteklenmemesi gerektiğini" savunan kesimlerde bile, yaşam tarzları olan laikliğe bir tehdit görmeye başladılar.

Bizce AKP, daha önce gösterilen bu belirtileri anlamadı. Tüm ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de devletin güçler dengesi üzerine kurulu olduğunu ve uzlaşmaya dayalı yönetimin zorunlu olduğunu görmediler.

Belki demokrasi anlayışındaki kıtlık nedeniyle, devletin hükümet dışındaki tüm kurumlarıyla kavga etmekten çekinmediler.

TÜSİAD’ın ilk kez dile getirilen "devlet kurumlarında kadrolaşma" şikayetini de, işte bu çatışmadan kaçınmamanın, dengeleri bozmaktan çekinmemenin bir göstergesi.

Hükümetin TÜSİAD’ın bu çıkışına ne yanıt vereceğini bilmiyoruz. Ancak bizim tahminimiz o ki; bu kadar sıkıştığı bir noktada.

Hükümet eski fevri çıkışlarını TÜSİAD’a karşı göstermeyecektir. Ama ne olacağını az çok tahmin ediyoruz. Açıklama sahipleriyle özel görüşmeler, ya da bağlı bulundukları gruplarla istişareler yapılıp, ağır şeyler söylenebilir.

AKP Hükümeti şimdiye kadar eleştirileri susturarak işine devam etme yoluna gitti. Bu konuda kendilerine göre başarılı oldular. Bizce TÜSİAD’ın dünkü çıkışı artık eleştiriler konusunda AKP hükümetinin eskisi kadar rahat olamayacağını, artık uzlaşma gerektiğini göstermesi açısından da çok önemliydi.

TÜSİAD; ekonomide kötü gidişatın da siyasi tercihlerden kaynaklandığını gördü..
Yazarın Tüm Yazıları