TÜSİAD Başkanı ‘Konuşurken çekiniyoruz’ diyorsa...

NEDİM Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmaları üzerine, basın özgürlüğünün işadamı için de, işçi için de, toplumun her kesiminden vatandaş için de ihtiyaç olduğunu yazmıştım.

Bu nedenle basın ve ifade özgürlüğünü sadece gazetecilerin, yazarların savunmasının yetmeyeceğini, herkesin bu savunmaya katkı yapması gerektiğini söylemeye çalışmıştım.
Dün Habertürk Gazetesi’nde TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in konuyla ilgili demecini okuduğumda, ne kadar TÜSİAD’ın tümünü yansıtır bilmiyorum ama, en azından Boyner’in bu duyarlılığa sahip olduğunu gördüğüm için sevindim.
Aslında Boyner’in böyle düşündüğünü zaten tahmin ediyordum ama bu konuda yine açık açık konuşması, bence TÜSİAD ve işalemi için ciddi bir kazanç oldu.
Boyner olaya yine ilkesel yaklaşmış, sadece bugüne ait bir ilkeden değil, her dönem hayata geçmesi gereken bir ilkeden sözediyor. Farklı fikirlerde olmanın mesele olmadığını belirterek, “önemli olan benden farklı düşünenin düşündüklerini yazabilmesini sonuna kadar savunmaktır, demokrasi budur” diyor. Şu anda toplumda “neyi söylersem kimi kızdırırım?” korkusunun hakim olduğunu, “Türkiye ileri demokrasiye geçiyor” dediğimizi ama bu korkunun dayanılmaz bir korku olduğunun altını çiziyor. Bu korkunun medya içinde oto sansürü ciddi biçimde ateşlediğini, bu durumun 21. yüzyıla Türkiye’sine yakışmadığını vurgulayan Boyner, “Mesele şu ki; toplum olarak hepimiz kendimizi çok dikkatli konuşmak zorunda hissediyoruz. Bu bile yeteri kadar sorun. Konuşurken çekiniyoruz, dikkatli kelime seçmeye çalışıyoruz. Halbuki fikirleri rahat rahat dile getirebilmek en temel insan haklarından biridir. Türkiye’de bu ortam şu anda yok” şeklinde konuşmuş.
Böyle bir ortamın kalkması için herkesin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini kaydeden Ümit Boyner, hükümetin yanısıra, yargıyı da, medyayı da, STK’ları da göreve çağırıyor. Bence Boyner, gelinen korkutucu ortamı açıkca söyleyerek ve herkesi görevi çağırarak, zaten sorumluluğunu yerine getirmeye başlamış...
Demek istediğim tam da buydu; basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, sadece bizim için değil, işadamı için de, işçi için de, bu ortamda büyük pay sahibi olan politikacı için de gereklidir ve tüm kesimler bu ilkeyi savunmalıdır...
ANADOLU’DA BASKI DAHA BÜYÜK
TÜSİAD yani büyük işaleminin sözcüsü olan bir kurumun başkanı, “Konuşurken çekiniyoruz” diyorsa gerisini siz düşünün...
Şu kadarını söyleyeyim; Anadolu’da işadamları üzerindeki baskı çok yoğun. Bundan yaklaşık iki ay önce Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda yaptığım bir sohbet sırasında, bu baskıyı şahsen, ağır biçimde hissettim. Başkan Çetin Budak’ın davetlisi olarak gittiğim Oda Meclisi toplantısında, ekonomiye ilişkin görünümü kendi bakış açımdan anlattıktan sonra, sıra soru cevaplara geldiğinde yaşadıklarım, gerçekten ibretlikti. Yaklaşık 20 masadan, en ortadakinde yeralan 5-6 kişilik bir grup, Başkana dönerek, “Daha geçen gün her şeyin çok güzel olduğunu konuşmuştuk, şimdi böyle eleştirel konuşmaları niye yaptırıyorsunuz” dediler. Yetmedi, konuk olarak bulunduğum toplantıda aynı masadaki başka bir kişi “CHP ağzıyla konuştuğum” suçlamasında bulundu.
“Kendi ağzı olmayanların başka ağızlardan, hem de nezaketsiz biçimde konuştukları”nı söyledim ama anladılar mı, bilmiyorum. Tavırları ise daha çarpıcıydı; koca koca adamlar, “Liseli ergen delikanlı” tavrında, “buraların hakimi biziz” edalarında, bilinçli yıldırma çabasındaydılar. En ufak bir eleştiri ve aykırı sese tahammülleri yoktu ve başkalarının da tahammül etmemelerini istiyorlardı. Başkan dışında kimse çıkıp, “konuk” hatırlatmasında bile bulunmadı. Belki bu grup korkutma çabasında başarılı oldu, bulunamadılar...
Bu işadamları işler döndüğünde, eleştiri hakkı için ne diyecekler, acaba?
Yazarın Tüm Yazıları