TÜSİAD’a göre adı çıkan adaylardan hiçbiri ‘başmüzakereci’ olamaz

TÜSİAD, yeni yılın ilk mesai günü olan 3 Ocak günü Başbakan Tayyip Erdoğan’a bir mektup göndererek, müzakere sürecinde izlenecek yol ile saptanacak baş müzakereci, yardımcıları ve çalışma gruplarında çalışacak kişilerde gereken niteliklere ilişkin görüşlerini açıkladı.

TÜSİAD’ın yaptığı tanımlamalara göre, şimdiye kadar kamuoyunda baş müzakerecilik için adı geçen hiç kimse, bu görevi yürütecek niteliklere sahip değil. Aday ülke tecrübelerine bakıldığında baş müzakerecinin siyasi bir kişilik ya da teknokrat olabildiği hatırlatılan mektupta, Türkiye çapındaki bir ülkede ise en üst düzeyde bir siyasetçinin ‘müzakere heyeti başkanı’ olması, ‘baş müzakereci ve yardımcıları’ görevlerinin ise diplomat, bürokrat ve kamu dışından kişilere verilmesinin yararlı olacağı belirtildi.

TÜSİAD, baş müzakereci olacak kişinin, şu niteliklere sahip olması gerektiğini belirtti:

‘Baş müzakereci sorumluluğunu üstlenecek kişinin süreç boyunca sadece müzakere çalışmalarına odaklanması ve görevinde sürekliliğin sağlanması önemlidir.Baş müzakerecinin mesleki yaşamında İngilizce ve Fransızca bilgisi ve AB hukuku, ekonomisi ve siyasetine aşinalığı, AB ile sosyal ilişkiler deneyimi sahibi olması, teknik çalışmaları yürütecek kadro ile uyumlu çalışacak, akademik kişiliği kabul görmüş, kamu, özel sektör ve sivil toplum ihtiyaçlarını yakından izleyen uzlaştırıcı bir yapıda olması süreci başarılı kılacak önemli bir unsurdur.’

Görüldüğü gibi TÜSİAD’ın tanımladığı nitelikler oldukça ağır nitelikler ve şimdiye kadar baş müzakerecilik için adı geçen, özellikle bakanların hiçbiri, bu niteliklere sahip bulunmuyor.

AB’ye uyumun artık içselleştiği belirtilen TÜSİAD mektubunda, bu durum da gözönüne alındığında,‘Türkiye’nin mevcut kurumsal kapasitesinin ve çağın gereklerine göre yenilenmemiş bürokrasi anlayışının böylesine yoğun ve uzmanlık gerektirecek bir müzakere sürecini yürütmek üzere yeterli donanıma sahip olmadığı düşünülmektedir’ denildi.

AB ile müzakerece sürecinin başarılı bir şekilde tamamlanmasının önemine değinilen mektupta, bu tarihten sonra her türlü müzakere aşamasının ‘duygusallıktan uzak, akılcı ve gerçekci bir anlayışla’ sürdürülmesi gerektiği, bunun için de tarama sürecinin başarılı ve hızlı bir biçimde tamamlanmasının önemli olduğu kaydedildi.

SAYDAMLIK, HESAP VEREBİLİRLİK VE KATILIMCILIK

Katılım müzakerelerine ilişkin bu sürecin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini sağlayacak kurumsal alt yapının iyi tanımlanması gerektiği belirtilen mektupta, bu sürece ilişkin kamuoyunun ve ilgili tüm tarafların bilgilendirilmesine değinildi, bu doğrultuda, ‘saydamlık, hesap verebilirlik ve katılımcılık’ ilkelerinin ön planda tutulması istendi.

Katılım sürecinde ortaya çıkan kararların (müzakere tutumlarının) toplumun değişik kesimlerindeki karar alıcılar için yönlendirici olacağı hatırlatılarak, ‘Bu bakış açısıyla müzakerelerde karar süreci bilimsel bir temele dayandırılmalı, belirlenecek müzakere pozisyonları olabildiğince geniş bir toplumsal mutabakatla hazırlanmalıdır’ denildi.

Sürecin, ‘kapsamlı bir reform ve uzlaşmacı bir bürokratik kültür anlayışı’nı içerecek biçimde tasarlanması istenen mektupta, bazı aday ülkelerin kurumsal altyapılarını değişen hükümetlerle birlikte değiştirmek zorunda kaldıkları hatırlatılarak. ‘bu çerçevede teknik ve siyasi boyutların koordinasyonunu ayırmanın, daha etkin bir seçenek olacağı’ kaydedildi.

Üyesi olacağımız Avrupa Birliğinde karar alma süreçlerinin en belirgin özelliğinin ilgili tüm toplumsal kesimlerin sürece dahil edilme kapasitesi olduğu belirtilen mektupta, bu çerçevede özel sektör, sivil toplum örgütleri ve sosyal tarafların sürece katkısını azami düzeye çıkaracak bir altyapının kurulmasının önemine değinildi. Diğer aday ülke tecrübelerinin, müzakere süreci ilerledikçe kamuoyunda AB desteğinin azaldığına işaret ettiği hatırlatılarak, ‘Uyum sürecinden etkilenen kesimlerin sürecin içinde aktif olarak yer almaması, artan muhalefet nedeniyle hükümetlerin işini daha zorlaştırmaktadır’ görüşüne yer verildi.

TÜSİAD DA ETKİN KATILIM İSTİYOR

Mektupta gelinen aşama için Hükümete teşekkür edilirken, ‘TÜSİAD da sivil toplum örgütü olarak misyonunun temel bir aşamasını hayata geçirmiştir’ denildi. TÜSİAD olarak, bundan sonraki müzakere sürecinde Hükümet ve kamu kuruluşları ile ilişkilerini ‘AB standartlarında çoğulcu anlayışa uygun olarak, doğrudan yürütme kararında’ oldukları kaydedildi.

TÜSİAD’ın Avrupa özel sektörünün AB kurumlarında resmen temsil edilen UNİCE’nin tam üyesi olmasının, müzakere sürecinde ülkeye katkılar sağlayacağının altı çizildi.

TOBB’un talebinin yanısıra TÜSİAD da, süreçte etkin rol oynamayı talep etti. Başbakana gönderdiği mektubun sonunda TÜSİAD, UNİCE üyeliğine değinip, şu görüşlere yer verdi:

‘Geçmişte İsveç, Avusturya ve Malta gibi aday ülkelerin UNİCE üyesi olan kuruluşlarının kendi ülkelerindeki müzakere süreçlerinde yer almasına benzer şekilde, TÜSİAD’ın da Türkiye’nin müzakere heyetinde yer alması, AB standartlarında doğru, etkili ve ulusal çıkarlarımızla uyumlu bir girişim olacaktır.’
Yazarın Tüm Yazıları