Türkiye’de de artık bir ‘bütçe takipçisi’ var

BÜTÇE hakkı en önemli demokratik haklardan biridir. Tarihsel olarak halktan toplanan kaynakların harcanmasına ilişkin Kralın yetkilerinin sınırlandırılması mücadelesinde ortaya çıkmıştır.

İmkan olsaydı bütün iktidarlar sınırsız harcama yetkilerine sahip olmayı tercih ederlerdi. Bu tercih mutlaka ‘kötü niyet’ gerektirmez. Çoğu zaman iyi niyetlerle harcamalarda ipin ucu kaçar. Ama tarih, hesapsız harcamaların sonucunda ortaya çıkan maliyetlerin çok yüksek olduğunu ve geniş halk kesimleri tarafından üstlenildiğini göstermektedir.

Bunu keşfetmek için çok uzağa gitmek gerekmez. Ülkemizin iktisadi tarihi bunun kanıtlarıyla doludur.

Bütün ülkeler benzer süreçlerden geçmişlerdir. Çağımızda ‘mali disiplin’ ve bunun sağladığı istikrar ortamı bir ‘kamu malı’ niteliğindedir. Kamu tarafından ve genel toplumsal menfaatler açısından sağlanması ve korunması gereken temel bir politikadır’

Bu uzun alıntıyı Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) geçen hafta açıkladığı mali izleme raporunun ilki için yazılan ‘Başlarken’ adlı bölümden aldım...

Bütçe uygulamalarını izlemek, anlamak ve iktisaden anlamlandırmanın belli bir uzmanlık gerektirdiğini, sivil toplum örgütlerinin rollerinin de burada ortaya çıktığını kaydeden TEPAV’ın notunda, çağdaş ülkelerde bazı sivil toplum örgütlerinin bütçe uygulamalarını toplum adına izlemek, insanları bütçe uygulamaları hakkında bilgilendirmek/ bilinçlendirmek ve gerektiğinde kamuoyunu belli hükümet politikaları konusunda uyarmak gibi kamusal işlevi üstlendiği belirtildi. Bu gibi sivil toplum örgütlerine ‘bütçe takipçisi’ (budget watchdog) denildiği belirtilerek, ülkemizde de TEPAV’ın bundan sonra ‘bütçe takipçisi’ olma yolunda önemli bir adım attığı kaydedildi.

Bir kamu mali sisteminin üç temel işlevi olduğu belirtilerek, bunlardan ilkinin mali disiplini sağlamak, ikincisinin kamusal kaynakları stratejik önceliklere göre yönlendirmek ve üçüncüsünün de operasyonel verimliliği sağlamak olduğu kaydedildi.

Bunların birlikte düşünülmesi gerektiği belirtilen raporda ilk 5 aylık bütçe sonuçları üzerinden değerlendirme yapıldı (Bu değerlendirmenin hemen ertesinde 6 aylık sonuçlar açıklandı)

Genel olarak bütçe harcamalarının yapısına bakıldığında kalıcı harcama reformlarının yapılamamasının, bütçenin bir iktisat politikası aracı olma rolünü kısıtladığına dikkat çekilen raporda, düşen faiz harcamalarına rağmen bütçedeki faiz, personel ve sosyal güvenlik sistemine yapılan transferler gibi zorunlu harcamalarının toplamının arttığına vurgu yapıldı.

2005 yılı bütçesinin bir sosyal politika aracı olarak kullanımının maliye politikalarının kalitesi ve esnekliği açısından sorun yarattığı, hükümetin faiz dışı fazla (FDF) hedefine esas olarak gelir kanadında tercih ettiği politikalarla ulaşacağının anlaşıldığı, program tanımlı FDF’de geçen yılın performansının altında kalındığı belirtildi. Raporun sonuç bölümünde ise bütçenin 5 aylık uygulama sonuçları, maliye politikasındaki gelişmelerle birlikte şöyle değerlendirildi:

-Mali disiplin açısından bakıldığında, bütçe uygulama sonuçları ilk 6 ay için faiz dışı fazla hedeflerine ulaşılacağını göstermektedir,

-Ancak bu hedeflere ulaşılırken maliye politikasının kalitesi ve esnekliği konusunda önceki yıllarda karşılaşılan sorunların ilk 5 ayda da devam ettiği görülmektedir,

- Nitekim faizlerdeki ve borç stoku değişim hızındaki olumlu eğilimlere rağmen, bunun temel kamu hizmetlerine ayrılan kaynaklara yeterince yansıtılamaması bu durumun bir göstergesidir. Ocak-Mayıs döneminde bütçeden yapılan toplam harcamaların yüzde 84’ü esnekliğin olmadığı alanlara gitmiş bulunmaktadır,
- Bu gelişmelerin arkasında giderek artan sosyal güvenlik sisteminin açığı ve kamu personel sisteminin herkesçe bilinen sorunları yatmaktadır. Faiz ödemeleri azalmasına rağmen bu harcamaların toplam içinde artması, bütçenin bir iktisat politikası aracı olma etkinliğini ve esnekliğini azaltmaktadır.
Yazarın Tüm Yazıları