BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Erzurum’da çiftçilere yüklenmiş. Toplantıyı izleyen gazeteci arkadaşlar, taleplerin çok yumuşak bir üslupla dile getirildiğini ama Başbakan'ın çok kızdığını, hem kendilerinin hem de talebi dile getirenlerin bu çıkışa çok şaşırdığını söylediler.Başbakan çiftçiler için çok şeyler yaptıklarını, yapmaya devam edeceklerini kaydederek, gübreyi dışardan aldıklarının altını çizmiş ve ‘Doğrudan destek primini alıyorsunuz, mazot desteğini alıyorsunuz, hálá çiftçi çiftçi diyorsunuz. Bu millet yatıp kalkıp da sadece seni mi kalkındıracak? Biz devlet olarak halkımızın imkanlarını en iyi yönetme gayreti içindeyiz. Bir kesimi burada sübvanse ederken, bir diğer kesimi mahrum edemeyiz. Bu iş iyi yönetim işidir. Eğer, bunu başaramazsak ekonomide şu anda geldiğimiz noktaya gelemeyiz’ demiş.Başbakan'ın bu sözleri, üslubunu bir tarafa bırakırsanız, tümüyle haksız görülemez. Gerçekten de tarım kesimi diğer kesimlerden alınan paralarla sübvanse ediliyor. Ama bu çiftçilerin suçu değil... Bu, şimdiye kadar popülist politikalar uygulayan, tarımdaki yoğun nüfustan oy almak için, hesaba kitaba bakmadan çiftçileri sübvanse eden, hem de verilen paraların nereye gittiğini bilmeyen politikacıların suçu. Dünya kadar sübvansiyon verildi ama bu paraların büyük bölümü çiftçi kesimi yerine aracı kesime, daha çok da parti yandaşı olan aracı kesimlere gitti. Yani ‘tarım sübvansiyonu’ adı altında aracılar, yandaşlar sübvanse edildi.Tarım kesimine diğer kesimlerden gelir transferi yapılması normal. Politikacılar açık, şeffaf biçimde, ölçülebilir bir sistemle, bütçeden pay ayırarak tarım kesimini sübvanse edebilirler. Bu politikacıların ‘siyasi tercihidir’ ve haklarıdır. Kendileri bu tercihlerinin sonucunda tarım kesimi ve gelirini aldıkları diğer kesimlerden oy alma tercihlerine göre, bu kararı alabilirler.Burada yanlış olan ne verdiklerini bilmeden, halka da göstermeden bunu vermeleri... Yani en büyük sorun tarım kesiminin neredeyse tümüyle kayıt dışında olmasından kaynaklanıyor.Herkes biliyor ki; tarım kesiminin sağlıklı bir envanteri bile, ortada yok. Yani kimin ne ektiğini, ne kadar üretim yaptığını, ne kadar girdi kullandığını, ne kadarında sulama yapıldığını, tarım arazilerinin hangi büyüklükte ve kimin elinde olduğunu, tarım arazilerinin ne kadarının ekildiğini, kimin tarafından ekildiği bile bilinmiyor... Bu veriler devletin elinde yok. Doğrudan gelir desteği verilirken bu envanterin çıkarılması istendi ama bu ‘nakit para sübvansiyonu’ bile kullanılamadı, hala sağlıklı bir envanter oluşturulamadı.Tarım kesimi vergiden muaf. Politikacılar şimdiye kadar tepki çekeriz diye bu kesimi bilerek vergilendirmediler. Tarım kesiminden vergi almak ayrı, vergi sistemi içine almak ayrı, bunu biliyorlar ama yine de bu yola gitmediler.Öyle olunca tarım kesimindeki hareketler izlenemediği gibi, tarım kesimiyle ilişkili diğer kesimlerdeki hareketler de kayıtdışında kaldı Tarım kesiminin, daha doğru tarımda yaşayan nüfusun hala çok yoğun olduğunu gözönüne alırsanız, tarımdan kaynaklanan kayıt dışılığın ne kadar büyük olduğunu da düşünebilirsiniz.Kısacası; önce tarım kesimini kayıt içine almak lazım. Kayıt içine aldığımız zaman kime ne kadar verdiğinizi, kimin ne kadarlık gelire sahip olduğunu ne kadarını harcadığını öğrenebilirsiniz.Bütün bu veriler olmadan, tarım kesimi için plan yapmak da mümkün olmuyor. Üstüne üstlük tarım arazilerinin sanayileşmeye açılması., böylece tarımsal alanlarda yaşayan nüfusun değil ama tarımdan beslenen nüfusun genel nüfus içindeki payının düşürülmesi gerekiyor. Yani plan şart...Eğer bunlar yapılırsa, yani zor yol seçilip de kalıcı, kurumsal bir sistem kurulmaya kalkışılırsa çiftçinin karşısına çıkıp, ‘Ben şundan bu kadar para aldım, sana verdim’ diyebilirsiniz.Şu anda çiftçiye kızmak yersiz. Top çiftçide değil ülkeyi yönetenlerde...