REFERANDUMDAN çıkan sonuç ne olursa olsun, artık yoğun seçim ekonomisi döneminin başlayacağı kesin.
Genel seçimlerin mayıs sonu en geç haziran ayı ortasına kadar yapılacağı söyleniyor. Yani yaklaşık 9 ay sonra siyasi partiler için çok önemli bir sınav var ve partiler tüm kozlarını bu 9 aylık süre içerisinde kullanacaklar. O nedenle referandum sonuçları, bundan sonra uygulanacak ekonomik politikalar konusunda çok bir şey değiştirmeyecek.
Bu satırlar referandumun ilk sonuçları bile alınmadan yazıldı. Kısa dönemli piyasa hareketlerinin birbirine yakın “evet” ya da “hayır” sonucu çıkması halinde, etkilenmeyeceğini tahmin ediyorum. Piyasaların küçük farkla da olsa “evet” sonucunu satın aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. “Hayır” oyu çıkması halinde, belki küçük de olsa bozulmalar olabilir ama “evet” sonucunda bir şey değişmez. Ancak “evet” oyları yüzde 60’ın üzerinde olursa piyasalar abartılı biçimde olumlu tepki verebilir.
Piyasaların kısa dönemli tepkilerinin ötesinde, orta vadedeki kaderini belirleyecek olan ise Hükümetin genel seçimlere kadar uygulayacağı ekonomik politikalar olacak. Onun ne olacağı ise bence açık...
Piyasalar bundan sonra seçim ekonomisi uygulanacağını, yani orta vadede mali disiplinin zayıflayacağını biliyor. Bilmeyenler de, bayramın hemen öncesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mali Kural’la ilgili söylediklerinden, seçim ekonomisi döneminin geldiğini zaten artık anladılar.
Buna rağmen hemen tepki verirler mi derseniz, bence vermezler...
Her şeyden önce eylül sonu bilançoları adına tepki veremezler. Zaten kâr marjları son aylarda düşmeye başladığı için bankaların yüksek kâr rakamı yazabilmek için eylül sonuna kadar olumsuz haberleri algılayıp fiyatlamaları mümkün gözükmüyor. Eylül sonrası için ise bence gelişmelere bakacaklar.
Aynı durum Türkiye’de yatırım yapan fonlar için de geçerli. O nedenle piyasaların kısa dönemde seçim ekonomisi uygulanacağını, mali disiplinin gevşeyeceğini bile bile, bunları görmezden geleceklerini sanıyorum.
Buna karşılık seçim ekonomisinin orta dönemde Türkiye ekonomisinin zararına olacağı açık. IMF’nin de son Türkiye raporunda belirttiği gibi; piyasalar mali kuralın 2011 bütçesi için geçerli olamayacağını bile bile, bunu fiyatlamadılar. Daha önce mali kuralın hayata geçeceğini satın alanlar, olmayacağını ise satın almadılar. Ancak bu durum ilelebet süremez. Yani bir an gelip piyasaların gerçeği satın almaları kaçınılmaz olacak. IMF VE BAŞBAKAN’IN AÇIKLAMALARI
Referandum nedeniyle gerektiği kadar yankı bulmayan IMF’in Türkiye raporunda açık açık, “Mali Kural’ın gecikmesi halinde oluşan fırsat penceresi, yaklaşan genel seçimler öncesinde kapanacak ve Hükümetin mali disipline bağlılığına olan güvende zedelenme riski ortaya çıkacaktır” diyor.
IMF söylemin e göre tercüme edersek, şunu demek istiyor: Türkiye’nin krizden çıkışta öne geçme imkanı vardı, Mali Kural’ı erteleyip bu fırsatı kaybetti. Başbakan Mali Kural’a “Kendi içimizde IMF oluşturmamızın bir anlamı yok” şeklinde yaklaştı ve “Türkiye’nin yatırımlarla ayağa kalkması lazım. Bizim yapmamız gereken ülkede yatırımları süratle yapmak. Eğer biz yatırımlarda kısmaya kısıtlamaya gidersek ülkemizin kalkınma sürecini hızlandıramayız. Büyümeyi hızlandıramayız” şeklinde konuştu.
Bence bu sözler “bundan sonra seçim ekonomisi uygulayacağım” demekle eşanlamlı sözler. Mali disiplinin artık rafa kalktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu dönemleri ve sonra sında hâlâ çıkan faturaları, Türkiye daha önce de gördü...