Soğutmayla birlikte yeni teşvik sistemi de gerekli

YENİ hükümetin kurulmasının önümüzdeki hafta sonunu bulması bekleniyor. Yeni hükümetin ekonomide yapacağı işlerin başında, biran önce yeni organizasyonunu tamamlayıp, ekonomiyi soğutma tedbirlerine karar vermek gelecek. Ancak bununla yetinilmemesi gerektiği de açık.

Bir yandan ileriye dönük, kalıcı istikrarı getirecek önlemleri alırken, öte yandan Türkiye’nin mevcut üretim biçimini ve organizasyonunu yeniden gözden geçirmesi, artık zorun hale geldi. Cari açıkta yaşadığımız süreç Türkiye’nin mevcut üretim yapısıyla, yüksek ve kalıcı büyümeyi sağlayamaya cağını bir kez daha ortaya koydu. Bu nedenle Hükümetin önündeki en önemli görevlerden biri; ileride daha yüksek büyümeyi iç kaynaklarla sağlayabilecek yeni bir üretim yapısını oluşturmak olarak gözüküyor. Bunun en önemli aracı teşvik sistemi olacak.
Aslında çok daha önceden yeni bir planlama yapılması gerekiyordu ama fırsat kullanılamadı. Büyümeyi sağlayan özel sektör temsilcileri, 7-8 yıldır, küresel ekonomiye bağlı olarak içeride yüksek büyüme rakamları yaşanırken, bunu dile getirmişler ama hükümet dinlememişti. Uzun yıllar verimsiz olduğu açık iller bazında teşvik sistemi, sonunda değiştirildi ama yine de Türkiye ekonomisini önümüzdeki yıllara taşıyacak bir niteliğe dönüştürülemedi.
ÖZEL SEKTÖRLE BİRLİKTE YAPILMALI
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, daha 20 Mart 2006 tarihinde Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen vergi ödül töreninde şunları söylemiş:
“Bugün küreselleşme sürecinde Türkiye ekonomisi, ciddi bir dönüşüm yaşamakta. Ve bu dönüşüm, maalesef yönetilememekte. Uluslararası piyasaların, Türkiye’nin önüne koyduğu şartlar, üretim alışkanlıklarımızı kökünden etkilemekte ve bu neredeyse tamamen kontrolsüz seyretmektedir. Bunun en önemli yansımalarını, sanayi ara malı ithalatında görüyoruz. Bugüne kadar bize, ‘sanayi aramalı ithalatından korkmayın, zira bu, sanayi ihracatımızı artırmaktadır’ denirdi. Ancak rakamlara baktığımızda, daha önceleri doğru olabilecek bu önerinin, giderek yanlış hale geldiğini görüyoruz. 2001 yılında, sanayi ara malı ithalatının, sanayi ihracatında kullanımı, yüzde 96 seviyesindeyken, 2005’te bu rakam, 84’e düşmüş.”
Hisarcıklıoğlu, 26 Kasım 2007 tarihinde 6. Sanayi Kongresi’nde yaptığı konuşmada ise sanayi politikasının bir ayağının sanayicinin önündeki engellerin kaldırılması, diğer ayağının ise sanayicinin yüksek katma değerli faaliyetlere yönlendirilmesi olduğunun altını çizerek, “Bunun aracı kuşkusuz teşvik sistemidir. Teşvik deyince bazılarımızın aklına bitmeyen fabrika iskeletleri geliyor, biliyorum. Çünkü her faaliyetin teşvik edilmesinin, aslında hiçbir şeyin teşvik edilmemesi anlamına geldiğini dikkate almayan, karmakarışık bir teşvik sistemimiz vardı. Şimdi şeffaf, getirisi götürüsü ölçülebilen, performansı izlenebilen bir sistem kurmak zamanı gelmiştir. Bu sistemde sektörler değil; küresel pazarda bir boşluğu doldurabilecek, katma değeri yüksek olabilecek, yenilikçi faaliyetler teşvik edilmelidir” demiş.
Sadece TOBB değil, TÜSİAD da teşvik sistemiyle ilgili çok eleştiri yaptı. Başbakan sonunda razı olunca teşvik sistemi değişti ama hala küresel gelişmelere uygun bir teşvik sistemimiz hâlâ yok. Ar-ge teşviklerinin yararı görüldü ama daha geliştirilmesi gerekiyor.
Bence hükümet ekonominin geleceği için, hemen sonuç alamasa bile, yeni bir teşvik sistemini biran önce gündeme getirip, ciddi bir çalışma yapmak zorunda.
Hükümetin, bunu yaparken en büyük destekçisi özel sektör olacaktır. Ancak kendisini her uygulamasında alkışlayan yeni özel sektör kuruluşları yerine TOBB, TÜSİAD gibi köklü kuruluşları dinlerse, daha çok yararlanır. Görevde 10. yılını dolduran Hisarcıklıoğlu’nun 2001 yılı programına özel sektör desteğini sağlaması, AK Parti’nin IMF programından ayrılmamasını sağlayıp istikrarı koruması bile, ülke ekonomisine yaptığı katkının kanıtlarıdır. Önceden yaptığı bu uyarılar da, başımıza gelecekler için özel sektörün nasıl yol gösterici olabileceğini gösteren delillerdir.  Yeni teşvik sistemi, eleştiren ve konuşan özel sektörle birlikte yapılmalı.
Yazarın Tüm Yazıları