BAŞBAKAN Yardımcısı Abdüllatif Şener’in açıklamasına göre kuş gribi nedeniyle tavuk ve yumurta sektörlerine yapılacak devlet yardımının miktarı 53.2 milyon YTL.
Yani 53 trilyonluk liralık bir destek. Özellikle tavukçuluk sektörü, bu desteği de yeterli görmüyor.
Elbette sektörün durumu kötü, belli ölçülerde yardım gerekir ama bizce bu destek mümkün olduğunca piyasa koşulları içinde, devletin, yani halkın kesesine yüklenmeden yapılmalı.
Daha önceki yıllarda bu tür desteklerin başımıza ne tür işler açtığını gördük. Bankacılık krizinin maliyetini konuşurken hep "hortumcu banka sahipleri" dedik ama bu faturanın yarısının kamu bankalarından kaynaklandığın unuttuk. Kamu bankalarında da hortum çoktu ama oluşan zararın, halkın cebinden karşılanan paranın önemli bir bölümü de sübvansiyonlu kredilerden kaynaklandı. Yani piyasanın altında faizlerle sübvansiyonlu verilen kredilerden, Hükümetlerin sorunlu sektörlere aktardıkları paralardan, borçların affından kaynaklandı. Sadece dün açıklanan yardımlar nedeniyle, "eskiye döndük" demiyoruz ama bu desteğin başka sektörlere sıçrama tehlikesine de şimdiden dikkat çekmek istiyoruz.
Çünkü geçmişte de zor durumdaki sektörlere devlet desteklerinin ardından, başı sıkışan devlete "bize de yardım" diye koştu. Sonra "ona yaptık buna yapmasak olmaz" dendi, politikacılar kolayı seçip bol keseden dağıttılar ve 2001’de yaşanan krize kadar gelindi.
Devlet Bakanı Babacan "popülizme döneni tarih affetmez" diyor ama bu AKP Hükümeti’nin eskiye dönmeyeceğinin garantisi değil. Hele ki siyaset ısınıp, seçim yaklaşırken...
Örneğin tekstil sektöründen son günlerde kötü haberler gelmeye başladı. Lobisi de güçlü bir sektör olan tekstil sektörü yakında Hükümete "Bize de yardım" diye başvurursa şaşırmayın.
Zaten bu tür eğilimleri güçlü, başı sıkıştığında kurları düşman gösteren bir ihracatçı kesim var ve bu kesim sürekli olarak "AKP’nin payandası" görüntüsü vererek, pay kapmaya çalışıyor.
Özetle; tavukçuluk başka sektörlere devlet yardımlarının yolunu açmamalı, "Dikkat" diyoruz.
Bunun için, tavukçuluk sektöründe Hazine’ye yani halka yük olmayacak, piyasa ekonomisi içinde sigorta gibi mekanizmalar hemen devreye konmalı, başka talepler de önlenmeli.
BAĞIMSIZ KURUMLARI HAZIM SORUNU
Futbol Federasyonu seçimleri birçok açıdan ibretlik bir olaydı. "Özerklik"in yasa ile olmayıp, siyasetçilerin içine sindirmeleri gereken bir ilke olduğu, işadamı - bürokrat - politikacı üçgeninin her alanda işlemeye devam ettiğini gördük. İnsanın aklına "Çoğunluk iktidarı itibar kaybını göze alıp nasıl bu kadar taraf olabilir?" sorusu geliyor. Demek ki, politikacıların futbol piyasasını ele geçirmekten umduğu da bir sürü menfaat var, öyle değil mi?
"Tam saha pres"e rağmen AKP’nin karşı olduğu kazanması da birçok açıdan incelenmeli.
Ulusoy’a oy verenlerin ne kadarı Ulusoy’u içine sindirmişlerdi, ne kadarı "sırf tepki olsun" diye oy verdi. Hükümet olmasa Ayhan Bermek’e oy verecek, O’nu kendine yakın görenlerin ne kadarı inadına karşı tarafa geçti. Ulusoy’a oy vermeyi düşünen kaç kişi, "özel menfaatleri zedelenmesin diye Hükümetten gelen baskıya boyun eğip, Bermek’e oy verdi" belli mi?
Bizce ilkesel olarak bakıldığında, ne olursa olsun politikacıların, spordan da, ekonomideki gibi, artık elini çekmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıktı. Yani futbolda yaşanan olaylar, ekonomideki bağımsız kurumlarda yaşananlarla hemen hemen aynı. Bu teknik bir iş, uzmanlık isteyen bir sektör ve bağımsız düzenlenmesi, siyasi veya başka kaygıların işin içine girmemesi lazım. Eğer Hükümet kendi başına bıraksaydı, o zaman hizmeti yapacak kişiye oy verilecek, doğru konusunda sorumluluk sektörde olacaktı. Belki de Bermek’e yazık oldu
Şimdi ihale yasasında aynı şeyler yaşanıyor. Hükümet, 4 kez değiştirdi doymadı, hala ihale yasasını değiştirip, eskisi gibi, kamu ihalelerini istediği zaman, istediği kişiye vermenin yolunu açmaya çalışıyor. Bizce AB’den bu konuda sert bir tepkinin artık gelmesi gerekiyor.
İhale yasası değişiklik niyetinin aslında federasyon seçimleriyle de ilgisi var. Bir düşünsenize, daha esnek iş dağıtsa, Federasyon ya da başka seçimler için, hükümet daha fazla siyasi baskı uygulayabilir, istediğini yaptırırdı, değil mi? Bu, popülizm dönemine dönüş olmuyor mu?