Sayıştay dinleme kaydı otoriter anlayışın kanıtı

MAHKEMELERDEN nasıl kişiye özel kararlar çıkartılmak istendiğini, Yargıtay ve Danıştay’la ilgili atamaların nasıl yapıldığını, yargının bağımsızlığının hangi amaçla elinden alındığını ortaya çıkan dinleme tapeleriyle somut biçimde görme imkanımız oldu.

Haberin Devamı

Son olarak, yıllardır üzerinde durduğumuz Sayıştay denetiminin Hükümet tarafından neden istenmediğine ilişkin tahminlerimiz de dün ortaya çıkan dinleme tapeleriyle kanıtlanmış oldu. Tüm bunların ortak olarak gösterdiği gerçek şu ki; hükümet sistemi tümüyle kontrol edip, tek adama bağlı, istediğini istediği biçimde yapan kontrolsüz bir sistemi, yani otoriter rejimi kurmanın peşinde.
Bu çağda, küreselleşmenin hız kazanıp, dünyanın neredeyse tümünün tek pazara gittiği bu süreçte, hem de Batı ile eklemlenmesi zorunlu olan bir ülkede, böyle emelleriniz olur bu amacı uygulamaya kalkarsanız, ne olacağı belli...
Yani Türkiye’yi ne kadar oy alırsanız alın, özlediğiniz bu otoriter sistemle yönetemezsiniz, yönetmeye kalkıştığınızda, şu anda başınıza gelenler gelir. İyi ki de küresel gerçekler böyle, iyi ki ‘suyun akışı’nı unutmuyoruz, yoksa günlük gelişmeleri izlemeye çalışan herkes gibi, her an çıldırmanın eşiğine gelirdik.
Dünkü Sayıştay dinlemesinde duyduklarımın, hepsinin gerçek olduğuna inanıyorum. Çünkü dinlemenin taraflarından olan AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ve anlayışını iyi biliyorum. Kendisi Maliye’de istediği üst düzey görevlere gelememiş bir bürokrattır. Şimdi bürokrasiye yaptığı hakaretleri, kendisini tanıyanlar ibretle izlemiştir. Her Kabine değişikliğinde adı geçmiş ama bakan olamamıştır. Yani Bakan olabilmek için yandaş medyada Başbakanın hoşuna giden faiz karşıtı yazıları, bazen ismiyle, bazen isimsiz yazdırması, hep piyasa gerçeklerini reddeden, müdahaleci bir ekonomi anlayışı sergilemesi, işe yaramamıştır. Sayıştay denetimi ile ilgili söyledikleri de bu nedenle bana hiç şaşırtıcı gelmedi. Konuştuğu Başbakanlık özel kalem müdürü Hasan Doğan’ın ise açıkçası bu kadar yetkili ve etkili bir kişi olduğunu bilmiyordum. “Zihniyeti belli olmayan Sayıştay denetçisi bizim bakanımızı perişan edebilir” sözleri, Canikli’nin “Meclis’e bu raporlar gelse bizi parçalarlardı” demesine gönülden katılması, kendisinin Başbakana bağlı ve denetimsiz otoriter bir rejimin kurulması amacına uygun, seçilmiş biri olduğunu gösteriyor.

DENETİMSİZLİK YOLSUZLUĞU GETİRİR

Bu dinleme tapelerinin, temeldeki felaket tabloyu göstermenin yanısıra gözden kaçabilecek şu gerçekleri de ortaya koyduğunu söyleyebilirim. Hasan Doğan “Sayıştay’da adamımız yok mu neden direnmiyorlar” diye sorduğunda Canikli “hepsi adamımız ama mesleki taassup var” yanıtı veriyor. Belli ki bu hükümete her kuruma kendi adamlarını yerleştirmek de yetmiyor, herkesin kendilerinin istediği kararı militanca savunmasını, bürokratların kişiliklerinin olmamasını, mesleki ve teknik namus anlayışlarını yok etmelerini de istiyorlar. Bürokratken mesleki taassubundan yakınılan Canikli’nin şimdi bu sözleri sarfetmesi ise kişisel bir sorun.
Sayıştay denetimi halkın ödediği vergilerin nereye gittiğini, Meclis yoluyla dolaylı denetlemesi, şeffaflığın artması, demokrasinin şartı olmasının yanısıra uluslararası yükümlülüklerimizin de gereği. Gördüğümüz anlayış ise piyasa ekonomisine, yolsuzlukla mücadele anlayışına tümüyle ters. Başka bir deyişle bu dinleme tapeleri AB ile ilişkilerde de büyük sorun çıkarmaya aday.
Son dönemde ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, Sayıştay denetimi gibi demokrasi gereği kontrollerin olduğu bir sistemde, bu kadar büyük boyutlara ulaşmazdı. Sizce Sayıştay denetiminin “yürütmenin gücünü sınırlıyor” anlayışıyla engellenmesinin, neredeyse tümüyle yok edilmeye çalışılmasının nedeni de, kendiliğinden ortaya çıkmış olmuyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları