Piyasaların güveni kayboluyor

BANKALARIN hükümete ve ekonomi yönetimine karşı güveni giderek kayboluyor. Dün IMF heyetiyle birlikte yapılan toplantının gelişmeleri yönetmek, yeniden umut vermek için önemli bir fırsat olduğunu kaydeden bankacılar, bu fırsatın kullanılamadığını, aksine toplantı sonucunda piyasanın havasının daha da bozulduğunu söylediler.

IMF heyetinin olumlu mesaj vermek için çaba gösterdiği ancak Devlet Bakanı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın tavırlarının güven vermediği belirtildi. Her şeyden önce politikacıların, başta da Babacan’ın, Merkez Bankası politikaları konusunda artık konuşmaması gerektiğini kaydeden bankacılar, Durmuş Yılmaz’ın da işi geçiştirmeden, kendi açısından detaylı açıklamalar yapmasına ihtiyaç duyduklarını kaydettiler.

Dün piyasaların Babacan’ın enflasyon hedefinin değişeceği yolunda Brüksel’de verdiği mesajla zaten bozuk açıldığını kaydeden bir bankacı, toplantıdan sonra morallerin iyice bozulduğunu, bu zor dönemin iyi yönetileceği konusunda şüphelerin arttığını söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz’ın enflasyon hedefinin nasıl değiştirileceğini açıklamaktan öte, "enflasyon hedefini tutturacağız, gerekirse faizleri artıracağız" mesajı vermesi gerektiğini kaydeden bankacılar, bunun yerine işin geçiştirilmesinin ve Babacan’ın Yılmaz’a yöneltilen sorulara bile yanıt vermeye kalkışmasının, hiç de olumlu bir tablo olmadığını kaydettiler.

IMF’in faiz dışı harcamalara da sınır getirmesinin piyasalar tarafından olumlu karşılanması gerektiğini, bunun seçim ekonomisinin önüne geçilmesi anlamına geldiğini kaydeden başka bir bankacı, 3. ve 4. gözden geçirmelerin birleştirilmesinin de aslında olumlu olduğunu ama tavırlarıyla ekonomi yönetiminin bu olumlu demeçleri olumsuza çevirdiğini söyledi.

Piyasaların kötü olduğunu, fiyatların çok yükseldiğini ve işlem olmadığını kaydeden bir bankacı ise durumu şöyle özetledi:

"Ekonomi yönetimi süreci iyi yönetmesi gerekirken aksine kafa karıştırıyor. Bu kafa karışıklığı belirsizliğe yol açıyor. Bu da risk priminin artması anlamına geliyor"

Özellikle faizlerin yükselmesinin bankacılardaki telaşı artırdığını gözledik. Bundan iki hafta önce bir banka genel müdürüyle gidişatı konuşurken, "Ben faizler 16’ye doğru giderse telaşlanırım, yoksa kurlarla telaşlanmamıza gerek yok" demişti. Şimdi faizler 16’ye gidiyor, bankaların yurtdışındaki bağlantılarında kur ve faizlerde limitler var ve artık bunlar zorlanmaya başlıyor. Yani alarm sınırı geliyor...

İŞ ALEMİ KÖTÜYÜ KONUŞMAK İSTEMİYOR

Pazar günü Marmaris’teydik. Tekstil İşverenleri Sendikası’nın artık geleneksel hale gelen toplantı dizisinde, büyük tekstilcilerin sektördeki krizi konuştuğu oturumu yönettik. Hem toplantıdan hem yaptığımız sohbetlerden aldığımız izlenim şu ki; siyasi gidişat konusunda işalemi epeyce tedirgin ama bu telaşını yansıtmak istemiyor. Toplantıda Umut Arık’ın siyasi gidişat konusunda iş aleminin artık tepki vermesi gerektiğini, ülkenin kötüye gittiğini, işlerin de gideceğini söylemesi epey alkış aldı. Ancak bu toplantıda siyasetin konuşulmaması gerektiği konusunda sanki gizli bir mutabakat vardı ve tartışmalar boyutlanmadan durdu.

Son birkaç gündür konuştuğumuz bakanlarda da aynı tedirginliği görüyoruz. Dışarıya karşı panik havası vermemeye özen gösteriyorlar ama tavırlarıyla dalgın olduklarını, kafalarının çok daha başka yerlerde olduğu açıkça anlaşılıyor. Özel sohbetlerde "işin bu kadar gerilmemesi gerektiğini" ve kendi sorumluluklarını da açıkça itiraf ediyorlar. Ama hemen hepsi Başbakan’ın sadece Abdullah Gül’e danışıp kimseyi dinlemediğini söylüyorlar.

İş alemi temkinli, kötü bir şey olmasını hiç istemiyor ama siyasilerde aynı sorumluluğu gördüğümüzü söylememiz mümkün değil.

Bankacılar piyasadaki kötüleşmede henüz siyasi gerginliğin bulunmadığını, bu gerginliğin artıp, piyasalar yansıması halinde durumun çok daha kötü olabileceğini söylüyorlar.

Ekonomi yönetimi ise tümüyle telaş içinde. Bu telaş piyasaya da artık yansıyor.

Kısacası; yol ayrımındayız. Bütün kazanımların kaybedilmesi tehlikesi var.
Yazarın Tüm Yazıları