Piyasadaki düzeltme ise iyi bile olur ama

GEÇEN hafta Perşembe günü başlayan piyasadaki yabancı çıkışı dün de devam etti.

Bankacılar oldukça yüklü satışlar olduğunu ancak ‘müşterinin kuvvetli olduğu bir döneme denk geldiği’için, bu satışların etkisinin çok büyük olmadığını söylüyorlar. Yani, bankacılar piyasadaki hareketi daha çok ‘bir düzeltme hareketi’ olarak görme eğilimindeler.

Eğer bu bir düzeltme hareketi ise, bizce iyi bile olur. ‘Piyasalar, Merkez Bankası’nın yüklü alımlarına rağmen, yapamadığını yaptı ve kurda düzeltme başladı’ deniyor ya... İşte zaten olması gereken de, dalgalı kurun anlamı da bu değil mi? Piyasalar gerekli tepkiyi veriyor.

Merkez Bankası’nın müdahalelerinin bu düzeltmede rol oynamadığını söylemek ise, elbette ki yanlış olur. Merkez Bankası, yüklü döviz alımlarıyla dövizdeki fazlalığı emdiği için, yabancılar döviz almaya başladığı zaman etkisi görülüyor. Hiç almamış olsaydı etki bu kadar olmazdı. Ama, konjonktür olarak başka döviz girişinin olmadığı, diğer unsurların da iyi olmadığı bir döneme denk gelip de, yabancılar bu yüklü alımları yapsaydı yani akım tek yönlü olsaydı, o zaman da kurlardaki oynama daha fazla olurdu.

Tek yönlü hareket büyüseydi, o zaman da yine Merkez Bankası’nın aldığı o yüklü dövizlere iş düşer, yukarı doğru aşırı hareket de törpülenmeye, dengelenmeye çalışılırdı.

Özetle; eğer bir düzeltmeye neden olacaksa, yabancıların son dönemde başlattıkları hareket Türkiye ekonomisi açısından faydalı bile olacaktır.

Herkes biliyor ki; geçen haftaki döviz kuru, İMKB’de işlem gören hisse senetlerinin fiyatları, ekonomideki mevcut parametrelerin doğal bir sonucunu göstermiyordu. Yani ekonomik göstergeler ve konjonktür, bu kadar ‘iyi sonuç ’verecek kadar toz pembe değildi...

Şimdi parametrelerin gösterdiği gerçek değerlere doğru bir hareket başladı. İşte bu anlamda bir düzeltmeden sözediyoruz. Ancak bu değerlerin ne olması gerektiği konusunda tahminlerin çok değişik olduğunu ve bir mutabakat bulunmadığını da söylememiz gerekiyor.

Sürekli olarak, bu düzeltme hareketinden ‘eğer’ diye söz etmemizin nedeni ise, bu hareketin devam edebileceği konusunda şüphelerin bulunmasından kaynaklanıyor.

Bankacılar da, boyutları fazla büyümediği takdirde, bu hareketi olumlu bile buluyorlar. Aslında bankacıların bir süredir böyle bir hareket beklediğini bile söyleyebiliriz.

AB’DEN KÖTÜ

HABERLER GELİRSE

Bankacıların korkusu bu düzeltme hareketinin, başka kötü haberlerle birleşmesi . O zaman hareketin düzeltme olmaktan çıkıp, ‘bozulma’ya dönüşmesinden endişe ediyorlar.

Çünkü onlar da, şimdiye kadar tepki vermeseler de biliyorlar ki; IMF’le hala mutabakata varılamaması, daha doğrusu 1. gözden geçirmenin ertelenip ne zaman gerçekleşeceğinin belli olmaması, ekonominin geleceği açısından bir soru işareti. Bunun da ötesinde mali disiplinde gevşeme olduğunu, popülizm kokularının her geçen daha fazla geldiğini onlar da görüyor. Ancak şimdiye kadar bu kötüleşen göstergeleri, ‘karları azalmasın’ diye, görüp, duyup kulak ardı etmeyi tercih etmişlerdi.

Bizim söylediğimiz de oydu ki; piyasanın kötü haberi algılamaması demek, hiç algılamayacağı demek değildir. Zamanı gelince, bu haberler satın alınmaya başlar...

İşte şimdi öyle bir döneme giriliyor. Daha doğrusu düzeltme hareketini kötü haberler takip ederse, eski kötü haberler de bunların üstüne satın alınmaya başlanabilir.

Örneğin yabancıların çıkışında da önemli rol oynadığı gözlenen Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerinin engellenebileceği korkusu. Bu nedenle piyasa şimdi gözünü 1-2 Eylül’de yapılacak AB Dışişleri Bakanları toplantısı ve onun öncesi hazırlık yapılması amacıyla 25 Ağustos’ta yapılacak büyükelçiler toplantısı (Coreper) na çevirmiş durumda.

Buradan gelecek kötü haberler, bu düzeltme hareketinin boyutunu çok artırabilir.

Bizce Hükümet buradan kötü haber gelme ihtimaline karşılık, Eylül’de TBMM’yi çalıştırıp IMF için gereken yasaları biran önce çıkarma zorunluluğunda bile kalabilir...

Kısacası; bu bir düzeltme ise eskisinden iyi, eğer değilse işimiz o zaman zor...
Yazarın Tüm Yazıları