Özal ve Erdoğan'ın bürokrasiye bakışları

AKP Hükümeti bürokraside giriştiği radikal değişikliklere devam ederken, eski bürokratları karalamaya da başladı. Eski BDDK Başkanı Akçakoca'nın evine yapılan ‘‘polis baskını’’ ve THY'nin yeni yönetiminin eski yönetimi suçlamaya ve karalamaya dönük demeçleri iki çarpıcı örnekti.

Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘‘Benden olan, olmayan ayrımı yapmadığını’’ söylüyor ama yapılıyor. ‘‘Çok hızlı öğrenen bir kişi’’ olduğu için, aslında bazı eskiden kalma bürokratların başarılarını görüyor ama buna rağmen bunları değiştirip, her kademeye partiye yakın olduğu bilinen kişileri getiriyor. Bu da, ‘‘atamalar belki de Başbakan tarafından yapılmıyor’’ gibi başka kaygıların varlığını akla getiriyor. Zaten bir süredir Ankara'da, bürokrasiye yapılan atamaların parti merkezinde kararlaştırıldığı ve atamaların ‘‘parti koalisyonunu oluşturan dini gruplara eşit dağılım suretiyle yapıldığı’’ yolunda, çok yoğun spekülasyonlar var. Örneğin THY'de, genç yaştaki bir daire başkanının önünde genel müdür yardımcıları, yönetim kurulu üyelerinin önlerini iliklediği söyleniyor ve ‘‘Bürokrasideki konumuna bakılmadan, kim önde namaz kıldırıyorsa onun sözü geçmeye başladı’’ deniliyor. Bu durum başka kurumlarda da var...

AKP'nin büyük çoğunlukla iktidar olması, hep ANAP'ın ilk dönemiyle kıyaslanmasına yol açtı. Kendisi o dönemi beğenmiyormuş ama Erdoğan, Özal'ın Başbakan olduğu dönemdeki birikim ve deneyimine sahip olmadığını herhalde, biliyordur. Özal iktidar olduğunda ne yapacağı belliydi ve adım adım hepsini uyguladı, kısa dönemde Türkiye'nin çehresini değiştirdi. Erdoğan ise başta ekonomi olmak üzere, her yönden birikim eksikliği ile işe başladı. Karizmasıyla bir süre işi götürdükten sonra, ülkenin gerçeklerini görüp ona göre iş yapmaya başladı. Şu anda ekonomideki olumlu havanın tümüyle, ‘‘önce rest çekip sonra tümüyle uyduğu IMF programına bağlı olduğunu’’ herhalde kendisi de görüyordur. Şansı, bunu görmesi oldu.

Erdoğan artık bürokrasi konusunda da Özal'ın döneminden dersler almalı.

Özal'ın çoğu bürokrat bir ekibi vardı ama diğer kademelerde köklü değişikliğe gitmedi. Özal kendi vizyonunu, perspektifini ortaya koydu ve buna göre çalışan bürokratlar görevde kaldı. Özal, çalıştığı bürokratların sadece teknik ve yönetici olarak birikimlerini, becerilerini gözönünde bulundurdu. Özal'ın partisinde de dini grupların ittifakı vardı ama hiçbir zaman bu saik atamalarda rol oynamadı. Birçok sosyal demokrat görüşlü bürokrat üst düzey göreve getirildi. Hatta ‘‘prens’’lerin çoğunu önce alt kademelerde çalıştırdı. Şimdi tersi yapılıyor.

KOZLU'YA YAPILANLAR

Bu ülkede yetişmiş insan gücü, hele dünyayı bilen, teknik ve yöneticilik birikimleri güçlü, deneyimli kişiler o kadar fazla değil. Bunları harcamak ‘‘ülkeye zarar vermek’’le eşanlamlı.

Akçakoca bunlardan biriydi. THY Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu'nun suçladığı THY eski Yönetim Kurulu Başkanı Cem Kozlu ve Genel Müdürü Yusuf Bolayırlı da ...

Bildiğimiz kadarıyla Başbakan Erdoğan da Kozlu'yu iyi tanıyor ve Türkiye'nin yetiştirdiği ender teknisyenlerden, düşünce adamlarından olduğunu, takdir ediyor. Buna rağmen bu suçlama niye?

Kozlu, yeni yönetimin açıkladığı bir çok rakamın doğru olmadığını, TBMM Komisyonu'na yanlış bilgi aktardığını söyledi. Her türlü krizin yaşandığı dönemde yapılanların övülmesi gerekirken yerilmesini anlamadığını kaydedip, ‘‘11 bin çalışanın eseri olan bu başarı tablosunun görevdeki bir genel müdür tarafından gölgelenmeye çalışılması THY tarihinde ilk kez yaşanmaktadır’’ diye, isyanını dile getirdi. Haksız mı?

Siyasi irade güçlüyse ve ne yaptığını biliyorsa, bürokratı değiştirmez, çalıştırır, verim alır. Yönetimler kendileri başarılı olamadıkları zaman eskileri karalama gereği duyarlar. Bu eğilim Hükümetler için de geçerlidir, şirketler için de... THY yönetimi tüketicilere sorsun, başarılı mı?
Yazarın Tüm Yazıları