MERKEZ Bankası’nın dün yaptığı yarım puanlık indirim konusunda bankacıların yorumları farklı. Bu kararın ardından açıkladığı mart ayı enflasyonu ve görünüme ilişkin raporla, Merkez Bankası yönetimi, neden temkinli davrandığını da açıkca ortaya koydu.
Herşeyden önce Merkez Bankası önümüzdeki dönem enflasyonun kıpırdanmasından korkuyor. Şu anda büyümenin yavaşladığını, iç talepteki durgun seyrin devam ettiğini kaydeden Merkez Bankası, yılın ikinci yarısında içtalepte bir kıpırdanma bekliyor.
Merkez Bankası’nın ileriye dönük risk olarak gördüğü önemli unsurlardan bazılarının enerji fiyatları ve uluslar arası likidite sıkışması olduğu da raporda açıkca yeralıyor.
Merkez Bankası temkinli tutumunu sürdürürken, söylemiyor ama ‘ileride faizleri artırmak zorunda kalmak istemediğini’ de açıkca ortaya koyuyor.
Kimi bankacılar bu dönemde yarım puanın yerinde bir indirim olduğunu belirtirken, bazı bankacılar da Merkez Bankası’nın daha fazla indirim yapabileceğini, ürkek davrandığını söylüyor. Bu bankacılara, ileride yurt dışı piyasalardan kaynaklanan likidite sıkışıklığı tehlikesini hatırlatınca ‘Eğer yüklü döviz çıkışı olursa zaten dövizi de faizi de tutamazsanız ki... Yani o zaman zaten faizler çıkarılmak zorunda kalır, yarım puan indirim yaparak bununu önüne geçmiş olamazsınız’ yanıtını alıyoruz.
Bu görüşe karşılık, sayıları az olsa da, Merkez Bankası’nın yarım puanlık indirimini bile ‘iyimser’ bulan bankacılar da var.
Merkez Bankası bu kararıyla aslında ‘orta yerde’ durduğunu göstermiş oldu. ‘İçtalep tekrar canlanabilir’ noktasında bulunan Merkez Bankası yönetimi, kaydedilen gelişmelerin da hakkını vermek istedi ve orta yolu bulup, yarım puan indirimle yetindi.
Raporda, yılın son çeyreğinde istihdam ve reel ücretlerdeki artış eğiliminin yanı sıra verimlilik artışında yavaşlama gözlendiği belirtilerek, birim ücretlerin bugün itibarıyla bulunduğu seviyelerin, 2005 yılı enflasyon hedefi açısından önemli bir risk oluşturmadığı kaydediliyor. Kamu tüketim harcamalarının son çeyrekteki hızlı artış oranı da dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
2005’te toplam talebin program projeksiyonlarıyla paralel bir seyir izleyeceğinin tahmin edildiği belirtilen raporda, ‘2004 yılının ilk yarısı ile kıyaslandığında ortaya çıkan göreli yavaşlama ekonomik durgunluk olarak algılanmamalıdır; bilakis, uzun dönem sürdürülebilir büyüme hızlarına geri dönüldüğü için sağlıklı bir gelişme olarak değerlendirilmelidir’ denildi.
Yıl sonu enflasyonuna dair geçmiş dönemdeki temkinli-iyimser duruşunu korumakla beraber, son bir ay içinde yayımlanan veriler ve dünyadaki gelişmeler ışığında, ‘orta vadede ihtiyatlı olunması’ gerektiğini düşündüğünü belirten Merkez Bankası, para politikası kararları açısından yapısal reformların yanında birim maliyetler, iç talep ve uluslararası likidite koşullarının seyrinin de yakından takip edileceğini açıkladı.
IMF’yle tek sorun teşvik
HAFTA ortasında Devlet Bakanı Ali Babacan ve ekonomi bürokratları, IMF-Dünya Bankası bahar toplantıları için ABD’ye gidecekler. IMF Heyeti’nin gidiş tarihi ise henüz belli değil ama Babacan’la birlikte geri dönmeleri beklenebilir. Dün itibariyle çalışmalarının bitirilemediği, hálá bütçe rakamları üzerinden geçildiği, bu arada IMF’in mevcut yatırımlara teşvik verilmemesi görüşünü tekrarladığı belirtiliyor. Ancak Başbakanın bu konudaki direnci nedeniyle ortayol aranıyor ve büyük ihtimalle bu ortayol ‘30 kişiden fazla işçi çalıştıran işletmelere teşvik’ olarak belirlenecek.
Babacan’ın gitmeden önce bu konuda Başbakanın onayını alıp gitmesi gerekecek gibi.
Tahminimiz o ki; Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, Washington’da niyet mektubunu imzalayıp, IMF’e verecekler.
Keşke en azından mevcut yatırımlara teşvik verilmeyip, sistem iyice karıştırılmasaydı...
Umarız artık IMF anlaşması, öyle ya da böyle, daha fazla uzamaz...