MERKEZ Bankası Para Politikası Kurulu, pazar günü ikinci olağanüstü toplantısını yapacağını açıkladı. Bu piyasalar için sürpriz bir karar oldu.
Bizce beklendiği gibi, iki üç bankacı istedi diye, Merkez Bankası yeniden faiz artırımına giderse piyasaları yumuşatacağına, aksine iyice telaşlandırır. Yani yeni bir faiz artırımı kesinlikle piyasaların düzeltilmesi için çare olamaz. Aksine daha da zarar verebilir.
Buna rağmen kurulun olağanüstü toplantı yapmasını doğru buluyoruz. Bu toplantı açıklaması bir panik havasını körüklese bile, bu toplantıda alınacak güçlü kararlar ve yapılacak açıklamalar pazartesi günü piyasaların çok daha sakin açılmasını sağlayabilir.
Bizce şu anda yapılması gereken en önemli şey piyasalara güven vermektir.
Dün yapılan döviz müdahalesi piyasalar tarafından "ürkek, korkak" gibi kelimelerle tanımlandı. Bankacılar yabancıların bu ürkek tavrını gördükçe çok daha agresif olduklarını, daha hızlı çıktıklarını söylüyorlar.
O zaman yapılacak iş bellidir. Merkez Bankası daha önce de dediğimiz gibi; hangi risk karşısında ne yapacağını, enflasyonda bir sapma olduğu takdirde ne yapacağını açık açık, tüm detaylarıyla kamuoyuna açıklamalıdır.
Bu da yetmez artık aktif olarak hareket geçtiğini göstermelidir. Yani döviz satış ihalelerine başlayacaksa bunu kararlaştırıp, artık harekete geçmelidir. Aslında döviz ihalesi için kurulun toplanmasına da gerek yoktur ama...
Kısacası; Merkez Bankası bir güven atağına başlamalı. Dışarıdaki hareket ne olursa olsun. Hükümetin tavrı ne olursa olsun, piyasalar kaybettikleri Merkez Bankası güvenini yeniden sağlamak zorunda. Merkez, piyasalara ileriye dönük olarak yeniden banchmark olmalı, piyasalar Merkez’e güvenmelidir.
Piyasaların şu anda en büyük ihtiyaç duyduğu şey güvendir ve güveni vermek için hálá en uygun kurum Merkez Bankası’dır. Merkez’in artık "AKP hükümetinin itibarı"nı filan düşünme lüksü kalmamıştır. Merkez Bankası bağımsızlığını ispatlamalı, ne risk görüyorsa, ucu nereye gidiyorsa bakmadan, kararlı bir tutum takınmalıdır. Bunu yaparken hükümetin, bakanların destek mesajları vermemesi de bizce çok daha hayırlı olacaktır.
İSTİKRARSIZLIK HERKESİ YIPRATIYOR
Daha geçen hafta "ben piyasadakilere yapacağımı bilirim" diyen bakanlar, piyasanın bildiğini yerine getirmeye başladılar.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Devlet Bakanı Ali Babacan’ın stopajla ilgili basın toplantısını izleyen arkadaşlar, bakanların moralinin çok bozuk olduğunu, titrediklerini, toplantıya giren bürokratların ise çok daha kötü durumda olduklarını anlattılar.
Dün iki bakanın gazetelere yansıyan fotoğrafları bizce ruh hallerini zaten çok iyi yansıtıyordu.
Ekranlara, fotoğraflara yansımayan, arkadaşların aktardıkları izlenimler ise daha kötüydü.
Şimdi bir sürü insan, "ben demiştim" havasını atmaya çalıyor, bir kısmı ise bu havayı atmak için bahane kolluyor. Açıkça söyleyelim ki; uyarıları nedeniyle bu ruh haline girmeye hakkı olan kişilerden biri olarak kendimizi görsek de, böyle bir durumda değiliz.
Hükümet her şeyden önce şunu görmeli ki; gelinen aşama nedeniyle, yani kötüye gidişten birkaç spekülatör dışında sevinebilecek kimse olduğuna inanmıyoruz.
Çünkü bu işten, yani istikrarsızlıktan herkes kaybediyor, bu süreç herkesi yıpratıyor.
Bunu şunun için söylüyoruz ki; artık hükümet ve üyeleri, hatta bürokratları, "herkes bize düşman" paranoyasını bırakıp, herkesin bu işten zararlı çıkacağını yani kimsenin bilerek işi kötüleştirdiğini düşünmemelidir. Gerekirse, partizanlıkla atanan, deneyimsiz, krizi yönetmek yerine panik yaratan bakan ya da bürokratları da değiştirebilmelidir.
Şimdi tarikatına, aidiyetine bakmadan işi kim biliyorsa ona danışmak, görüşünü almak zamanı. Bu anlayış eksikliğinin, gelinen noktadaki payı da göz ardı edilmemeli.