AKP Hükümeti, Merkez Bankası’nın ne anlama geldiğini, neden bağımsız kalması, siyasi irade ile nasıl bir ilişki içinde olması gerektiğini, hálá anlamış değil. Financial Times Merkez Bankası Başkanlığı için kriterin "eşi türbanlı" olmasını konu almış.
Halbuki Türkiye’nin Merkez Bankası bilimsel yaklaşımıyla, uygulamalarıyla, enflasyonla mücadelesi ve bağımsızlığı ile dünyada gündeme gelmesi gerekiyordu. Son yıllarda bu yolda emin adımlarla gidiliyordu. Ama AKP bu olumlu gidişatın önünü kesti. Yani hem Merkez Bankası’nın imajına, hem de ekonomiye kötülük yaptı.
Peki, bu tartışmalar neden bu hale getirildi? Her şeyden önce rasyonel davranış, Süreyya Serdengeçti’nin yeniden atanmasını gerektiriyordu, ama AKP siyasi davrandı ve bu atamayı yapmadı. Bunun da ötesinde Serdengeçti’ye bir teşekkürü bile çok görüp, YTL üzerindeki imzalarını silebilmek için TL operasyonunu öne çekmeye çalıştıkları izlenimini verdiler.
Bu atamayı yapmadılar bari piyasaların, ulusal ve uluslar arası ekonomi çevrelerinin saygı duyduğu bir ismi getirselerdi ve bunu doğru dürüst, adabıyla yapsalardı. Bunu da yapmadılar.
Artık iyice açığa çıktı ki; Başkanlığa yapılacak atama için AKP kendi içinde de görüş birliği içinde değil. Erdem Başçı’yı Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve Devlet Bakanı arkadaşı Ali Babacan istiyor ama ekonomiyle ilgili diğer bakanlar ve Başbakan bu işe sıcak değil. Başbakan bir şey söylemezken, Gül’ün sürekli demeç vermesi bu ayrılığı gösteriyor.
Peki, Başçı bu koltuğu doldurabilecek birisi mi? Eşinin türbanını bir yere bırakın, bizce yönetici olarak böyle bir sorumluluğu üstlenmeye hazır olmadığı, açıkça anlaşıldı.
Hem kurum içinde giriştiği acelecilik, hem hukuka aykırı denmesine rağmen yaptığı tasarruflar, görev paylaşımının nasıl yapılacağını bilmemesi, hem de kendisi ve ailesinin tutumu, acemiliğini ortaya çıkardı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başçı’yı onaylar mı bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki; Babacan’ın götürdüğü Başkan ve Başkan yardımcılığı atamaları hakkında AKP içinden bile, Cumhurbaşkanına jurnaller gidiyor.
Yani parti içinden Başçı’ya destek değil, tam tersine köstek var. Örneğin, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın Başkanlık için Banka Meclisi Üyesi İbrahim Turhan’ı istediği, bazı AKP’lilerin de buna destek verdiği söyleniyor. İbrahim Turhan’ın başkan Yardımcığı için ismi Cumhurbaşkanlığına çıkmıştı ama dün Vatan Gazetesi’nde yeralan Turhan’ın görüşlerini okuyunca, herkes gibi biz de korktuk.
AKP İÇİNDEKİ TEPKİ BABACAN’A
Bu tartışmalar ortaya çıkardı ki, Süreyya Serdengeçti, görevden ayrılan başkan yardımcıları ile birlikte, bir dengeyi koruyor ve gözetiyorlardı. Bu denge bozulunca, daha önce atanıp kurcalanmamış isimler şimdi kurcalanmaya başladı ve foyaları açığa çıkmaya başladı.
Bu işlerin ne kadar hassas olduğunu AKP buna rağmen anlamadıysa, o zaman iş daha da kötü.
Böylece hem Merkez Bankası’na hem de örneğin Erdem Başçı gibi kendi adamlarına da haksızlık ettiler. Bu göreve hazır olmadığı ortaya çıkınca hedef tahtasına döndü. Şimdi eğer Başkan olmazsa, Başçı nasıl başkan yardımcılığında kalacak? Normal olarak yardımcılıktan da ayrılması gerekir ama belli ki, Başçı yine Babacan’ın istediğini yapacak.
Aslında AKP içindeki tepki Başçı’nın kişiliğine değil de Babacan’ın tavrınaymış izlenimi ediniyoruz. Yani Babacan’ın ve Abdullah Gül’ün ekonomi yönetiminde güçlenmesine, hem kabine içinden hem partiden tepkiler olduğu ve Merkez Bankası Başkanlığı bahanesiyle bu çatışmanın ayyuka çıktığını tahmin ediyoruz. Onların kendi aralarındaki kavgaları nereye varır, nasıl uzlaşırlar bilmiyoruz ama Merkez Bankası’na, yani kuruma yapılanlar çok büyük haksızlık oluyor. Bizce kuruma yazık edilmesi çok daha önemli...
Bizce bütün bu tartışmalar, AKP’nin çağdaş ekonomik anlayıştan ne kadar uzak olduğunu, hálá kadrolaşma derdinde olduğunu bir kez daha açığa çıkardı.
Hep söylüyoruz ya; enflasyonla mücadele ve ulusal paranın itibarı siyasilere bırakılmayacak kadar önemli bir iştir. Son günlerde yaşadıklarımız bizi bir kez daha teyit etti.