Merkez Bankası ne yapsa ihracatçıya yaranamaz

MERKEZ Bankası yönetimi, dün yaptığı açıklamayla, günlük döviz alım miktarlarını bugünden itibaren artırdığını duyurdu.

Günlük 30 milyon dolar olan, 30 milyon dolar da opsiyon kullanabildiği günlük döviz alım ihalelerinde miktarı, 40 milyon dolar artı 40 milyon dolar opsiyon olarak değiştirdi. Yani talep olduğu takdirde Merkez Bankası sistemden, günde 60 milyon dolar alabilirken, bu rakamı 80 milyon dolara çıkarmış oldu.
Günlük döviz alım miktarlarının artırılması beklenen bir karardı. IMF de geçen hafta sonu yayımlanan son yıllık değerlendirme raporunda, ileride daha büyük ve ani bir sıkılaştırmayı engellemek amacıyla, şimdiden parasal sıkılaştırmanın başlaması tavsiyesinde bulunuyor ve bu bağlamda, günlük döviz alım miktarının artırılmasının uygun olabileceğini belirtiyordu.
Buradan yola çıkarak, “Merkez Bankası IMF’nin sözünü tuttu” demek, Merkez Bankası yönetimine haksızlık olur. Merkez Bankası yönetimi zaten, şartlar uygun olduğu takdirde, döviz alım miktarını artıracağını duyurmuştu.
Kaldı ki; IMF’den önce ihracatçıların yoğun baskısı başladı ve ihracatçılar ile dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ihracatta tıkanma belirtileri üzerine yeniden TL’yi değerli tuttuğu gerekçesiyle Merkez Bankası’na yüklenmeye başladılar. Sanki TL değerli iken, kriz öncesinde ihracatta ciddi artışlar sağlanmamış, sanki TL’nin değeri düşse ihracattaki tıkanmayı engelleyen tüm sorunlar birdenbire çözülecek gibi, ısrarla kur üzerinde durmaya devam ediyorlar. Aslında bu, ilgili bakan ve ihracatçıların, sık sık başvurdukları, işi kolay yoldan çözme yöntemi. Daha önceki hükümetlerde de bu eğilim hep görüldü...
İhracatçıların siyasi baskı gücü yüksek ve mevcut iktidar, Merkez Bankası yönetiminin bu kadar kolay biçimde suçlanmasına hep göz yumdu, hatta zaman zaman çanak bile tuttu.
Merkez Bankası döviz alım miktarını artırdı ama bu kararının ihracatçıları memnun edeceğini hiç beklemeyin. Büyük ihtimalle ihracatçılar, bunların yetmeyeceğini, Merkez Bankası’nın kurları yükseltmesini isteyeceklerdir.
Yani ne yaparsa yapsın, Merkez Bankası’nın ihracatçıyı, dış ticaretten sorumlu bakanı memnun etmesi mümkün olamayacaktır. Başka bir deyişle Merkez Bankası yönetimi, sanmıyorum ama, eğer ihracatçı talebi üzerine hükümetten gelen baskıları azaltmak adına böyle bir yola gidiyorsa, boşuna bir çaba olur...
MALİ DİSİPLİN VE REFORM GEREĞİ
Merkez Bankası yönetimi şimdiye kadar takındığı tutum ile piyasalara güven verdi. Merkez Bankası siyasi baskı nedeniyle karar almaya başladığında, bu piyasalar üzerinde ciddi olumsuz etki yapacak, o zaman da kurlar ne olursa olsun, ihracatın ve üretimin büyümesi mümkün olamayacaktır.
Bunun örneklerini, güvensizliğin yarattığı büyük tahribatları daha önce yaşadık.
Mali disiplin için ise mali kural yasasının hemen uygulamaya sokulup, 2011 bütçesiyle birlikte uygulamaya girmesi, bence ihracatçılar için, değerli TL’den çok daha önemli bir sorun olarak ortada duruyor.
IMF bu konudaki tedirginliğini belirtirken, cari işlemler açığının milli gelirin yüzde 4.75’ine çıkmasını bekliyor ve önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en büyük zorluğunun toparlanmayı engelleyebilecek dış dengesizlikler olacağını söylüyor. Küresel durum kötüleştiği veya risk algılamasının artması halinde ise, büyümenin dış finansmana bağlı olması nedeniyle, dalgalanma olacağına dikkat çekiyor. Dış dengesizlikleri kontrol için ise krizden çıkış stratejilerinin öne çekilmesi, ithalata bağımlılığın azaltılması için üretim maliyetlerini aşağı çekici reformlara ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
İhracatçılar Merkez Bankası’na yüklenmek yerine, hükümetten mali disiplini koruyucu, üretim maliyetlerini azaltıcı reformları isteseler daha iyi olur, ama...
Yazarın Tüm Yazıları