Merkez Bankası daha açık konuşmalı

BİR süredir kur tartışmalarının giderek alevleneceğini bekliyorduk. Özellikle tekstil sektörünün içine girdiği sıkıntılar nedeniyle bu tartışmalar yeniden başlarken, diğer üretici sektörler ve ihracatçıların devreye girmesiyle, giderek alevlendiğini görüyoruz.

YTL’nin aşırı değerlendiği, özellikle üretim açısından büyük bir sıkıntı olduğu, elektrik ve doğalgaz maliyetlerindeki artıştan sonra bu sıkıntının iyice hissedildiği açık. Ancak kurla ilgili şikayetleri olanlar, yanlış biçimde, tepkilerini Merkez Bankası’na yöneltiyorlar.

Uygulanan programın hükümetin programı olduğunu, hükümetin makro dengeleri düşük kurlar üzerine kurduğunu söylediğimizde ise sanayici ve ihracatçıların değişik tepkiler verdiklerini gözlüyoruz. İhracatçı örgütleri gibi bazı örgütler, bilinçli bir şekilde hükümeti suçlamayıp, bunun yerine Merkez Bankası yönetimini günah keçisi yapıyorlar. Hükümetin kendilerine baskı uygulamasından çekiniyorlar ki, önümüzdeki TİM seçimleri hükümetten ne kadar çekinseler de, "kendilerinden olmadıkları" için devre dışı bırakıldıklarını gösteriyor.

Buna karşılık bazı sanayici ve ihracatçılar ise daha samimi. Yani bu ayrımı yapamadıkları için herkes öyle yapıyor diye, hükümet yerine Merkez Bankası yönetimini suçluyorlar.

Geçen gün bütün bunları anlattığımızda bir sanayici dayanamadı "O zaman bunu anlatacak olan Merkez Bankası’dır. Eğer bu konuda tepkilerin kendisine gelmesinden rahatsız ise daha açık konuşmalı, bunun nedenini net biçimde ortaya koymalı" dedi.

Aslında bu sanayicinin haklılık payı yüksek. Merkez Bankası bu konuda kendisine yöneltilen eleştirilere karşı çok üstü kapalı, silik açıklamalar yapıyor.

Kur tartışmaları önümüzdeki dönem daha da alevlenecek. O zaman Merkez Bankası’nın oturup bu konuyu düşünmesi ve bence kamuoyuna çok daha net açıklamalar yapmaya artık başlaması gerekiyor.

Yani kurun neden düşük seyrettiğini, faizlerin neden düşürülemediğini, yüksek reel faize neden olan siyasi ve teknik koşulları kamuoyuna daha açık biçimde anlatmalı. Hükümetten korkmadan, işin ucunun siyasete gitmesinden çekinmeden bu açıklamaları yapmak zorunda.

Çünkü Merkez Bankası’nın saygınlığı, bağımsızlığı bu ülkeye lazım. Şimdiki yöneticiler yarın gidecekler ama Merkez Bankası’nın yıpranmaması lazım. Merkez Bankası saygınlığı, ekonomik istikrar için bize hükümetin saygınlığından çok daha fazla gerekli.

Çiçek, AB konusundaki imajından rahatsız

DÜNKÜ yazımız üzerine Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek ile dünkü Bakanlar Kurulu toplantısına girmeden önce bir telefon sohbeti yaptık. Çiçek, geçen toplantıda Ulusal Program taslağının ele alındığını, kendisi dahil hiçbir bakanın programda yazılı olan önlemlerin içeriğine ilişkin itiraz etmediğini söyledi.

Bu toplantıda TBMM’nin gündeminin çok yoğun olduğu hatırlatılarak, sıralanan önlemlerin söz verildiği tarihe yetiştirilmesinin zorluğuna değinildiğini, bu nedenle zamanlama açısından müzakere edildiğini, bunun da doğal olduğunu söyledi.

Çiçek’in dünkü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada liderlerle görüşme için bir takvim vermesi, 15 Eylül’e kadar 84 kuruluşa gönderilen Ulusal Program taslağı için yapılan eleştirilerin alınacağını söylemesi, bizce yararlı oldu. En azından AB hedefleri konusunda bir gecikmeyi önlemeye dönük önlemlerin alınmaya çalışıldığını öğrenmiş olduk.

Bu arada önemli sivil toplum kuruluşlarına geçen hafta sonu itibariyle henüz Ulusal Program taslağının gönderilmediğini biliyordum. Herhalde bu hafta artık taslaklar ulaştırılır...

Öte yandan yazımızda yeralan bazı ibarelerden Bakan Çiçek’in rahatsız olduğunu gördüm. AB karşıtı olarak adının çıkmasından, sanki AB düzenlemelerine hep karşı olduğu gibi bir imajın yaratılmasından rahatsız. Uyum yasalarının kendi bakanlığı döneminde çıktığını hatırlatıp, "Bu kadar eziyetini çekip, bu kadar yanlış bir kareye oturtulmaktan rahatsızım" diyor. Haklılık payı da var bence...
Yazarın Tüm Yazıları