"HAKKINDA en fazla gensoru verilmiş Bakan" ünvanına aday olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, mali disiplini sağlamakla övünür. İşin tuhafı Uluslararası Para Fonu (IMF) da, bütçeyi tutturduğu, daha doğrusu faiz dışı fazla hedefine sadık kaldığı için Kemal Unakıtan hakkında övgüler düzer.
Bırakın IMF’i, bizim özel sektörümüz de Maliye Bakanını çok sever. Çünkü "sermaye dostu"dur ve işadamlarından gelen sorunlara çözmek için yaklaşır.
Bu nedenle son olaylara kadar, işadamları ve örgütleri açıkca övgüler yağdırmaktan çekinmezlerdi.
"Bana gelin, ben sorununuzu çözerim" diye özel sektöre sıcak yaklaşım gösteren bir bakanı işadamları niye sevmesinler, değil mi? Hele bir de işlerini çözmüşse...
Aslında yabancıları da unutmamak gerekir. "Unakıtan’ın hayranları" derneği kurulsa, buna en çok desteğin, özellikle bir büyük uluslar arası bankadan geleceğine eminiz. Bu bankanın yöneticilerinin Bakanı niye bu kadar sevdiğini, göreve geldikten kısa süre sonra bu bankanın zor sorunlarına gösterdiği sıcak ilgiyi, aslında tüm piyasalar da biliyor.
KAMUOYU ADINA DENETİM
Adına ne derseniz deyin, nasıl bir deyimle tarif ederseniz edin, yapılan işlerin sonunda ortaya çıkacağına, eninde sonunda yapanın yanına kár kalmayacağına inanmış bir kişiyiz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Unakıtan dosyalarıyla ilgili olarak "siz işinize bakın" dediği basının asıl işinin zaten bu olduğuna, kamuoyu adına denetim yapılmadığı takdirde demokrasinin işlemeyeceğine de inanıyoruz. O nedenle, kimin hakkında olursa olsun, gerçeklerin ortaya çıkacağına, bunun için basına büyük görev düştüğüne, sanıyorum herkes katılıyordur..
Şimdi gelelim, işin teknik tarafına...
Kemal Unakıtan’ın görev yaptığı Maliye Bakanlığı’nın performansına. Herşeyden önce şu tespitimizi baştan söylemek zorundayız ki; Maliye Bakanlığı’nın bir başarısı gözüküyor ama bu IMF nedeniyle zorunlu başarı. Bunun en büyük delili de, her sıkışıklıkta ortaya çıkan kadroların yetersizliği ve anlayıştaki çağdışılıklar.
Bu yetersizliğin son örneğini Ocak ayı bütçe rakamlarının açıklanmasında yaşadık.
Ocak ayı bütçe rakamları, kaç yıldır geçileceği bilinen yeni hesaplama yöntemi gerekçe gösterilerek, ancak Şubat’ın sonunda açıklandı.
Bu da yetmedi Maliye uzmanları öğlen söyledikleri rakamı, 3 saat sonra "pardon" deyip değiştirmekten çekinmediler. Tarihi rekor diye Bakan ilan etti ardından Başbakana ilan ettirdiler ama anlaşıldı ki; bazı harcamaları almayıp, bazı alınmayacak gelirleri alıp, Ocak rakamlarını süsleyip, olmadık bir pembe tablo çizmişler.
2005 BÜTÇESİNDEN 6.5 MİLYAR YTL KAÇIRILDI
Sonuçta, faiz dışı fazla (FDF) gerçekleşmesinin geçen yılın bile altında kaldığı ortaya çıktı.
Maliye gelir hedefini da tutturuyor ama sıkıştığında salma salarak bu işi yapıyor. Yoksa kadroların "bağımsız bir gelir idaresi" kurup sağlıklı vergi yönetimini kurumsallaştırma gibi kaygıları yok, eksik kaldıkça zaten aldıklarından biraz daha vergi alıyorlar.
Biliyor musunuz; vergi yetkililerimiz hala stopaj konusunu, mali araçların vergilerinin nasıl işleyeceğini bile tam olarak çözemediler. Kara kucak bir gidiş, yani...
Peki piyasalar buna ne diyor derseniz; "sıcak para sarhoşluğu" içinde bütün bunlara ses çıkarmadan, görüp ama görmemezlikten gelip yola devam ediyorlar. Uluslararası likidite bu kadar uygun olmasa, Maliye’nin yaptığı işleri de görecekler ama şimdi baktıkları yok.
Maliye’nin rakamları iyi göstermek için kamu mali kontrol yasasını deldiğini, bütçeden bazı kalemleri kaçırdığını hep söyledik, bu köşede hep yazdık. Son olarak TEPAV’ın yaptığı 2005 bütçe analizi, bütçeden kaçırılan rakamın 6.5 milyar YTL olduğunu açığa çıkardı.
TEPAV’ın bülteninde normal şartlar altında tipik bütçe harcaması niteliğindeki bu harcamaların bütçe gideri olarak tahakkuk ettirilmesi, ödendiyse bütçede gider olarak gösterilmesi, ödenmediyse emanet hesaplarında izlenebilmesinin gerektiği ama Maliye’nin bunu yapmadığı belirtiliyor.
Bu yolla bütçeden kaçırılan rakam milli gelirin yüzde 1.3’üne denk geliyor.
Yani bu tür giderlerin program tanımlı faiz dışı fazlanın hesaplanmasında dikkate alınması, dolayısıyla faiz dışı fazlanın bu kadar az ilan edilmesi gerekiyordu, yapılmadı.
Siyasi ve etik defoların yanısıra, ekonomik gerçeklerin de ortaya çıkması gerekiyor...