Mali disiplin sadece FDF değil

2000 yılı başından beri ekonomide kritik gösterge Faiz Dışı Fazla (FDF) oldu. FDF hálá önemini korurken son yıllarda bir de ‘mali disiplinin kalitesi’ konuşulmaya başladı. Bunun anlamı şu ki; sadece vergileri artırıp FDF’yi tutturarak mali disiplin sağlanması yetmez, mali disiplinin nasıl sağlandığı da önemlidir.

Şimdiye kadar FDF hep tutturuldu ama örneğin 2004 yılında bu oranın tutturulmasındaki en önemli etkenin ‘ekonominin beklenenden fazla büyümesi’ ve dolaylı vergilerdeki yüksek artış olduğunu herkes biliyor. KİT’lerin, belediyelerin FDF oranlarının tutmadığını da...

2005 yılında da, yine yüksek büyülemeye ayarlı bir FDF hesabı yapılmış durumda. Ekonomistler bu yıl büyümenin beklenenin altına inebileceğini söylüyorlar. Bu takdirde vergi gelirinin beklenenin altında kalması, bu takdirde vergi oranlarının artırılması kimse için sürpriz olmamalı.

Dün de sözünü ettiğimiz gibi; Hükümet son dönemde bütçe dışına taşarak harcamaları artırma eğiliminde. Yani FDF hesabı tutuyor ama bütçe dışında, sonradan ödenecek faturalar da şişiyor.

Bunun kısa dönemli etkisi ise bütçeyi bozmasa da, borçlanmayı artırması oluyor. İşte ekonomi yönetiminde 2004 yılında dış borçlanmaya ağırlık verilmesinin bir sebebi de bu. 2005’de de aynı eğilim seziliyor. Yani ekonomi yönetimi harcamaları kısmadan, dışına çıkarıp bütçeyi tutturuyor ama borçlanma miktarı yüksek kalmaya devam ediyor. Yüksek borçlanma gereği nedeniyle içerde faizleri istediği kadar düşüremeyeceğini gördüğü için de dışborçlanmaya ağırlık veriyor.

O zaman hem dışarıdan döviz getirerek., ekonomi ve enflasyonla mücadelenin motoru haline gelen ‘değerlenmiş TL’yi devam ettiriyor, hem de içeri yerine dışarıdan borçlanarak faizleri düşürebiliyor.

İLİŞKİLER NEDEN DEĞİŞTİ?

Peki dışborçlanmanın hiç mi sakıncası yok?

Elbette var. Herşeyden önce dış kaynak hibe değil borçlanma yani ileride ödeyeceğiz..

Bunun da ötesinde dışborçlanma arttıkca siyasi olarak dışa bağımlılığınız da artıyor demektir.

Yani; eğer Kerkük’e kürtlerin yığılıp petrol kaynaklarını kürtlerin ele geçirmesini ABD istiyorsa, bu kadar borçlanma ile buna fazla ses çıkaramaz hale gelirsiniz. Yani dışarıya bağımlılığınız artar, zaten dar olan siyasi manevra alanınız daha da daralır.

İşte bu nedenle, son dönemde ‘IMF’in siyasi nedenlerle programdan sapmalara ses çıkarmadığı’ konuşulmaya başladı...

Gerçekten bu bütçe dışına kaymalara, ileride sorun çıkaracak ‘halı altına süpürmeler’in yeniden artmasını IMF görmüyor mu, yoksa görüyor da ses mi çıkarmıyor?

Bizce görmemezlikten gelmesinin birkaç nedeni olabilir. Birisi gerçekten siyasi nedenler olabilir. Diğer bir neden ‘başarı öyküsü’nü bozmak istemiyor olabilirler. Bir başka neden ‘Maliye Bakanı nasıl olsa sapmalar olduğunda birşeyler yapıyor göstergeleri tutturuyor’ diye oluşan güvenin devam etmesi olabilir. Bir başka neden de ‘artık mikro alanlarda serbest bırakalım da yapısallara ağırlık verelim’ düşüncesi olabilir.

Bizce bütün bu nedenler bile, IMF’nin bu kadar rahat davranmasını haklı göstermiyor. Geçen gün Devlet Bakanı Ali Babacan, ‘IMF’le ilişkileri geçen dönem gibi değerlendirmeyin’ demişti. Bizce gerçekten bu değişiklik nedir, bunun ortaya çıkması gerekiyor? Yani şimdiki teknisyenler eskilerden daha mı becerikli, yoksa daha mı çok vatansever. Yoksa siyasi olarak Babacan ve IMF yönetiminin bildiği ‘başka şeyler’ var da biz mi bilmiyoruz?

Bütün bunlar spekülasyon. Bizce asıl korkulması gereken şey; IMF’in daha önce de bazen yaptığı gibi; Hükümeti idare ediyor gözüküp, el altından ‘kötü birşeyler oluyor gibi’ diye ortalığı panikletmesi olabilir. Bu döviz borcuyla, bu ihtimalin doğuracağı tehlike, daha da büyük olur.
Yazarın Tüm Yazıları