Mali disiplin ciddi tehlike altında

SON günlerde piyasalarda yaşanan bozulmanın yumuşayıp yumuşamayacağını bu hafta içinde görmeye başlarız.

Yerlilerin dediği gibi olay, Maliye’ye stopaj nedeniyle kızan ve "aba altından sopa göstermek isteyen" birkaç büyük yabancı aracı kurum ve bankadan kaynaklanıyorsa, bu hafta içinde hareketin geriye dönmesi beklenir. Yok, örneğin IMF’in gözden geçirmede sekter bir tavır takınması ve yüklü ek önlem istemesi gibi, bizim bilmediğimiz yabancıların bildiği olumsuzluklar sözkonusu ise, bu bozulma bir süre daha devam edebilir.

Şurası bir gerçek ki; sadece yabancılar stopaj işine kızdı diye, bu kadar hareket yaşanamaz. Yani en azından başka bozulmalar, zeminde çürüme var ki, yabancılar bu kadar rahat hareket ediyor, istediklerinde piyasayı istedikleri ölçüde bozabiliyorlar diye düşünmek lazım.

Zaten 4 aylık bütçe rakamlarına baktığınızda gelirlerde bir sıkıntı olmasa bile harcamalarda aşırı artışların olduğu açıkca ortaya çıkıyor. Zaten Maliye yetkilileri IMF gelmeden önce "harcamalar kısmında sıkıntı çıkabilir" diyerek, bu sıkıntıların ipuçlarını vermişlerdi.

Gerçekten de özellikle sağlık harcamaları alıp başını gitmiş durumda. İşin kötüsü bu artışa rağmen hala ilaç ithalinde sıkıntı var ve yakında bunun sosyal etkileri de gelmeye başlayacak.

Son dönemde piyasada yaşanan olumsuzlukları AKP’ye yakın basın sadece "Cumhurbaşkanının sosyal güvenlik yasasını veto etmesine" bağlamış durumda. Biz Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in aşırı bir yorumla, reformun temellerini oluşturan maddelerine karşı çıkmasına onay veriyor değiliz. Bizce piyasalarda düzelme için gereken hareketlerden biri de, bu hafta AKP’nin yasayı geri göndereceğini açıklaması olacak. Sezer’in vetosu elbette sıkıntı yaratır ama son hareketlerin tek nedeninin bu olmadığı açık. En azından "AKP Hükümet değil mi, aynen geri göndersin" diyebiliriz. Yani asıl sorumluluk Hükümete ait. Bu nedenle veto abartılmamalı.

Zaten piyasayı bozan sadece veto değil ki...Veto, piyasayı bozan 4-5 unsurdan sadece biri olabilir. AKP Hükümeti seçim ekonomisi uygulamasına erkenden başlamasaydı, AKP’liler rejime tehdit havası veren açıklama ve eylemlere girmeselerdi, AKP Hükümeti önüne gelene yeşil kart vermeyip, popülizm yapmasaydı, Maliye harcamalara sahip çıksaydı, veto bu kadar etki edebilir miydi? Stopaja kızan yabancılar bu kadar rahat at oynatabilirler miydi?

Kendimizi kandırmayalım; mali disiplin giderek bozulmaya başladı, buna önlem gerekiyor.

TMO’NUN ALDIĞI KREDİYMİŞ (!)

Hükümetin Kamu finansmanı ve borç yönetimi yasasında yapmaya çalıştığı değişiklikler de, disiplini bozma niyetini, bozulan rakamları saklama niyetini açıkca ortaya koyuyor. Yasa taslağında Hazine’nin de bundan ürktüğü ve başına iş gelmesin diye, proje ve kamu kuruluşlarına, aldığı dışborçlardan kullandıracağı krediler için yetkiyi Bakanlar Kurulu’na verdiği görülüyor. Bu, bürokrasinin de artık popülizmden korktuğunu açıkca ortaya koyuyor.

Önümüzdeki aylarda mali disiplin için sorun olacak alanların başında tarımsal destekleme alımları geliyor. Geçen yıl TMO’nun Hazine’den kullandığı krediye ek olarak Tarım Bakanı Mehdi Eker’in 1,5 katrilyon daha istediğini yazmıştık. Geçen gün TMO’nun yeni Genel Müdür Yardımcısı Şükrü Yıldız’dan bu yazımıza ilişkin açıklama aldık. Yıldız 2005 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında imzalanan 2 İkraz Anlaşması ile Hazine Müsteşarlığı’ndan 561,6 milyon Avro (928 milyon YTL) kaynak sağlandığını, bu kredilerin 7 yıl vadeli olup, anapara ödemesinin 2012 yılında yapılacağını söylüyor. Faiz ödemelerinin ise yüzde 4.,75 üzerinden her yılın Temmuz’da gerçekleştirileceğini kaydederek, bu borcun vadesinde ödenmemesi halinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanacağını hatırlatıyor. Bu arada Temmuz 2006 için ödenecek 23 milyon avroluk faizin kasalarında olduğunu kaydediyor. Şükrü Yıldız, bir adım öte geçip, bu borcun ödenmeyeceği, görev zararı yazılacağı hususlarında yaptığımız değerlendirmeye ise "gerçeği yansıtmamaktadır" diyor.

Yıldız kimdir, bu Kuruma nerden gelmiştir bilmiyoruz ama "yeni" olduğu kesin. Geçen yıl bu kredi kullandırıldıktan sonra Kayseri’de başka gazetecilerin de önünde Devlet Bakanı Babacan, zaten "bunun sonunda görev zararı yazılacağını" söylemişti. Sayın Yıldız dönüp kurumunuzun geçmiş hesaplarına bakın da, "Şuna bir yazı yaz" diyenlere kanıp, bu tür şeylere imza atarken düşünün. Genel Müdürünüz dışarda kredi arıyor. Hep öyledir; krediye hazine garantisi istenir, vermezse krediyi alamazsınız, verirse Hazine zora girer. Kredi alamayınca gider Hazine’den borç alırsınız, sonuçta ödeyemezsiniz, görev zararı yazılır. Sizin, başka kurumların zararları birikir, sonuçta kriz çıkar... Yöneticiler yeni olsa da senaryolar eski. Bu da sonucu ağırlaştırır.
Yazarın Tüm Yazıları