Paylaş
Piyasalar da günlük kar fırsatını kaçırmıyor ama ileriye dönük plan yaparken, trendin aşağı yönlü olacağına göre hesap yapıyor. Dolayısıyla arada sırada piyasalar düzelse, yönünü yukarı çevirse bile, genel trendin aşağı doğru olduğunu artık hemen herkes kabul ediyor.
Bunun ötesinde küresel krizin boyutlarının çok daha büyük olacağını söyleyenler de var. Avrupa’daki düzelme sürecinin 3-4 yılı alacağını söyleyenler olduğu gibi, bu krizin sonunda yeniden ABD’yi vuracağını tahmin edenler de bulunuyor.
Özetle; Yunanistan ile başlayan Avrupa krizi, birçok üstü örtülmüş sorunun ortaya çıkmasını sağladı. Hâlâ yayılıyor ve belli ki büyük Avrupa ülkelerine, küçük ya da büyük ölçüde, sirayet etme ihtimali de bir hayli yüksek.
Bugün Macaristan, Polonya derken, yarın İngiltere’nin, Fransa’nın, İtalya’nın etkilenmeyeceğini, bu ülkelerde de borç krizi yaşanmayacağını kimse söyleyemiyor. Eğer Avrupa’daki kriz bu ülkelere de sirayet ederse, dünyaya etkisi ise doğal olarak şimdiye kadarki etkinin çok daha üzerinde olacaktır. Bu başka bir deyişle yeniden küresel krizin derinleşmesi anlamına gelir. İşte o zaman da ABD’nin de, Japonya’nın da, Çin’in de bu krizden kendini ayırması mümkün olmaz. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin bu krizden muaf olmayacağını tahmin etmek de zor değil.
Aslında, baktığınız zaman, ABD’de başlayan krizin ilk sıralarında, bunun tüm dünyaya aşamalı olarak yayılacağı, ilk başta olduğu gibi bu kriz tümüyle bitene kadar ülkelerin bir likte hareket etme ihtiyacının devam edeceği, finans kesimi için küresel bazda yeni denetim organizasyonu kurulması gereği, disiplinin üzerinde mutabakat sağlanacak mekanizmalarla temin edilmesi formülleri , zaten konuşulmuştu. Ancak krizden hızlı çıkış hızlı olunca, artık yeniden rekabet oluştu diye birlikte hareket etme eğilimi bırakıldı, herkes çıkışı bir fırsat olarak kullanmak istedi, bu arada küresel denetim organizasyonları da unutuldu.
Yani küresel kriz aslında olması gerektiği biçimde seyrediyor, diyebiliriz.
RİSKLER ARTIYOR
Türkiye bu krizden, politikacılar ne derse desin, çok derin, ekonomisi ciddi biçimde küç ülerek etkilendi. Ancak özellikle mali yapının sağlamlığı nedeniyle, çıkışın da hızlı olması bekleniyordu. Daha bir-iki ay öncesinde, Türkiye’nin bu yıl yüzde 3.5 olarak hedeflenen büyüme oranının yüzde 6, hatta daha üzerine çıkacağını söyleyenler vardı. Hatta son birkaç gün önce bile, bu kadar yüksek büyümelerden sözedenler vardı.
Ancak önümüzdeki günlerde büyüme konusundaki açık artırmanın yavaş yavaş gerçekçi boyutlara doğru inmesi beklenebilir. Yüzde 6 yerine, bir süre sonra büyüme tahminleri yüzde 5 civarına, daha sonra yüzde 4’lere kadar inebilir, kimse şaşırmasın.
Tablo açık; Avrupa ekonomisi küçülüyor belki bir resesyon süreci yaşayacak. Kriz yeniden tüm dünyaya yansımasa, Avrupa’da sınırlı kalsa bile, Türkiye’nin ihracat sıkıntısı nedeniyle büyüme oranları tahminlerinde, zaten bir tenzilat başlaması gerekecek.
Bunun üzerine bir de içeride artan siyasi riskleri eklerseniz, bunun ekonomiyi etkilemesi, büyüme oranlarını bir daha vurması da kaçınılmaz olacaktır. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin toplantısı, belki de erken seçim kararına kadar gidecek bir sürecin başlangıcı olabilir. Bunun yanında İsrail’le yaşanan krize, İran’a yaptırımlar konusundaki BM kararın ın yaklaşması nedeniyle çıkabilecek gerginliği, ABD ile ilişkilerin önümüzdeki dönemde bozulma ihtimalinin giderek arttığını bir eklesenize...
Küresel kriz her gün yeni bir boyut kazanırken, üzerine bir de siyasi riskler eklenirse, büyüme için de makro dengeler için de , bir süredir devam eden iyimserlik kaybolabilir...
Paylaş