Kurban görüntüleri ve mahalli idareler reformu

TEORİK olarak ‘mahalli idareler reformu’na, yapılması gereken, demokrasinin gereği sayılan bir reform olarak bakıyoruz.

Ancak Türkiye’deki mahalli idarelerin, bu reforma ne kadar hazırlıklı olduğu konusunda, başından beri ciddi endişelerimiz var. Kurban bayramındaki görüntülerin, bu endişelerimizi daha da artırdığını söylemeliyiz.

Belediyeler hala, maalesef ‘popülizmin batağı’ içinde yaşıyorlar. Yani belediye başkanlarının çoğu, merkezi otorite tarafından konulan kuralları, rahatlıkla ‘halkımız böyle istemiyor’ diye uygulamayabiliyorlar. Bunun örneklerini daha önce de görmüştük ama kurban kesiminde yaşananlar, belediyelerin kuralları bilerek uygulamadıklarının çok somut bir kanıtı oldu.

Mahalli idareler reformu ile merkezi otoritede bulunan bir çok kararın yetkisi belediyelere, il özel idarelerine geçecek. Belediyelerin vergiden trafik hizmetlerine kadar bir çok hizmete kendi başlarına karar verip uygulamaları gerekecek. Düşünsenize; kurban kesimi konusunda şimdi mevcut kanunlara, çeşitli bakanlıklar tarafından çıkarılan yönetmeliklere uyma gereği bile duymayan belediyeler, bir de kurban konusunda kendi başlarına karar vermeye başlarlarsa, ne olur? Herhalde bazı belediye başkanları çıkıp, ‘Benim halkım, kurbanlık hayvanın yol ortasında önce ayaklarından kesilip, yere yatırılarak kesilmesine bir şey demiyor, size ne, ben böyle uyguluyorum’ diyecektir.

Bu vahşete göz yuman belediye başkanlarının çoğunun, uygulamaların kanunlara ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, hatta yapılanın vahşet olduğunu bildiğini tahmin ediyoruz. Ancak bunu yapanlar, oy isteyecekleri vatandaşlar olduğu için, belediye yönetimleri buna göz yumuyorlar. İşte bunun adı, kelimenin tam kullanım anlamıyla ‘populizm’dir.

Halkın sadece gerici yönlerini kaşıyarak, statükoyu koruyarak oy alma yolunu seçen idarelerin başarılı olması, daha doğrusu yönettikleri toplumu ileri götürmeleri ise mümkün değildir. Şu anda Türkiye’nin yaşadığı ekonomik, siyasi, uluslar arası sıkıntıların büyük bölümünün, bu anlayıştan, yanlış yönetimden kaynaklandığını artık herkes görüyordur.

Dolayısıyla mahalli idareler reformu yapılırken, daha doğrusu merkezi otoriteden mahalli idarelere yetki devri yapılırken, kurban bayramındaki görüntüleri de hatırlayıp, tekrar tekrar düşünmek zorundayız.

DENETİM YAPACAK YAPI YOK

Mahalli idarelere verilecek yetkinin kullanımını merkezi otorite denetleyecek ama bir düşünün, mevcut yapıyla böyle bir denetimin yapılması mümkün mü? İçişleri Bakanlığı’na bağlı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü ile bu denetim yapılabilir mi?

Uzun zamandır kaygılandığımız bir başka konu da mahalli idarelere yetki devri yapılırken, merkezi otoritenin denetim eksikliğinin yanında, ‘kamuoyuna adına denetim’ yapması gereken medyanın da bu denetimi yerine getirebilecek yapıya sahip olmaması. Ulusal medya, iyi ya da kötü, ‘kamuoyu adına denetim’ görevini, bir biçimde yerine getiriyor. Ancak trilyonların verileceği belediyelerin bu paraları nasıl harcayacağını denetleyecek, buna gözkulak olacak bir yerel medya yapısı bulunmuyor. Yerel medyanın çoğunluğunun, hangi güçlerin etkisinde, güdümünde olduğunu herkes biliyor. Bırakın menfaatleri, teknik anlamda böyle bir denetimi yapma imkanı bulunmadığını da, yine herkes görüyor.

Kısacası; hala büyük bölümü popülizm batağı içinde olan belediyelere yetki devri yapılırken, bu idarelere trilyonları aktarırken, bir kez daha düşünülmeli. ‘Yapılmaması lazım’demiyoruz ama bazı bakanların kurban görüntüleri için ‘abartmayın, bu bir süreç, zamanla olacak’ sözlerini, o zaman mahalli idareler reformu yaparken de dikkate almak gerekiyor.

Bütün bunları yaparken, Başbakanın kuralları kanunları uygulamayan belediyelere arka çıkan bir izlenim veren ‘kurban olaylarını medya abarttı’ sözü de, bizce doğru olmadı. Başbakan belki, radikal tabanından gelen tepkileri, kamuoyuna aktarırken biraz yumuşattı ama yine de yanlış. Kanunların uygulamasından ‘dini, kültürel kaygılar’ gerekçesiyle vazgeçilemez.
Yazarın Tüm Yazıları