Paylaş
Bu sınırlamaya kimsenin uymaya niyetli olmadığını söylemişti. Herkesin birbirini kolladığını, bazı bankaların uyduğunu ama bazılarının “Nasıl olsa ileride engellerler diye kredi artış hızını iyice yükselttiklerini” söylemişti. Bu nedenle kendilerinin de artış hızını yükseltmek zorunda kalabileceklerini, çünkü belli ki bu sınırlamaya kimsenin uymayacağını söylemişti.
Sonradan o bankanın kredi artış hızı ne oldu bilmiyorum ama yılın başında konulan bu sınırlamaya kimsenin uymadığı sektörün rakamlarından belli oluyor.
Peki, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2012’de sınırladıkları kredi artış hızını bu yıl niye sınırlayamadılar.
Öyle ya, koydukları sınırlamaya uyulmadı ve kredibilitelerinden yediler.
Aslında bunun tek bir yanıtı olabilir; hükümet, daha doğrusu Başbakan Tayyip Erdoğan, Babacan ve Başçı’nın koyduğu bu sınırlamaya karşı çıkmış, “Bırakın ekonomi canlansın” demiş olabilir. Aksi takdirde Babacan ve Başçı, önce bu sınırlamayı koyup, sonra bunun peşini bırakmazlardı, bıraktılar..
Bunun için sınırlamayı uygulayacak olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) nun harekete geçmesi gerekirdi. Belki de Başbakanın talimatıyla BDDK yönetimi sınırlamayı uygulamamıştır, kim bilir...
Özetle; kredi artış hızı için sınır kondu ama uygulanmadı ve şimdi yüzde 25’leri aşan, bazı aylar 30’lara çıkan, kredi artış hızının yavaşlatılması için önlem alınmaya çalışılıyor. Çünkü dış talep yokken büyüme tümüyle iç talep üzerine kurulduğu, bunun için kredilerin hızlanmasına izin verildiği, enflasyon ve cari açığın kredilerin de etkisiyle ciddi biçimde hız kazanıp dengeleri bozacak boyutlara ulaştığı görüldüğü için şimdi frene basılmaya çalışılıyor.
Bir başka deyişle Babacan ve ekibi ekonomik dengeleri bozacak bu gelişmeyi önceden görüp sınırlama getirmek istediler ama uygulayamadılar. Şimdi de korktukları başlarına geldiği için acil önlem arayışına girdiler.
Buradan yola çıkarak, Başbakan eğer karar değiştirirse, yine kredileri yavaşlatmak için alınan tedbirler de uygulamaya sokulmaz, ya da bir aşamasında vazgeçilebilir denebilir. Öyle ya; 2 yıllık bir seçim sürecine girmiş bulunuyoruz.
PARA POLİTİKASI YANLIŞI
Peki, kredilerdeki yüksek artış hızı, alınan önlemler ya da üzerinde çalışıldığı söylenen önlemlerle, istenildiği kadar yavaşlatılabilir mi?
Önce kabaca bir yanıt vereyim; “faiz takıntısı” olan, faizlerle oynamadan para politikası uygulamaya çalışan anlayışla bu işin yapılması bence mümkün değil.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, IMF-Dünya Bankası toplantıları için hazırladığı sunumda, “Tüketici kredilerindeki aşırı hızlı büyüme, daha sıkı bir likidite politikası ve makro ihtiyati tedbirler sayesinde makul düzeylere indirilebilecektir” demiş.
Başçı, ABD’deki toplantılarda “faiz takıntısı” anlamına gelecek, faizlerle oynamama sözünün ne anlama geldiğiyle ilgili bir çok soruyla karşı karşıya kalacağını iyi biliyor. Şimdiden “Ben başka tedbirlerle para politikalarımı uygulayabilir, bu arada kredi artış hızını da yavaşlatabilirim” demeye çalışıyor.
Bence, mevcut “faiz takıntısı” değişmeden, sadece banka yükünü artırarak,veya vadeyi kısaltarak, kredi artış hızını istenen seviyeye çekmek mümkün değil.
Tekrarlamakta fayda var; faiz takıntısından bu ülke geçmişte çok zarar gördü.
Paylaş