Paylaş
Bugün bazı gazetelerde dün açıklanan rakamlar doğrultusunda, “işsizliğin azalmaya başladığını” okuyacaksınız. Mart sonunda yüzde 15.8 olan işsizlik oranının nisan ayı sonunda yüzde 14.9’a inmesi bir açıdan bakıldığında, işsizlik oranında azalma olduğu, krizin hasarının artık tamirine başlandığı, dolayısıyla ekonomide işlerin nasıl iyi yola girdiğinin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Ancak çok yönlü yani tarafsız bakılmaya çalışılıp rakamların altına inildiğinde, mevsimsel etkiler nedeniyle böyle bir düşüş göründüğü, geçen yılın aynı ayıyla kıyaslandığında önemli artışların yaşandığı, mevsimsel etkilerden arındırıldığında ise işsizlik oranında artışın devam ettiği gözükecektir.
Türkiye’nin, sağlam mali yapısıyla bu küresel krizden en az etkilenecek ülkeler arasında yeralması gerekiyordu. Ancak en hızlı küçülen dolayısıyla işsizliği en hızlı artan ülkeler sıralamasında başı çeken ülkeler arasına girdi.
Yani nisan ayında işsizlik oranının mart ayına kıyasla düşmüş olması, ülkenin,ekonominin kötü yönetildiği gerçeğini değiştirmediği gibi, rakamların dibine inildiğinde, doğrudan kötü yönetimi ispat ettiği ortaya çıkıyor
Dün gelen ikinci haber akaryakıta yapılan vergi zammıydı. Bu zam bence çok yönlü olarak değerlendirilmesi gereken bir zam.
Herşeyden önce de, kötü yönetimin bir faturası olarak değerlendirilmeli.
Dün açıklanan vergi zammı, aynı zamanda Hükümetin piyasa ekonomisine ters düşen senaryolar içine girdiğini, ülkenin bağımsız kurumlarını bu senaryolara alet ettiğini de gösteriyordu.
EPDK’NIN BAĞIMSIZLIĞI SIFIRLANDI
Çünkü Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), bence hiç üzerine vazife olmayan “akaryakıt tavan fiyatı” belirleyip, özellikle akaryakıt bayilerini büyük ölçüde zarara uğrattı. Böyle bir kararı bence, piyasa kuralları içinde, ancak Rekabet Kurulu alabilirdi...
Bu yolla, yani piyasa kuralları içinde düzenlenmesi gereken fiyatlar devlet zoruyla geri çekilirken, hemen ardından da bu vergi zammı geldi. Yani bu karar EPDK’nın bağımsızlığının sıfırlandığını, saygınlığının bırakılmadığını da ortaya koydu.
Peki bu zam nereden çıktı? Hani dış talep yani ihracat yoktu, üretimi canlandırmak için iç talebi canlandırmak gerekiyordu, hani bunun için tüm meslek kuruluşları “kriz varsa çare de var” kampanyaları düzenlemişti, noldu?
Bu vergi zammı tümüyle içtalebi sınırlayacak, diğer sektörlere dalga dalga yayılacak bir zam. Tamam enflasyon sorunumuz yok da, içtalep olmayınca üretimin olmadığı gerçeğini unuttuk mu? Bu karar neye hizmet edecek?
Zammın asıl nedeni ise açık; bütçe açıkları had safhaya ulaştı, Hükümet yine en kolay vergi alacağı kalemlere sarıldı; sigara ile ehliyet-pasaport gibi değerli kağıtlara yapılan yüzde 50’lik zamlardan sonra asıl büyük vergi kalemi olan akaryakıt fiyatlarına yüksek oranlı zam geldi.
Böylece seçim nedeniyle artan kamu harcamalarının, küresel krizi görememek ve önlem alamamak nedeniyle ortaya çıkan kötü yönetimin getirdiği bütçe açıklarının, mali disiplinsizliğin faturası, geniş halk kesimlerine çıkarılıyor.
Yani oyun aynı; politikacıların oy almak için başvurduğu populizmin faturasını yine halk ödüyor. Kötü yönetim dediğim de işte bu...
Paylaş