GEÇTİĞİMİZ pazartesi günü IMF Heyeti tekrar geldi ve işler hızlanmaya başladı.
Pazartesi günü Bakanlar Kurulu’nda bu konu gündeme gelmiş olsa gerek; toplantı daha bitmeden Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Devlet Bakanı Ali Babacan ayrılıp, TBMM’ye gitti. Aynı akşam görüştüğümüzde Babacan’dan ‘alt komisyona gittik’ yanıtını aldık.
Sadece pazartesi günü değil salı sabahı da yine Unakıtan ve Babacan TBMM’deydi. Hem Gelir İdaresi Yasa Tasarısı, hem de teşviklerle ilgili tasarısıyla yoğun biçimde ilgilendiler.
Demek ki aylardır yapılamayan işlerin yapılması için, IMF heyetinin gelmesi gerekiyormuş. Dün sabah teşviklerle ilgili yasa tasarısı alt komisyondan geçti, öğleden sonra da IMF Heyeti Maliye Bakanına ziyarette bulundu. Ne tesadüf değil mi?
Ali Babacan, Gelir İdaresi’nin bu hafta içinde TBMM’den geçirilmesini beklediklerini, önümüzdeki haftaya kalsa da fazla sorun olmayacağını söylemişti. Şimdi bu yasanın bugün TBMM’den geçirilmesi, teşvikle ilgili yasanın ise gelecek hafta TBMM’den geçmesi bekleniyor. Babacan, teşvikle ilgili olarak yasanın geçmesinin şart olmadığını ama IMF’nin gelecek yükün belli olmasını beklediğini söylemişti.
Teşvikle ilgili yasa tasarısı dün alt komisyondan geçti ama yasa giderek daha da karmaşık bir hal aldı. Torba yasa gibi bu da biraz ‘çorba yasa’ oldu, anlayacağınız...
İşin vahim taraflarından biri; bu yasanın getireceği yükün hesaplanamayacak olması. Maliye yetkilileri Komisyonda milletvekilleri sorduğunda da, ‘ellerinde bir envanter bulunamadığını bu nedenle yapılacak düzenlemenin getireceği yükün somut biçimde hesaplanamayacağını’ açık açık söyledi. Şimdi belli ki Hazine uzmanları, teşviklerden yola çıkarak bir maliyet hesabı yapmaya çalışacak, bu da kesin bir rakamı veremeyecek.
IMF’yle yapılacak müzakerelerde de bu ‘olsa olsa yöntemi’yle hesaplanan rakam üzerinden tartışılacak. Böyle olunca IMF Heyeti’nin gelecek yükü azami olarak hesaba alması, diğer rakamları da buna göre revize etmesi kaçınılmaz olmayacak mı?
Teşviklerle ilgili bu yasa, aslında ‘artık bir sanayi envanteri çıkarılıp, bölge ve sektörlere göre ayrı teşvik düzenlemelerine gitme gereğini’ de iyice ortaya çıkarmış oluyor. Hükümet bunu ne kadar gördü bilemiyoruz ama siz daha hesabı bile yapılamayacak bir teşvik düzenlemesine, hem de karmaşık ve ölçüsü olmayan biçimde giderseniz, bu teşvikler ‘laf olsun teşviği’ ya da ‘popülizm’ olmaz da, ne olur?
ÇALIŞANLARA İKRAMİYE RÜŞVETİ
Gelir İdaresi yasasıyla ilgili düzenleme ise iyice belirsiz hale geldi. Bölge başkanlıkları kurulacak denirken, milletvekillerinin tepkisi üzerine bu düzenlemeden de vazgeçildi. Yani mevcut genel müdürlüğün adı gelir idaresi olarak değişmiş olacak başka bir yenilik olmayacak. Ne kayıtdışı ile mücadele, ne tahsilatın artırılması için hiç bir değişikliğin yapılmadığı ‘iyice göstermelik’ bir yasa haline geldi
Maliye Bakanı, Plan Bütçe Komisyonu önünde toplanan tepkili çalışanlara ‘Kimseye haksızlık yapmam, kimseyle pazarlık etmem’ diye çıkışmış. Bu arada vekil genel müdürün iş yavaşlatan elemanları, ‘fondan aldıkları paraları keserim’ diye korkutmaya çalıştığı da söyleniyor.
Sonunda çalışanların tepkisini yumuşatmak için tasarıya ‘yılda 4 maaş ikramiye’ maddesi konmuş. Bu madde ‘yönetimin çalışana bir tür rüşveti’ olarak değerlendirilmeye başladı. Bu ikramiyeler nereden çıkacak derseniz yanıtı açık: Halkın cebinden...
Böyle bir yasanın çıkmasında bizce baş sorumluluk bu yasa tasarısında direnen, yani bilimsel, gerçekten özerk, siyasi etkilerden uzak bir yapı kurmayı düşünmeyen mevcut yöneticilerin. Tabi ki IMF de bu tasarıyı kabul ederek, sorumlulardan biri haline geldi.
Umarız 6 ay sonra, aynı bankacılıkla ilgili düzenlemelerde olduğu gibi, teknik yetersizlik nedeniyle, sil baştan yeni bir yasa yapılmaya kalkışılmaz. Bizce bu kaçınılmaz olacak ama...
Bu süreçte iyice ortaya çıkan bir başka gerçek de; bu kadroların bu yükü taşıyamadığı oldu.